Bir ara tradutor Português
7,836 parallel translation
Bir ara kuzeye yönelecek miyiz?
Vamos para o norte nalgum momento?
Bir ara tamircide babasına yardım ediyormuş.
Ele ajudava o pai na oficina de automóveis.
Bu adamlar bir ara efsaneydi.
Meu, esses tipos eram lendas antigamente.
Hatta uzun bir ara verelim.
Na realidade, uma longa.
Şu an buna bir ara vermemiz en iyisi.
É melhor cortar com isto desde já.
Biliyor musun, bir ara ben de ambulans şoförü olmuştum.
Sabe que eu própria guiei ambulâncias outrora.
- Bir ara gideriz ama.
Fica para a próxima.
Nabzım bir ara yavaşladı böyle.
Frequência cardíaca de repouso.
- Bir ara yenisini alırım sana.
Depois compro-te outro sofá.
Bu sabah, bir ara sokakta, bilinçsiz halde bulunmuş.
Foi encontrado esta manhã, inconsciente, numa viela.
Eğer bir ara falan vermek istersen, New York'a gel.
Ouve, se quiseres esquecer um pouco tudo isto, vai a Nova Iorque.
Bir de şey... Çok zahmet olmazsa geldiği zaman bizimle bir çay içer misiniz bir ara?
Estaria disposta, se não for muito incómodo, de tomar um chá connosco, quando ela chegar?
Bir ara ziyaretine gelirim belki.
Talvez vá visitar-te.
O hâlde bir ara sana tekrar eşlik etmeme izin verirsin umarım.
Espero que me permita voltar a acompanhá-la, um dia.
Belki bir ara konuşuruz. Belki de konuşmayız.
Podemos conversar um dia destes ou talvez não.
Bir ara kahve falan için dertleşiriz. Ya da öyle bir şeyler.
Vamos tomar um café em breve e por a conversa em dia.
Bir ara ver amına koyayım ya.
Foda-se, podes poupar-me?
Bir ara beni görmeye gel Red.
Devias vir visitar-me, Red.
Bir ara takılmak ister misin?
Queres sair um dia destes?
Öyleyse bir ara ziyaretinize gelirim.
Irei ver-te muito em breve.
Bir ara her yeri duman kapladı, o da hemen kamerayı sakladı
Não víamos nada com o fumo e ele escondeu a câmara.
- Sayın Yargıç anlık bir ara lütfen!
- Vossas Excelências, um momento de recesso.
Bir ara tekrar dans etmeliyiz.
Devíamos repetir a dança.
Frank West'le olan manyak faydalı sohbetimize bir ara verelim.
- Certo, então é isso. Vamos fazer uma pausa desta entrevista informativa com Frank West.
Böyle bir ara, sırtı böyle kıvrıldı, sanki ilahi bir güç onun göğsünü cennete doğru çekiyormuş gibi.
A certa altura, ela arqueou subitamente as costas, como se alguma força superior estivesse a puxar-lhe o peito em direcção ao céu.
Bir ara gelip tüttürmek ister misin?
Quer passar por cá um dia para fumar?
Şu an demiyorum tabii, bir ara.
Não tem de ser agora. Um dia destes.
- Birileriyle yatmıştım bir ara birileriyle yatıyordum, artık neden olmuyor bilmiyorum.
Ando a dormir com alguém, ou andava. Não sei se já acabou.
Bugünden sonra küçük bir ara veririz diye düşünüyordum.
Estava a pensar em fazer uma pausa depois de hoje.
Haftaya açılış için epey yoğun olacağım ama ama bir ara ayarlarız.
Na verdade vou estar um pouco ocupado na semana que vem com a abertura, por isso...
Bir ara seni kahve içmeye götürebilirim.
Podia levar-te a tomar café um dia destes.
Bir ara bizi de davet etmelisin.
Então deves-nos convidar. Sim.
Bir ara bitecek nasılsa.
Alguma vez tem de acabar.
Gece bir ara o adamın kampının duvarlarına varacağız.
Hoje à noite, vamos estar às portas do acampamento dele.
Bir ara size yemek yapmak istiyorum.
Adorava cozinhar para ti.
Carl bir ara uğradı ama eve gönderdim.
O Carl ficou algum tempo. Mandei-o para casa.
Sağ ol, bakarım bir ara.
Obrigada. Talvez mais tarde.
Penise bir ara vermem lazım artık.
Preciso de um tempo longe de pichas.
Bilmem. Yarın bir ara işte.
Não sei, amanhã de manhã.
Eğer bir şeye ihtiyacın olursa beni ara.
Se precisar de mais alguma coisa, ligue-me.
Ara boyut sınırında bir yerlerde sıkışıp kaldık.
Ficámos presos numa espécie de borda interdimensional.
Ara sıra ama bir sürü imza işi var.
Por vezes, mas precisam de muitas assinaturas.
Her 2 saatte bir de beni ara.
E liga-me a cada duas horas.
- Bir şey olursa ara beni, tamam mı?
- Liga-me, se precisares de mim, está bem?
Ara verirler, diri bir şekilde dönerler.
Descansam e voltam mais frescos.
- Aşağılık herifler. Leo'nun ofisini ara. Oraya geldiğimi ve onunla konuşmadan bir yere gitmeyeceğimi söyle.
Liga para lá e diz que estou a caminho e não vou sair até eu mesma falar com ele.
Tamam, bir şey gerekirse ara.
Liga se precisares de alguma coisa.
Yerel bir bar olan "Green Dragon" adındaki yere sıklıkla gittiğini ve ara sıra Braintree'deki kuzeninin mekânında görüldüğünü biliyoruz.
Sabemos que ele frequenta uma taberna local chamada Dragão Verde e é frequentemente visto na residência do primo em Braintree.
Ben bir saat ara veriyorum.
Consegui. Vamos ter o resto daqui a uma hora.
Bir saat ara vermek mi?
Vão ter o resto do quê?
Şimdi kısa bir ara verebilir miyiz?
Podemos descansar um pouco?
bir araba 43
bir araba geliyor 20
bir arada kalın 25
aramis 28
arabella 25
arayacağım 66
arang 25
aradı 22
ara beni 185
araba 243
bir araba geliyor 20
bir arada kalın 25
aramis 28
arabella 25
arayacağım 66
arang 25
aradı 22
ara beni 185
araba 243
aralık 45
arazi 26
arama 36
arabam bozuldu 28
arabalar 60
aramızda 46
aramızda kalsın 121
arabada 85
arabayı 17
arabam 88
arazi 26
arama 36
arabam bozuldu 28
arabalar 60
aramızda 46
aramızda kalsın 121
arabada 85
arabayı 17
arabam 88