Yerin tradutor Francês
6,255 parallel translation
Dört tane ayrı fotoğrafı vardı. Hepsi de tam bu yerin yakınında çekilmişti.
Il a quatre photos différentes, toutes prises au même endroit.
Bİliyorum bana orada çalışmanın ne kadar harika olduğunu anlatıcaksın, Ama orası başlayacağın yerin bu olacağını düşünmemiştrim.
Je savais que tu me parlerais de ton travail, mais je ne m'attendais pas à ce que tu commences par ça.
- O halde yerin orası.
Dans ce cas c'est là-bas que tu iras.
Tamam. Kalacak bir yerin yoksa, bende şişen yataklardan var.
Si tu sais pas où dormir, j'ai un matelas gonflable.
Kaçacak ya da saklanacak yerin kalmadı çünkü seni bulacaklar. Ben seni bulacağım.
Tu n'as nulle part où aller, et aucun endroit où te cacher, car ils vont te trouver, je vais te trouver.
- Gidecek bir yerin mi var ki?
- Vous devez aller à un autre endroit?
Bir şeyler bana aradığın cevapların yerin altında olduğunu söylüyor.
Quelque chose... me dit que les réponses que tu cherches... se trouvent dans le sol.
Bu yerin artık yeni yöneticileri var Peaky Blinders'lar.
Cet endroit est maintenant géré... par les Peaky Blinders.
Her neyse, başımın üstünde yerin var.
Bref, tu seras le bienvenu.
İlk tayin yerin burası mı?
C'est ta première affectation?
Düğün organizatörü bir dostum, çok güzel bir yerin biraz önce boşaldığını söyledi.
Un collègue m'a informé qu'un très bel endroit venait de se libérer.
Senin yerin benim yanım.
Votre place est avec moi
Umarım bir yerin kanamıyordur.
J'espère que tu ne saignes pas.
Philly'de tıp fakültesinde okurken yaşadığımız yerin adresi.
C'était l'adresse de notre appartement à Philadelphie quand j'étais en école de médecine.
- İnsanları kurtarmaya çalışmazsak bu yerin ne yararı kalır ki?
À quoi sert cet endroit si on n'essaie pas de sauver des gens?
Bundan sonra Kraliyet Sarayı'nda bir yerin olmayacak.
Vous n'avez plus aucune autorité à la cour.
Senin hepsinden yukarıda bir yerin var.
Tu es supérieure à toutes les autres.
En azından kalacak güvenli bir yerin olsaydı.
Tu as au moins un endroit où rester?
Marty. Buluşacağımız yerin ismini vermedin.
Tu n'as pas nommé le lieu du rendez-vous.
Bu iste bir yerin olabilir ama Tony Bravo'nun yok.
Vous avez peut-être un futur dans ce business. Tony Bravo, non.
Yeterli yerin var!
Tu as une chambre!
Kaldığım yerin arka kapısından çıktım.
Je suis sorti par l'arrière du centre.
Bir yerin basılması gerekirse ilk bizi ara.
Appelez-nous en premier si vous avez besoin de donner quelques coups.
Onu bulduğumuz yerin yakınında boğulduğunu varsayarak o bölgedeki tüm tuzlu su havuzlarını kontrol edelim.
En supposant qu'elle soit morte près de l'endroit où nous l'avons trouvée, vérifions toutes les piscines à eau salée des alentours.
Leşini yerin altına tıktım ve ruhu artık benim!
J'ai mis son corps sous terre, son âme est à moi, maintenant!
Bu şehrin en sevdiğim yanı, her yerin birbirine yakın olması.
Ce que j'adore dans cette ville, c'est que tout est à portée de main.
Gidecek hiç bir yerin yok.
Nul part où aller maintenant!
Kardeşim yerin içinde.
Mon petit frère est dans le sol.
Kalacak yerin var mı?
As-tu un endroit où rester?
Eski kocanı yerin dibine sokmak için yapabileceğimiz bir şeyler olmalı.
Il y a bien quelque chose qu'on puisse faire pour faire chier ton ex.
O fotoğraf seni ve Başkan'ı yerin dibine batırabilir.
cette photo pourrait vous enterrer, toi et le Présidente.
Kan sıçraması düzensiz olmuş, yerin her tarafında izler var.
L'éclaboussure de sang est irrégulière avec des traces partout sur le sol.
Ve o da başının üstünde yerin olduğunu söylüyor.
Et elle a gracieusement accepté de s'occuper de toi.
Yapma, sus işte. Yerin kulağı vardır.
Non, je pensais, entre nous...
Varış yerin eğlenceli.
Appréciez votre voyage.
Ben hapse girince, Malachi, bu yerin sahibi olacak.
Quand j'irai en prison, Malachi possédera l'endroit.
Böylece güvenli yerin güveni daha da arttı.
Alors ce lieu sûr devient encore plus sûr.
Bu yerin nerede olduğunu biliyor musun?
Vous prétendez savoir où se trouve cet endroit?
Ve bunun bir daha olmasına izin verirsen, senin ve ailenin katlanacağı acı kızınla birlikte yerin altından çıkacak, ve bu bir hiç uğruna olacak, çünkü bu sadece Griffin'e yardım edecek.
Et si vous laissez ça arriver encore une fois, la douleur que vous et votre famille allez endurer lorsqu'ils vont déterrer votre fille, tout ça, ça se sera passé pour rien parce que ça n'aide que Griffin.
Gidebileceğin bir yerin olması.
D'avoir un endroit où aller.
Kuşkusuz sıcaklık, dar alanlar, yerin altına inmek rutubet, kapaklar, merdivenler, karanlık yankı ve Home Depot kovalarına ihtiyacımı gidermeye olan ünlü nefretimi depreştirdin.
Certes, cela frôle mon aversion bien connues pour la chaleur, les petit endroits, aller sous le niveau du sol, l'humidité, les trappes, les échelles, le noir, les échos, et les paniers à Home Depot.
Sarsıntı teçhizatı. Ses dalgalarıyla yerin derinliklerine atış yapabilir ve iri taş parçalarını kuma çevirir. Bu işlemi oldukça hızlandırır.
bombes à choc capable d'envoyer des ondes profondément dans le sol, transformant les blocs en sable, ce qui accélérerait grandement ce processus.
Senin burada yerin yok...
Il n'y a pas de place pour toi ici...
Gidecek bir yerin vardı.
Tu avais quelque part où aller.
Elimizde tüyün kendisinin olması gerekir, ve Miller Beck yerin altı fit altında.
On doit trouver la plume et Miller Beck est six pieds sous terre.
"Miller Beck yerin altı fit altında."
"Miller Beck est six pieds sous terre."
Bu kas kafalıları yerin dibine sokacağım.
Je vais botter les fesses de ces rigolos.
Onu desteklememiz gerek, yerin dibine sokmamız değil.
Ok, on était là pour soutenir son histoire, pas jeter des cacahuètes sur la scène.
Cesedi de Bethany'nin gömüldüğü yerin hemen yan bahçesinden çıktı.
Et son corps a été retrouvé à côté de l'endroit où Bethany avait été enterré.
O yerin ne kadar karışlık olduğunu düşünürsek Tommy'den başkası bir şey görmemiş.
Vu comme c'était plein, c'est dingue que Tommy ait été le seul témoin.
Yerin burası.
C'est là.