English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ A ] / Ayrıl

Ayrıl tradutor Português

17,386 parallel translation
Oradan ayrılmamız 20 yıl sürdü. Ve şimdi gidip, rüzgârın sonbahar yapraklarını paslı çatının üzerine dağıtıp dağıtmadığı mı görmek istiyorsun? Ne şimdi bu?
Levámos mais de vinte anos a escapar àquilo, e tu queres ir lá para verificar se o vento colocou bem as folhas mortas no telhado ferrugento nesta caloraça horrível?
Sanki paralaks birliğinden ayrılıp alacakaranlık kuşağına girmiş gibiyim.
Parece que deixei a corporação "Parallax" e entrei na zona "Twilight".
Başkan binadan ayrılıyor.
O POTUS deixou o edifício.
Rusya'dan ayrıldığımdan beri her gün babamı nasıl bulacağımı düşünüyorum.
Desde que saí da Rússia, só penso todos os dias em encontrar o meu pai.
Fikir ayrılığı.
Diferença de opiniões.
Dün gelen kızıl şapkalılara da söyledim. Andy ile bir ay önce ayrıldık.
Disse aos Red Hats ontem, que acabei com o Andy há um mês.
Axe Sermaye'den ayrılıp kendi işini kuruşunu anlat.
Descreva o ambiente, quando deixou a Axe Capital e montou o seu negócio.
10 dakika içinde Peggy ile dönmezsem biz olmadan ayrılın.
Se não voltar com a Peggy em 10 min. partam sem nós.
Amir Thompson binadan ayrılır ayrılmaz patlayacak bomba.
Há uma bomba pronta a explodir logo que o Thompson saia do edifício.
İşten, Eric'ten, ayrılıklardan filan konuşabilmemiz çok güzel bir şey.
É bom podermos falar sobre o trabalho, o Eric, separações, o que quer que seja.
En son hatırladığım komisyondan ayrılıp metroya yürüdüğüm.
A última coisa de que me lembro é estar a sair da audiência e ir a andar até ao metro.
Şimdi de takımlara ayrılıp duygusal zaafiyetleri olanları belirleyeceksiniz.
Agora vão juntar-se e avaliar as vossas emoções.
Teknik destek ayrıldığımda bunu masama bırakmış, ve büronun ağına nasıl mobil giriş yapacağımı çözemedim.
O suporte técnico deixou-me isto na secretária e eu fui embora e não consegui descobrir como aceder à rede móvel do banco de dados da Agência.
benim birşeye ihtiyacım olduğunda, "Senden ayrılıyorum, Caleb."
Mas quando preciso de alguma coisa, é : "Estou a acabar contigo, Caleb."
Ayrıldığımız yerden sonsuza dek ayrılırız.
Assim que deixou o cargo lá, deixou a cidade de vez.
Her kral tahtından ayrılıyor.
Todos os Reis são arrancados do trono.
Ayrılın.
Separem-se.
Huzur içinde kıyıdan ayrıl.
Que deixes a costa em paz.
- Ne yani ayrılıyor musunuz?
Então, vais partir?
- Ayrılıkta birlik vardır.
E não. - Há união na divisão
- Birlikte de ayrılık.
- E divisão na união.
Sonra birinci sınıfa geçince yanından ayrılıp seni unutuyorlar.
E depois deixam-te para irem para o primeiro ano e esquecem-se de ti.
Geçen sene 4B'den Rubén Gómez ayrılınca eski sevgilisinin geri verdiği bileziği bana hediye etti.
O ano passado, o Rubén Gómez do 4ºB deu-me uma pulseira que a ex lhe devolveu quando eles acabaram.
İyi haber şu... oradan ayrılınca rahat 1,4 milyonla başlarsın.
As boas notícias é que quando saíres de lá, começas por 1,4.
Ve departmandan 7 yıl önce ayrılsam da hala orada iyi hatırlanırım.
Embora tenha saído há 7 anos, ainda têm muito carinho por mim lá.
Axe Capital'dan ayrılır, yeni işe başlarsam çeyreğin kadar kazanırım, klinik işiyse daha az.
Se eu deixar a Axe Capital e recomeçar, vou ganhar... Um quarto disso, ainda menos numa clínica.
Kapımda ayrıl, eşyalarını topla ve hemen git lütfen.
Saia daqui, vá buscar as suas malas, saia já.
Bütün iş iki yıl sürer, hapse gidersin ama Güney Ofisimiz ani ayrılışının adalet sistemimiz için daha iyi olacağı kanaatinde.
Levaria dois anos e serias preso mas acreditamos que a tua partida é bem melhor para o sistema judicial.
- Sorun değil. Yarın ayrılıyorum.
- Está tudo bem, vou embora amanhã.
Ayrılışımı mektuplarda açıkladım.
Eu expliquei a minha partida nas cartas.
Ağaç elementi, teknemizi dünyadan ayrılırken... saldırılara karşı güvence altına alıyoruz.
Elemento da madeira onde selamos a nossa embarcação do mundo, tornando-a segura contra ataques.
Darbe tohumları ekiyor. Sonra da suikastçi olmadan ayrılıyor.
Planta as sementes de um golpe de Estado e depois sai sem o assassino?
Ne zaman ayrılıyoruz?
Quando vamos embora?
Ben bir süreliğine ailemle beraber şehirden ayrılıyorum Tanner'ı da yanımda götürüyorum.
Vou viver com os meus pais por uns tempos e vou levar o Tanner comigo.
Caleb ile birkaç yıl önce ayrıldık.
Não. O Caleb e eu separámo-nos há alguns anos.
Buradan ayrılırdım normalde ama bu işe ihtiyacım var.
Gostava de sair daqui, mas preciso do trabalho.
Ben yarın ayrılıyorum, ondan dedim.
Não, o que quero dizer é que me vou embora amanhã.
Ayrıca Sigmund Freud Thomas Edison, Sherlock Holmes bunların hepsi kokain kullanarak başarılı oldu.
Além disso, Sigmund Freud, Thomas Edison, Sherlock Holmes, todos prosperaram e consumiam cocaína.
Ayrıca aletindeki kıl dönmesi için endişelenme.
E não te preocupes com aqueles pêlos que estão a crescer na tua pila.
Ayrıca YumTime'ın sallantılı geleceğini fark edecek en mantıklı kurul üyelerinin sizler olduğunu da biliyorum.
E disseram-me que vocês são os membros sensatos. E que veem como o futuro da YumTime pode ser difícil.
Bebek bakıcılığı ayrıntılarıyla davamı öksüz bırakmayı pek severim. N'apıyorsun?
Sim, adoro a minha orfandade, para um debate de babysitting.
Ayrıca, her şeyin ötesinde teknolojilerini nasıl açıklayacaksın?
Além disso, como explicas essa tecnologia que nunca vimos?
Bu sırada Malibu'nun sert dalgalarından uzakta Eddie Mannix, Lockheed'le yemeğinden ayrılıp bir koşu Capitol Pictures'ın enginliğine yol alır.
Entretanto, longe das praias de Malibu,
Ayrıca, şunu da söyleyeyim : Herkes Danny'ye aşağılık der ama öyle biri değildir.
Além disso, tenho de lhe dizer, todos acham o Danny um idiota.
Beyaz işleri öldüren pozitif ayrımcılık beyaz bebekleri öldüren kürtaj beyaz aileleri öldüren gay hakları var.
Vocês têm uma descriminação positiva que mata os empregos para brancos. O aborto, que mata bebês brancos. Direitos para os homossexuais, que matam famílias brancas.
Finansal geçmişini ayrıntılı şekilde araştırdım ve yedi sene önce, bir yatırım grubuna katıldığını öğrendim.
Investiguei-o e há sete anos, ele juntou-se a um grupo de investimento.
Ayrıca başarılı olursan döndüğünde seni altın ve gümüş de bekliyor olacak.
Também haverá ouro e prata à espera para quando regressares. Se tiveres sucesso.
Ayrıntılı ritüeller tanıtımdan sıyrılmıştı, çünkü ertesi gün, Gelin ve damat geleneksel bir düğün ruhsatı sağladı.
Os rituais foram publicidade porque no dia seguinte, os noivos obtiveram uma licença de casamento convencional.
Ayrıca bu 5 yaş çocuklar için antidepresan ilaç isimleri denemekten ya da takıntılı annelerin hangi renk ayakkabılara bayıldığını araştırmaktan çok daha ilginç.
E isto é muito mais interessante do que testar nomes de antidepressivos para crianças de 5 anos, ou qual é a cor das sapatilhas que as donas de casa querem.
Bu eyalette hala yasalara aykırı biçimde ayrımcılık yapılan okullar var.
Na Virginia, parece que o Brown contra o Conselho de Educação nunca existiu.
Eyaletimizde ırk ayrımcılığı sürüyor.
A Virginia ainda é um estado segregado.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]