English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ A ] / Aynı yerde

Aynı yerde tradutor Português

1,454 parallel translation
Ama Anna da aynı yerde mahsur kalmış olabilir.
Mas a Anna pode estar presa no mesmo lugar.
Aynı yerde 3 günden fazla kalamayız.
Não mais de três dias em cada lugar.
Biliyor musun öğretmenlerde de ondan olduğunu söylüyorlar diğerlerininki ile aynı yerde.
Bem, sabe... disseram-me que as professoras a têm no mesmo sítio das outras.
Hepimizde ur olsa bile... aynı yerde bulunma ihtimalleri yok.
Mesmo que todos tivéssemos tumores, seria impossível... que todos os tivéssemos no mesmo lugar.
Aynı yerde olmakla arkadaş olmak aynı şey değildir bence.
Não sei se estar no mesmo lugar é o equivalente a serem amigos.
Yan yana, aynı yerde. "Müthiş."
Ali está ela, de um lado ao outro, no mesmo lugar. "Estupendo".
Hiç bir zaman aynı yerde uzun süre kalmadım
Eu não posso estar num lugar muito tempo.
Kazakistan'da beş kadından fazlasının aynı yerde bulunması yasaktır genelev veya mezar hariç.
No Cazaquistão, é ilegal mais do que cinco mulheres estarem no mesmo sítio excepto no bordel ou na cova.
Engellilerin sizinle aynı yerde yemek yemesine izin vermeniz büyük incelik.
É muito, muito bom que deixem os atrasados comer convosco no mesmo lugar.
Aynı yerde oturuyoruz.
Ela vive no meu prédio.
İçeri tıkıldığın zaman onu bıraktığın aynı yerde bulacağını anlatmayı mı çalışıyorsun?
Tentas dizer-me que pensas que o vais encontrar no mesmo local em que ele estava quando foste preso?
Hayır, sadece aynı yerde çalışan iki arkadaşız diyorum. İş arkadaşı.
Não, estou só a dizer que somos amigos que trabalham juntos.
O fotoğraf hastanenin altında bir yerde bulunmuş. Nicole'un bileziği de aynı yerde bulundu.
Pronto, essa fotografia... foi tirada num sitio debaixo do hospital... o mesmo sitio onde a pulseira da Nicole foi encontrada.
Aynı yerde kalırsak polisler bizi bulur.
Se ficarmos num sítio, a polícia apanha-nos.
Hala aynı yerde mi çalışıyorsun?
Ainda trabalhas naquela espelunca?
Roger, Tanrının dehası ve sınırsız bilgeliği ayrıcalıklı olmayan ayak tabakasına bazen bir umut kırıntısı vermeyi sever. Berbat saç tıraşlarını ve yazla kışı aynı yerde geçirmek zorunda olmalarını telafi etmek için.
Roger, às vezes o todo poderoso, na sua infinita sabedoria, gosta de dar um pouco de esperança aos oprimidos e desprivilegiados para compensá-los dos seus cortes inferiores e o facto de terem o Inverno e o Verão no mesmo sitio.
- Aynı yerde çalışıyoruz.
- Trabalhamos juntas.
Chloe neden Palmer'ın suikaste uğradığı yerle aynı yerde olup, ajanların izini sürsün?
Porque é que a Chloe está no local do assassinato do Palmer, a vigiar os agentes? Ela não estaria lá...
Gördüğüm kadarıyla aynı yerde çalışan sevgililer her fırsatta kaytarıyor.
Segundo sei, quando amantes trabalham juntos, roubam tempo sempre que podem.
Şimdi ona rastgele bir Şikago barında rastladık -... doğaüstü bir şekilde doğranmış bir barmenle aynı yerde.
Agora, cruzo-me com ela num bar em Chicago? O bar cuja empregada foi chacinada por algo sobrenatural.
Senin gibi genç ve sağlıklı biri kadınlarla aynı yerde nasıI calısır?
Então, diz-me como um jovem saudável como tu pode olhar-se no espelho quando trabalha num escritório...
Jack, hepsini aynı yerde tutmaya karar vermene memnun oldum.
Jack, ainda bem que decidiste guardar no mesmo local.
Diğer cinayetler de aynı yerde işlendi.
Onde os outros crimes aconteceram.
Çünkü aynı yerde daha önce de noel hediyesini çalmak için aynı şeyi yapmıştık.
Já fizéramos as compras de Natal na mochila do Kenny.
Uzun süre aynı yerde oturunca biraz gevşiyorlar.
Quando ficam parados muito tempo, ficam um pouco agitados.
Gardiyan gömleğindeki yanıkla aynı yerde bir yanık var.
A queimadura é no mesmo sítio que na camisa do guarda.
Siz ikiniz aynı yerde yaşamalısınız.
Têm de morar no mesmo sítio.
Aynı yerde 2 veya 3 günden uzun süre kalmaz.
Nunca fica no mesmo local por mais de dois ou três dias.
Ama bu sefer, dört bir yana saçılmak yerine, hepsi aynı yerde toplanmıştı.
Mas desta vez, em vez de se dispersarem em todas as direcções, todos eles se dirigiam para o mesmo local.
Galiba erkekler her yerde aynı.
Acho que os homens são iguais em todo o lado.
- Aynı anda iki yerde olamaz.
- Porque não pode estar em dois sítios.
Ama Zach'in Emily'i öldürmüş olması için aynı anda iki yerde birden olması lazım.
Só que a única forma de o Zach ter assassinado a Emily era estando em dois sítios ao mesmo tempo.
Aynı anda iki yerde?
Dois sítios ao mesmo tempo?
- Evet. Bu aynı anda iki yerde olmasını açıklar.
Isso explicaria como ele esteve em dois sítios ao mesmo tempo.
ama ya değilsek? Yani bak sen kendin söyledin. Zach aynı anda iki yerde birdendi.
Repara, tu própria disseste que o Zach estava em dois sítios ao mesmo tempo.
Rüyayı gören diğer altı kişi de aynı yerde yemiş.
Outros seis dos sonhadores comeram nesse lugar.
Çünkü hepsi tamamen aynı gözüküyor. - Ve buraya tekrar geri dönüp de sıcak olan yerde kalmıyorlar mı?
Viaja até ao ponto mais a sul da África... e depois volta para cá, para este mesmo local.
" Aynı anda iki yerde olamamanın...
"Isso se deve pelo fato incontestável..."
Aynı anda her yerde bu.
Ele está em todo o lado ao mesmo tempo.
Aynı anda iki yerde birden nasıl olabilirim?
Como posso estar em dois sítios ao mesmo tempo?
Bulunduğun yerde kal. Ve karına da aynısını tembihle.
Fique quieto e diga a sua esposa o mesmo.
Dünya her yerde aynı. Kanada'da aynı olacak.
O mundo é todo ele igual, seria o mesmo no Canadá.
Çocuklar her yerde aynıdır.
Miúdos são sempre iguais para todo o lado que vás..
Aynı bedende, başka bir yerde uyanacağım.
Vou acordar noutro sítio, dentro de um corpo idêntico.
Hayır, her yerde aynı şey olacak.
Não, vai ser assim em todo o lado.
Yine de aynı anda iki yerde birden olmam gerekecek.
E tinha de estar em dois sítios ao mesmo tempo.
Araba uzun zamandır aynı yerde.
A carrinha está aqui, a pergunta é se também estarão nossos homens.
Ama ben, aynı anda her yerde olabilirim.
Sei estar em todo o lado ao mesmo tempo.
Bazen yerde başka bir kızla birlikteyken adamlar para atıp aynı parayı alıp tekrar atarlar.
Quando se está no chão com outra miúda, eles atiram dinheiro e, depois, apanham-no e voltam a atirar as mesmas notas.
Kapılar sonunda kapandı ve az bir yerde güvenli bir haldeydim. Fakat aynı geriye çekiliyormuş hissi gibiydi, ve bir şeylerin yanlış gittiğini anladım.
Sim, é nos tribunais que se decide se alguém é ou não culpado.
- Ne yani, onları bir yerde aynı anda dizilmesini mi sağlayacaksın?
- E então, vais fazer com que se juntem num lugar todos ao mesmo tempo?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]