Yerıne tradutor Francês
6,100 parallel translation
Kapının dışında durup topuklarını üç kez birbirine vur ve ezberden "aşk gibi yer yoktur, aşk gibi yer yoktur" de.
Restez derrière la porte, entrechoquez vos talons trois fois, Et récitez : "Rien ne vaut l'amour, rien ne vaut l'amour."
İnsanların ulaşamadığı bir yer.
Où les hommes ne peuvent pas aller.
Bence davranışlarını kontrol edemeyeceğimiz bir yer olan okula göndermek doğru değil.
Je ne pense que la réponse soit de l'envoyer à l'école où on ne peut pas contrôler ce à quoi il est exposé.
Daha iyi bir yer göremiyor musun?
Je ne vois aucune balise au sol.
Smudge, Durun! Bu yer mayın kaynıyor amına koyayım!
Ne bougez pas, Smudge, tout ce putain d'endroit est miné.
James'in 4 sene önce hapsedilip kırbaçlandığı ve şu anda ise hâlâ ne yazık ki çok iyi tanıdığım bir adamın yetkisi altındaki yer!
Là où Jamie avait été incarcéré, et fouetté quatre ans auparavant, et désormais, la province d'un homme que je ne connaissais malheureusement que trop bien.
Koç Beiste de iki kişilik yer kapladığı için uçak firmasının ona izin vermediğini söyledi.
Southwest ne la laisserait pas prendre l'avion parce qu'elle prend 2 places. Bien, je prendrai un ticket.
* Bu duvarlarda açıklayamayacağım anılar yer alıyor *
♪ Écrites sur ces murs sont les histoires que je ne peux pas expliquer ♪
Ne diyeyim, güzel yer.
C'est un endroit très sympa.
- Burayı düzgün bir yer yapsak olmaz mı?
On ne peut pas le laisser normal?
Olumsuz. Higgins havalimanı sevisinde bir yer ayırtmış. Gelmemiş, uçak onsuz kalkmış...
Il avait réservé une place dans la navette de l'aéroport, il ne s'est pas présenté, l'avion est parti sans lui...
Sanırım orjinal mücevherlerden biri kaybolmuş, ve sahtesiyle yer değiştirilmiş... bundan neden Juliene bahsetmiyorsun?
Peut-être que plusieurs des gemmes originales ont été perdues et remplacées par des fausses. Pourquoi ne pas le mentionner à Julien?
Yer soğuksa, ayaklarım üşümesin diye çorabımı giyerim. Ama bunu umursamazlar ki.
Dans le cas où le sol est froid, je met mes chaussettes pour que mes pieds restent chauds, mais ça ne les intéresse pas beaucoup.
Böylelikle beni vuramazsın. Ayrıca seninle birlikte görünemem o yüzden White Pine Bay'in dışında bir yer olması gerekecek.
Comme ça je sais que vous ne pouvez pas me tuer, et je ne peux pas être vu avec vous, donc ça sera quelque part en dehors de White Pine Bay.
Bu yüzden, evraklarda yer almasını istemiyorsan,... sana şiddetle tavsiyem, NSA üzerindeki nüfuzunu kullanıp hangi listedeysek bizi o listeden çıkarttırmandır.
Donc si vous ne voulez pas être dans les journaux, je vous suggère d'utiliser votre influence considérable sur la NSA pour nous retirer des listes sur lesquelles nous sommes.
Kurala uymayanlar listesinde yer aldıkları için ne kadar akıllı olduklarına bakın.
Regarde comme ils sont intelligents quand ils sont mis sur une liste de la non-conformité.
Devamlı yer değiştiriyor.
Je ne pense pas
400 bin dolarlık altın külçesi ne kadar yer tutar?
Quelles seraient les dimensions de 400 mille dollars en lingots d'or?
- Telefonun çekmediği meraklı turistlerin ve dış dünyayla bağlantının olmadığı bir yer.
- Nous ne parlons aucun service de téléphone, Aucun touriste curieux, aucun contact Avec le monde extérieur.
Hayvanların kafeslere kapatılmayacağı, doğada olduğu gibi serbestçe dolaşabilecekleri bir yer olacak.
Un endroit où les animaux ne seront pas cachés dans des cages, ils seront libres de vagabonder comme dans la nature.
Bana kurulda bir yer teklif edip sonra geri çekmen sende ne vizyon, ne cesaret, ne de numara olmadığının mükemmel kanıtı!
M'offrir ce poste au conseil puis retirer ton offre c'est l'exemple parfait qui montre que tu n'as aucune vision, pas de couilles.
Fazla zorlamak istemem ama bilgilerini iş planında birkaç yer için kullanabilirim.
Je ne veux pas être trop sûr de moi sur ce coup mais j'aimerais bien avoir ton avis sur certains points du business plan.
Belki de hedef gösterdiği yer senin çocukluğunun geçtiği ev değildir.
Peut être qu'elle ne t'envoyait pas vers le lieu de ton enfance.
Ne, ne, ne... Onun da yaşadığı yer olan Avustralyaya gideceğimizi, facebooka yazdın.
Attends, non.. tu as publié sur Facebook qu'on allait en Australie, qui est l'endroit où il vit.
Jack'ın bunu bulduğu yer olmasın sakın?
Tu ne penses pas que c'est au même endroit où Jack l'a trouvé, n'est ce pas?
- Uçağın birlikte takılıp eşlerimizin bizi göremeyeceği güvenli bir yer olduğunu düşündüm.
C'est un endroit où nos femmes ne pourront pas nous voir.
Bunu yapacağım,... ama yapacağım yer seçenekler arasında değil.
Je le tuerai, mais dans un endroit où ce ne sera pas une option.
Hoş ve sade bir yer, yalnız en önemli özelliği de biraz sonra fırın hâline dönüşmeyecek olması!
Voyons voir... Un lieu pittoresque et rustique qui, contrairement à celui-ci, ne deviendra pas une fournaise!
Eğer sen de bize sırtını dönersen gideceğimiz bir yer kalmayacak.
Tu nous tournes le dos, il ne reste aucun endroit pour nous où aller.
Hikâyen ne olursa olsun burada yer yok sana.
Peu importe ton histoire, tu n'es pas le bienvenu ici.
Ama sana, o mükemmel sallantıların her kilosunun kutlanıp sevildiği bir yer olduğunu söylesem ne yapardın?
Et si je te disais... qu'il y a un endroit... où chaque gramme de ce corps glorieux... serait acclamé et célébré?
Burada kalıp Siyam ikizleri yer temizleme programınıza karşı çıkmamamı mı istiyorsunuz?
Vous voulez que je reste ici pour ne pas entrer en compétition... avec votre série télé hollywoodienne sur les sœurs siamoises?
Ne kadar mükemmel bir yer. Hayret bir şey.
Quel lieu extraordinaire, une merveille.
Sorduğun için diyorum, bu ekstra işlerin senin bulunduğun yer için gerekli olduğuna ikna olmuş değilim.
Puisque vous insistez, je ne suis pas convaincu que tout ce travail en plus est nécessaire à quelqu'un de votre condition.
Bunu anlayışla karşılayacak ve ben uygun olmadığımda orada olacak birine ve uygun olmadığımda olmam gereken başka bir yer olduğunu anlayacak birine ihtiyacım var.
Et j'ai besoin de quelqu'un qui comprenne ça et qui peut être là quand je ne peux pas et qui comprenne que si je ne peux pas être là, c'est parce que je dois être où je suis.
- Lezbiyenler ne yer?
- Quand est-ce arrivé?
Dünyanın onlar için ne kadar korkunç ve büyüleyici bir yer olduğunu düşünebilirsiniz.
Tu ne peux pas imaginer comment le monde était extraodirnaire et terrifiant pour eux.
Kimsenin bana olanları bilmediği bir yer düşünüyorum.
Je pense à un endroit où personne ne saura ce qu'il m'est arrivé.
Gizlilik için kusura bakma ama ordu gezi bülteninde çalışan reaktöre yer veremez.
Pardonnez le mystère, mais l'armée ne peut pas mettre son réacteur nucléaire comme destination de voyage.
Kendi plütonyum fabrikamızı kurmak üzereyiz, tabii eğer meslektaşlarımız müttefikleri yer yüzünden silmezse.
On va avoir notre fabrique de plutonium. Si nos collègues ne rayent pas les états Confédérés de la surface de la Terre.
Tabiki başkanlık ofisi duruşmasında resmi olarak yer alamaz.
Bien entendu, le président du bureau ne prend aucune position dans son procès.
Biz bu okulun sadece iyi bir yer olmasını istemiyoruz.
Et on ne veut pas que cette école soit juste un endroit bien.
Çin mahallesinden kalkıp Croton-Harmon'a giden otobüs ne kadar? Ki gittiği yer Poughkeepsie'ye 20 dakikalık mesafede.
Et d'un bus de Chinatown qui va à Croton-Harmon, à 20 minutes de Poughkeepsie?
Hiç kimseye güvenemeyeceğiniz bir yer.
C'est un endroit où vous ne pouvez faire confiance à personne.
Bir şiddet suçlusu için iyi bir yer gibi gelmiyor kulağa.
On ne dirait pas l'endroit rêvé pour un ex-taulard violent.
Orası hiçbir çocuğun ait olduğu yer değil.
Aucun enfant ne devrait être là bas.
- Çünkü itiraf etmezsen gideceğin yer orası.
Car si tu ne te confesses pas, tu te diriges droit là-bas.
Belki de bu konteynırlar yarım milyon doları saklamak için kötü bir yer değildir.
Peut-être que ces conteneurs ne sont pas un mauvais endroit pour ranger. 500 millions de dollar cash.
Pete Kreeling asla onlarla aynı safta yer almaz.
Peter Kreeling ne prendrait jamais leur parti
- Gitmen gereken yerler şu kalktığın sandalyenin dışında bir yer olmadıkça kusura bakmam.
- Non, cela ne me dérange pas... Du moment que cet endroit est juste derrière cette chaise.
İnan bana Marcel gittikçe genişleyen efsanevi aile kavgamızın son bölümünde yer almak istemezsin.
Crois moi, Marcel, tu ne veux pas être mêlé à nos affaires de famille.