Sadece bu da değil tradutor Francês
415 parallel translation
- Şey, sadece bu da değil..
- Ce n'est pas...
Sadece bu da değil.
Ce n'est pas qu'elle.
Sadece bu da değil, şu şahıs, Gloria West...
De plus, cette personne...
Sadece bu da değil, hepimiz tutuklanacağız.
Ou nous agissons, ou il n'y a pas d'avenir.
Sadece bu da değil. Bence bu çocuk çok kabiliyetli.
De plus, je trouve qu'il a du talent.
Sadece bu da değil, karşı gelmek için berbat bir adam da olabilir.
Tout ce que nous avons, nous le lui devons. D'ailleurs, il serait dangereux de nous opposer à lui.
Sadece bu da değil. Çok sıcak bir tavayı çıplak elle tuttuğunu da gördüm!
Et après, je l'ai vue sortir un plat du four avec les mains nues!
Sadece bu da değil.. .. plajdaki bir bölümü çıplak güneşlenmek isteyenler için açtılar ve Sports Illustrated'in tüm modelleri de oradaydı.
Et l'hôtel a ouvert une partie de la plage au nudisme, et tous les mannequins y sont allées.
Sadece benim için değil ama bu da Avrupa'nın en büyük hikayesi.
Pas seulement pour moi, c'est le plus gros événement d'Europe.
Bu teşekkürü sadece benim adıma değil... ailem adına da kabul ediniz.
Si cela était connu du reste de la famille, je n'exprimerais pas seulement ma propre gratitude.
Bu arada, sadece zat-şerifleri düşes hanımefendi değil... bayan Holland da beklemekte.
Il y a non seulement Sa Grâce la duchesse, mais aussi Mme Holland.
Bu sadece insanlığın en büyük macerası değil aynı zamanda da Amerikan endüstrisinin giriştiği en büyük meydan okuma!
Ce n'est pas seulement la plus grande aventure de l'humanité, mais c'est aussi un défi pour l'industrie américaine.
O da herkes gibi, sadece kendini düşünüyor. Yo, yo, yo. Bu doğru değil.
Mais Poldi veut tout garder pour lui.
- Evet, sadece bu sabah da değil.
- Vraiment? - Oui, et pas que ce matin.
Sadece bizimle kalacağınız için değil... bu gece yemekte sizin sayenizde Victor'un da sofrada olmasına sevindim.
Vous avoir pour hôte est un honneur... et votre présence assure celle de Victor.
Bu sadece etkileyici ve takdire şayan bir durum değil, üstelik çok da tatmin edici.
Et en plus, c'est fichtrement satisfaisant.
Tüm günü burada geçirebilirim. Hepsi bu da değil. İçki hazırlardım ama sadece bardak var.
moi ici, si je m'écoutais, je me laverais toute la journée, puis c'est pas tout... viens, je t'offrirais bien quelque chose, mais tu vois, il y a que les verres, il veut pas que je boive.
Parlamentoda bu akşam Başbakan, İngiltere ve Fenwick arasında sadece dil ve tarih değil kan bağı da olduğunu söyledi. Bu küçük düklüğün, İngiliz Milletler Topluluğunda yer almaması talihsizliktir.
Le Premier britannique regrette que le Fenwick, lié à la Couronne... par une langue commune... ne fasse pas partie du Commonwealth.
Sadece bu baraj da değil. Baraj üstüne baraj, baraj üstüne baraj.
Nous construisons de nombreux barrages.
Benim hatam da değil. Sadece bir çöküntü yaşıyoruz, hepsi bu.
C'est ni de ta faute, ni de la mienne.
Sadece kemikli değil, bu tarz şeylere alışık da değil.
Et guère accoutumés à accomplir ce geste.
Sadece bu vücutla değil, uykusuzlukla da lanetlendim.
Je ne suis pas seulement affecté d'un tel corps mais aussi d'insomnie.
Bundan tam bir yıl önce, bu maskeler sayesinde ki artık sırrını biliyoruz, Fantomas, sadece burada görmüş olduğunuz gibi gazeteci Fandor kılığında değil benim kılığıma da girerek pek çok suç işlemişti.
Projection! Il y a un an que, grâce à des masques dont nous possédons aujourd'hui le secret, Fantômas parvint à perpétrer ses forfaits.
Sadece bu evden değil laboratuvardan da.
Ni dans cette maison ni au laboratoire.
Bu şehirde sadece fahişeler değil, aynı zamanda devlet yetkilileri ve hukukçular da öldürülüyor.
Dans cette ville on ne tue pas que des putes mais aussi l'ordre et l'équilibre social.
Sadece ben değil. Başka pek çokları da. Ilya, Rudolph'a bu kadar sataşmamalısın.
Tout notre ministère y est passé.
Sadece bu değil, arabanızın da bomboş olduğunu biliyoruz.
Non seulement ça, mais on sait que votre voiture était vide.
Sadece bir kaç kişi değil, halk da bu güzellikleri görebilmeli.
Le public devrait profiter de ces œuvres, pas juste les collectionneurs.
Sadece bu kadar da değil, sanırım ters yürüyen eşek kadar aptalsın.
Non seulement cela, mais je pense aussi que vous etes aussi con qu'un attardé.
# Hiçbir şey bizimle değil, tek bir şey bile # # Sadece mezarımız # # O da bu zindandan çıktığımızda #
Rien n'est à nous, pas un lopin, rien que notre tombe, tout à la fin, quand nous aurons quitté ce bagne.
Sadece deneyimsel dünya açısından değil,... kurguladığımız dünya anlamında da bu ilişki söz konusudur.
Non seulement le monde comme nous l'experimentons, mais le monde comme nous le construisons, est construit sur cette relation.
Sadece bu kadar da değil.
Ce n'est pas ainsi.
Ve sadece o da değil, kendi adıma ve departman adına bu kişisel özrü bizzat kendim ileteceğim.
Et en plus... je vais la remettre en personne de ma part et du ministère.
Son araştırmalar göstermiştir ki, bu fenomene sadece üstün nitelikli türlerde değil, aynı zamanda omurgalı ve omurgasız canlılarda da rastlanmaktadır.
....Et ce phénomène, comme le confirme les dernières études... ....ne se limite pas aux espèces supérieures... ....mais aussi aux vertébrés et invertébrés...
Bu plan sadece gereksiz değil, hiçbir başarı şansı da yok.
Ce plan est non seulement inutile, iI est aussi voue a l'echec.
Bu macerayı yeniden yaşarken hissettiğim en büyük heyecan... sadece tüm güneş sisteminin turunu, basit bir uzay keşif aracı ile tamamlamış olmamız değil hatta galaksilerin krallığında keşfettiğimiz hayret verici yapılar da değil... ama özellikle...
Ce que j'ai préféré en revivant cette aventure... n'est pas que nous ayons réussi... une première reconnaissance... du système solaire tout entier... ni la découverte... de structures complexes dans les galaxies.
Bu sadece kelimeler. O kadar da önemli değil.
Ce n'est qu'un mot, sans importance.
Hükümet, yanıma koca bir yığın ekipman vermişti. Bu yüzden, sadece kendimi değil, bütün bu ekipmanı da vahşi doğada 300 mil taşımak zorundaydım.
J'ai été retardé par l'attirail imposé par ma mission, car je devais trouver un moyen de le transporter, et moi avec, à 500 km de là.
Koruma maksatlı değil, sadece öylesine karar verdin? Ve bu adamlar da, "adam kaçırma" dan ceza almadan sıyıracaklar.
Vous laissez repartir deux types qui vous ont kidnappee?
Sadece bu kadar da değil...
Mais c'est pas que ça, c'est...
Artık bu mikro çiplerin sadece üretimini değil, dağıtımını da kontrol edecek uluslararası bir kartel oluşturmak için eşsiz bir konumdayız.
Nous sommes dans la situation unique de pouvoir constituer un cartel mondial pour contrôler la production, mais aussi la distribution de ces puces.
Sadece bu da değil.
Huit cent cinquante-neuf.
Bu ormancının sayesinde sadece orman değil Elzeard Bouffier'in mutluluğu da koruma altındaydı.
C'est grâce à ce capitaine que, non seulement la forêt, mais le bonheur de cet homme furent protégés.
Bu sadece elimizdeki eleman sayısının az olmasından değil,.. ... aynı zamanda burada, birliğe tam anlamıyla bütünlük sağlamış kişilere gereksinim duymamızdan dolayı da çok önemli.
Pour renflouer les rangs, ce qu'il nous faut avant tout ce sont des gens intègres.
İnsan, Nick'in bu okulda sadece yeteneklerini keşfettiğini değil aynı zamanda kendine burada bir yuva bulduğunu da düşünmek istiyor.
Nous aimerions croire que Nick s'est non seulement trouvé à la faculté, mais qu'il y a aussi trouvé une maison.
Gördüğüm en dehşet verici şeydi.. İkimizde Peg'i istiyorduk, bu aşk sadece kör değil, aptalcaydı da.
Ainsi, pour conclure, et ce me semble être évident, notre vie privée a été violée.
Bu sadece bizi değil, onu da korumak için.
On la protège et on se protège aussi.
Sadece satmak yeterli değil mi? Bu şekilde muhasebe kayıtları da hallolur.
Ne serait-il pas mieux de vendre?
Tarih bu sosyal geçiş döneminin en büyük trajedisini kaydetmeye devam ediyor sadece kötü insanların şiddet eylemleri ya da aşağılayıcı sözleri değil aynı zamanda iyi insanların şok edici sessizliği ve kayıtsızlığıdır.
L'Histoire devra retenir que la plus grande tragédie de cette période de transition sociale n'aura pas été les discours haineux et les actions violentes de certains mais le silence consternant et l'indifférence des gens droits.
Bu yemek hakkında yine Vulkanlı damarın tutar da yorum yaparsan sadece bana değil, McCoy sülalesine hakaret etmiş olursun.
Si votre nez vulcain s'insurge, ce sera une insulte pour moi et pour toute la lignée des McCoy.
Senin bu mutlu kaçamaklar dediğin sadece erkeklerin değil... toplumumuzdaki kadınların da hakkı.
Ce que tu appelles la bagatelle n'est plus réservée qu'aux hommes. Elle appartient aux femmes aussi
sadece bu mu 17
sadece bu 76
sadece bu gecelik 25
sadece bu gece 23
sadece bu seferlik 35
sadece bu değil 33
bu da değil 27
da değilsin 20
da değil 106
da değiliz 32
sadece bu 76
sadece bu gecelik 25
sadece bu gece 23
sadece bu seferlik 35
sadece bu değil 33
bu da değil 27
da değilsin 20
da değil 106
da değiliz 32
sadece sen 117
sadece sen ve ben 157
sadece 2704
sadece sordum 78
sadece benim 48
sadece merak ettim 133
sadece sen varsın 16
sadece bir adam 18
sadece merak ediyorum 23
sadece senin 16
sadece sen ve ben 157
sadece 2704
sadece sordum 78
sadece benim 48
sadece merak ettim 133
sadece sen varsın 16
sadece bir adam 18
sadece merak ediyorum 23
sadece senin 16
sadece beni 16
sadece seni 36
sadece bir gece 27
sadece ben 126
sadece biraz 87
sadece ikimiz 113
sadece bekle 58
sadece bir kere 62
sadece bir 91
sadece soruyorum 46
sadece seni 36
sadece bir gece 27
sadece ben 126
sadece biraz 87
sadece ikimiz 113
sadece bekle 58
sadece bir kere 62
sadece bir 91
sadece soruyorum 46