Oradalar tradutor Francês
1,629 parallel translation
Zaten oradalar.
Ils y sont déjà.
Zhaan ve Aeryn beyaz bayrak korumasında oradalar.
Zhaan et Aeryn sont dehors à négocier un cessez-le-feu.
- İşte oradalar. - Onları gördük, ne düşünüyorsun?
Après Alain Ducasse?
Oradalar.
Les voilà!
İşte oradalar.
Les voilà.
Oradalar.
Ils sont là.
Büyük ihtimalle gezegen yokolduğundan beri oradalar.
Ils doivent être là depuis leur destruction.
Oradalar, ancak onlarla etkileşime girmemizin bir yolu yok.
Elles existent, mais on ne peut avoir aucune action sur elles.
Ama onlar oradalar.
Mais ils sont quelque part.
Dediğin gibi oradalar.
La drogue était bien dans la caisse.
Tam şu güneşliğin oradalar.
Elles sont dans le pare-soleil.
- İşte oradalar, efendim!
- Les voilà!
İşte oradalar.
Elles sont là.
Gerçekten oradalar.
Pour de vrai.
İşte oradalar. - Baba.
Chris et Marek sont là.
Çocuklarım nerede? Oradalar.
Où sont mes enfants?
İşte oradalar!
- Les voilà!
Oradalar!
Je les vois!
Annemle Josephine oradalar.
Maman et Joséphine sont là.
İşte oradalar!
Ils sont là! Attrapez-les!
işte oradalar.
- Oh, les voilà.
Köşeyi döndüğünüzde, işte oradalar.
Il apparaît soudain â un tournant.
- Oradalar işte.
- Elles sont là-bas.
Ah, işte oradalar.
Les voilà!
İşte oradalar!
Regardez-moi ce joli couple.
Anne ve teyze oradalar...
Vas-y! Y a maman et tata, là-bas.
Hala oradalar. Galiba tuzlu suyun biraz da olsa faydası oluyor.
Je les sens toujours mais j'ai l'impression que l'eau salée m'a fait du bien.
Oradalar çünkü anlıyorlar. Piyasa orada olmalarını gerektiriyor. Orada olmaları onların rekabet avantajı.
Elles sont là parce qu'elles savent que le marché exige qu'elles le soient, qu'il existe un avantage concurrentiel.
- Hâlâ oradalar.
- Non, ils sont toujours dedans.
İşte oradalar.
Ils sont juste là.
Onlar hala oradalar.
Elles y sont toujours.
Hâlâ oradalar.
Oh mon Dieu.
Çünkü bir an oradalar, sonra gitmişler. Ve gerçek olan, işin gerçek olan tarafını kimse ona açıklamıyor çünkü kimse bunu yapamıyor.
C'est absurde, vraiment, parce que... une minute, ils sont là, la minute d'après... ils sont partis, et ce qui est vrai, le passage qui est vrai, le passage qui est réel,
Olivia ve kocası oradalar...
Olivia est là avec son mari.
Rachel ve Phoebe çoktan beri oradalar, tamam mı?
Rachel et Phoebe sont là.
Hâlâ oradalar.
Toujours là dehors.
Ama oradalar.
Mais il y en a.
- Tüm yol boyu oradalar mıymış?
- Elles ont fait tout le voyage là-dedans?
Şimdide doğu yakasının ekibi iyice kalabalık bir şekilde oradalar.
Maintenant, les gars de l'est ont repris la vente.
İşte oradalar.
Les voilà!
İşte oradalar.
Il est là-bas
Oradalar.
Ils sont tous là.
- Hepsi oradalar.
Tous là.
Oradalar.
A l'intérieur!
Bunlar onlar, işte oradalar!
Il est devant. Vas-y!
Hayranlar seni memnun etmek için oradalar.
Elles sont là pour faire plaisir.
Gerçekten de oradalar.
En fait, ils sont là.
- Oradalar.
La voila!
İşte oradalar!
Les voilà!
İşte oradalar.
- Les voilà.
Oradalar.
Ils arrivent.
oradaki 168
orada 2281
oradaydım 213
oradayım 18
oradaydı 145
orada mısın 598
oradasın 44
orada kimse yok 63
oradan 69
orada dur 223
orada 2281
oradaydım 213
oradayım 18
oradaydı 145
orada mısın 598
oradasın 44
orada kimse yok 63
oradan 69
orada dur 223
oradadır 18
orada biri var 50
orada ne var 123
orada biri mi var 55
orada duruyor 22
orada kal 348
orada ne yapıyorsun 161
orada neler oluyor 224
orada olurum 25
orada olacağım 346
orada biri var 50
orada ne var 123
orada biri mi var 55
orada duruyor 22
orada kal 348
orada ne yapıyorsun 161
orada neler oluyor 224
orada olurum 25
orada olacağım 346
orada mı 137
orada bekleyin 25
oradan uzak dur 20
oradaki kim 37
orada olduğunu biliyorum 100
orada mısınız 104
orada durun 51
oradan çık 18
oradakiler 66
orada değil 122
orada bekleyin 25
oradan uzak dur 20
oradaki kim 37
orada olduğunu biliyorum 100
orada mısınız 104
orada durun 51
oradan çık 18
oradakiler 66
orada değil 122