Senin işin tradutor Francês
4,472 parallel translation
Senin işin de delilleri takip etmek.
C'est ton job de suivre les preuves.
Larry, senin işin en kolayıydı...
Larry, tu avais le travail le plus facile...
Senin işin emirleri uygulamak.
Votre travail est d'obéir aux ordres.
Beni bununla suçlamana inanamıyorum çünkü benim bu evde o yaşadıklarımın sebebi senin işin.
J'arrive pas à croire que tu m'accuses de tout ça, parce que c'est à cause de ton travail qu'un homme est entré et m'a coupé en deux!
Kötü ve yanlış olan ne varsa, senin işin yüzünden oluyor.
Ton travail... Tout ce qui est mal ou mauvais...
Bu senin işin. - Evet öyle.
- Oui, c'est sûr.
Senin işin bu.
C'est votre travail.
- Jake, bu senin işin değil. - Anladım.
- Jake, ce n'est pas ton affaire.
Bu senin işin.
C'est ton travail.
Bu senin işin. Ve ofis de senindi
C'est ton travail, et ce bureau était pour toi.
- Rachel senin işin mi bu?
Yu Rahel l'a fait, n'est-ce pas?
- Ama senin işin...
- Mais c'est votre problème que...
- Nedeni senin işin değil.
Ce n'est pas votre travail
Seni temin ederim ki kardeşim. Bu senin işin değil.
Je t'assure, mon frère... que ça ne te concerne pas.
- Ama senin işin yaş.
Mais vous, vous êtes dans la merde.
Bu senin işin, değil mi?
C'est to oeuvre, je suppose?
Bu senin işin değil.
Ce n'est pas votre ressort.
Senin işin bitti.
C'est fini pour toi.
Tuttuğunu görmek senin işin.
À vous de vous en assurer.
Bu senin işin, tamam mı?
C'est votre boulot. D'accord?
Gerçekten, senin işin bizimkilerden çok daha önemli.
Vos œuvres sont plus importantes que nos travaux.
Rakamlar senin işin.
Tu es l'expert.
- Senin işin.
C'est toi qui as fait ça.
- Senin işin!
C'est toi qui as fait ça!
Ne işin var senin burada?
Qui t'as invité?
Doyle senin dışarıda ne işin var?
Doyle? Vous êtes libre?
Eğer o vali olursa, eğer o gerçek bir politikacı olursa, eğer o hakimiyet koridorlarında yürürse, senin hayır işin o olur.
Si il devient gouverneur, si il devient un politicien sérieux, si il marche dans les couloirs du pouvoir, il est votre oeuvre de charité.
Senin tam zamanlı işin o olur.
Il est votre travail à plein temps.
İşin veya bir gelirin yok. Veya senin için satın aldığım yan odadaki tatlı küçük kızın tüm vesayetini bana verdirmek için savaşacak hukuki bağlantılarımı koşturacak yeteneğin de...
Tu n'as ni travail, ni revenus, ou la... capacité à dépasser mes connections légales qui se battront pour me donner la garde de cette adorable petite fille dans la pièce à côté que j'ai achetée pour toi.
senin burada ne işin var?
Qu'est-ce que tu fais ici?
Eski sevgilimin yeni sevgilisi. Senin ne işin var burada?
Le nouveau petit ami de mon ex-petite amie, que fais-tu ici?
Peki, adamların icabına bakıldıysa senin burada ne işin var?
Et Robbie s'est occupé d'eux aussi. Si tout est sous contrôle, qu'est-ce que tu fous là?
Beni yanlış anlama ama burada ne işin var senin ya?
Ne le prends pas mal, mais que fais-tu ici?
Ne işin var senin burada?
À moins de vouloir payer le double, j'ai du travail à faire de mon côté.
Senin de işin içinde olduğunu bilmiyordum.
Je ne savais pas que vous aviez cela en vous.
Senin de bu işin dışında kalmak gibi bir seçeneğin yok.
Et impossible que tu ne viennes pas cette fois.
Seni de bu işin içine alabilirim. Senin de harika fikirlerin var. Ne dersin?
Il ne s'attendait pas à ce que ces mains appartiennent à Six.
- Senin ne işin var burada?
- Que fais-tu ici?
İşin bu senin!
C'est tout ce que tu as à faire? !
- Senin burada ne işin var?
Qu'est-ce que tu fais ici, je croyais...
İşin senin için uygun değilse belki de değiştirme vakti gelmiştir!
Je ne pouvais plus voir mon écran d'ordinateur. Si tu n'aimes plus ton travail, tu devrais changer d'emploi!
Hem Brooklyn'de ne işin var senin?
Pourquoi étais-tu à Brooklyn?
Senin de işin bitmek üzere.
Tu es mort!
Ne işin var orada senin?
Qu'est-ce que tu fais là?
Yapacak işin yok mu senin?
Vous ai rien à faire
Senin yapacak işin gücün var.
Tu as un travail à faire.
Başka yapacak bir işin yok mu senin?
Vous avez rien d'autre à foutre?
- Düzelt TV'yi. İşin bu senin.
C'est votre putain de job.
- İşin bitik senin, sürtük.
- Je t'en prie, John. - Salope, tu es foutue.
Senin ne işin var burda?
Qu'est-ce que tu fous ici?
O deli herifle ne işin var senin?
Tu fais quoi avec cet allumé?
senin işin bu 21
senin işin bitti 18
işin 35
işini 16
işınla 31
işin var mı 24
işin bitti mi 39
işin bitti 115
işine bak 80
işınlayın 81
senin işin bitti 18
işin 35
işini 16
işınla 31
işin var mı 24
işin bitti mi 39
işin bitti 115
işine bak 80
işınlayın 81
işinin başına dön 48
işini bitir 29
işini yap 42
işiniz bitti mi 20
işinin başına 19
işiniz bitti 25
işini seviyor musun 21
işinize bakın 35
işini bitireceğim 18
işinizin başına 44
işini bitir 29
işini yap 42
işiniz bitti mi 20
işinin başına 19
işiniz bitti 25
işini seviyor musun 21
işinize bakın 35
işini bitireceğim 18
işinizin başına 44
işinizin başına dönün 22
işin aslı 146
işinize dönün 51
işin sırrı 20
işin gerçeği 35
işin doğrusu 120
işınlanıyor 21
işınlama odası 49
işine geri dön 18
işine dön 42
işin aslı 146
işinize dönün 51
işin sırrı 20
işin gerçeği 35
işin doğrusu 120
işınlanıyor 21
işınlama odası 49
işine geri dön 18
işine dön 42