Bizim de tradutor Português
20,711 parallel translation
Bizim de ailemiz.
É nossa família, também.
Evet ve bizim de bütün gün ortalıktan kaybolmamız gerekiyor.
Mas temos de estar incontactáveis durante o dia todo.
Bu arada bizim de festival malzemelerine ihtiyacımız var.
O que me lembra, precisamos de artigos de desfile.
- Donna'nın babasına resmi soruşturma açılıyor bizim de o davayı düşürecek bir şeyler düşünmemiz gerekiyor.
- Vão acusar formalmente o pai da Donna e temos de arranjar uma maneira de este caso ser arquivado.
Dinle seninle tanıştığım günden beri hep insanların içindeki iyi tarafı gördün. Bizim de jüride aynı şekilde hissetmesi bir kişiye ihtiyacımız var.
Ouve, desde o dia em que te conheci, sempre viste o que há de bom nas pessoas e só precisamos que uma pessoa do júri sinta o mesmo em relação a ti.
Binlerce ama binlerce ay, burası bizim evimiz oldu.
É o nosso lar há milhares e milhares de luas.
Ama bizim teslimatı yapabilmemiz için senin teslimatı yapman gerek.
Mas, para o entregarmos, tens de o entregar.
Kafatasçı cehennemden kaçmadı, bizim hapisimizden kaçtı.
O Guardador de Crânios não escapou do Inferno, escapou da nossa prisão.
- Belki de bu bizim için geliyordur.
Talvez venha para nos apanhar.
Bu bizim aradığımız adam, onu almamız gerekiyor.
É o nosso homem. Temos de o deter.
"Sesiniz... sesimiz." "Bizim sesimiz."
Se gritarmos todos juntos, o mundo terá de ouvir.
Anneni bizim yanımıza getiririrmisin evlat.
Por que é que não trazes a mãe para ao pé de nós, filho?
Evet, fotoğraflar güzel de "Bizim Twitter." değil.
Sim, as fotos são boas, mas não se diz "em Twitter". É no Twitter.
Eğer yaparsan, bu bizim seni buradan Teterboro'daki büroya nakletmemizi gerektirir. Oradan da hazırlıklar için D.C.'ye uçman gerekir.
Se o fizer, temos de transferi-lo destas instalações para Teterboro, de onde irá para Washington como testemunha.
En üstten başlarsan şeytani kraliyet ailesi var ve aşağıya doğru ilerlersen saygılı ama sadist orta sınıfa ulaşırsın ve de bunun altında en düşüğü zayıf olan bizim türümüz.
Começando pelo topo temos a realeza demoníaca. E, depois, à medida que descemos, temos a obediente, mas sádica classe média. E, por baixo, os mais baixos dos mais baixos...
Dibe. Bu şeyler için bizim sığırdan farkımız yok.
Não passamos de gado, para estas coisas.
- Bu şeyler için bizim sığırdan farkımız yok.
Não passamos de gado, para estas coisas.
Dünyanın doğal düzeni yeniden düzenleyecek bizim gibi cesur yüreklere ihtiyacı var.
O mundo vai precisar de algumas almas corajosas como nós para ajudar a restaurar a ordem natural das coisas.
Öncelikle, neden bok yiyen sırıtışını yüzünden silip şuradaki kameraya bakıp... bizim geldiğimizi söylemiyorsun.
Por isso, primeiro, que tal tirar esse sorrisinho de merda da cara, apontá-lo para aquela câmara e dizer-lhe que estamos aqui?
Artık onun bizim hakkımızda konuşmasına izin veremeyiz.
Não podemos deixar que ela fale de nós a ninguém.
Bu yüzden bizim adımıza savaşması için onu ikna etmelisin.
É por isso que tens de a convencer a lutar connosco.
Herkes nakli bizim konferans odamızdan takip edecek.
Todos observarão a transferência da nossa sala de reuniões.
Bizim, Pamuk Prenses'e ihtiyacımız var.
Precisamos da Branca de Neve.
Üzgünüm, bayım, ama bizim sağlık şeyine, hmm, sağlık bakımı uzmanına göre, çalışmaya uygun sayılırsınız.
Lamento, mas de acordo com o nosso profissional de saúde, o senhor está apto para trabalhar.
Evet, onlar kocaman köşklerinde oturup bizim gibi sıradan insanlara boş oda vergisi getirirler...
E os finórios que inventaram a porra do imposto de dormida... Vamos embora!
Hayır, seni suçlu göstermeyecek olan şey bizim senin istifa mektubunu yırtmamız.
O que vai evitar que pareças culpado é rasgarmos a tua carta de demissão.
Ve şunu unutma... bizim senin avukat olduğunu kanıtlamamız gerekmiyor. Onun tersini kanıtlaması gerek.
Não te esqueças, não temos de provar que és advogado, ela é que tem de provar que não és.
Bizim kayıtlarımız için mahkeme celbi çıkaramayacağını kanıtlamamıza gerek yok onun tersini kanıtlaması gerek.
- Que não temos de provar que ela não pode intimar os nossos registos. Ela tem é de provar que pode.
Yani bizim ortaya koyduklarımızın hepsi şantajla alınmış ama seninkiler pırıl pırıl çünkü sen Rahibe Teresa'sın öyle mi?
Então, as nossas provas resultam de chantagem, mas as suas são honestas, porque você é a Madre Teresa?
Sayın Yargıç, bizim istediğimiz şey de tam olarak bunu hızlandırmak.
Meritíssima, despachar isto é exactamente o que lhe estamos a pedir.
Bizim müşterilerimizin peşinden gelirlerse, biz de onlarınkilerin peşinden gideriz.
Se vêm atrás dos nossos clientes, nós vamos atrás dos deles.
Bizim için de özel akşam baskısı olarak makale yazdıklarını söyleme.
Não me digas que também publicaram uma edição nocturna especial sobre nós.
O zaman Benjamin'den bizim için bir şey yapmasını istemeliyim. Harvey'nin hiç hoşuna gitmeyecek.
Então, tenho de pedir ao Benjamin que faça uma coisa por nós, e o Harvey não vai gostar nada.
Mike hakkındaki gerçeği bildiğimizi öğrenmelerinin tek yolu bizim itiraf etmemiz.
A única prova que alguma vez terão de que sabíamos do Mike é se lhes dissermos.
Ne oldu? Mike suçu üstlendi karşılığında sen, Harvey, Louis ve bizim peşimizi bırakacaklar.
O Mike declarou-se culpado e, em troca, não a podem perseguir a si, ao Harvey, ao Louis ou qualquer um de nós.
Yaptıkları çalışmaların arkasındaki hikâyeleri... Karakterlerini. Çorba konserveleri boyamak şirketlerin yüreğine dert oluyor sık sık küstahça kendilerini açıklamaya çalışıyorlar bir de bizim gözlem ve sezgi, denetleme kabiliyetimizi izliyorlar.
Adoro as histórias por trás do trabalho deles, dos personagens, a cortar orelhas, a agitar o sistema com quadros de latas de sopa.
Bu sadece bizim başka yere yönelmemiz için bir şaşırtmacaydı.
É uma distração para nós procurarmos de um lado enquanto eles vão para outro.
- Sabır bizim dostumuzdur takım lideri.
A paciência é nossa aliada, líder de equipa.
"Duvarımızın tuğlalarını oluşturan bizim harcımızdır o tuğlalar olmazsa harabeye döneriz" demiştin.
as pessoas que formam a massa de que somos feitos. E sobre como, quando já cá não estão, nos desmoronamos em pedaços.
Eric Tanner'in dönüşü bizim tarafımızdan bir kabul görüntüsü olmalı.
O regresso do Eric Tanner ter que ser uma demonstração de aceitação da nossa parte.
Bizim, burada Leyland'da, uzun bir akademik mükemmellik geçmişimiz var.
Temos uma longa história de excelência académica aqui em "Leyland".
Bizi sürekli buna sokuyorsun. Bu bizim okulumuz bile değil.
Continua a colocar isto em cima de nós, esta nem sequer é a nossa escola.
Bu ne için? Bu bizim için.
Preciso de nos tirar daqui.
Tehlikede çok para var onlarca milyon bizim C.E.P.'de kilitli.
Há muito dinheiro em jogo... 10 milhões trancados na nossa tesouraria.
Ve sonra bizim yardıma ihtiyacımız olan yer ceza aşaması.
E, então, nós... É aí que precisamos de ajuda, na fase da sentença.
Çünkü bizim tutsaklarımıza yüksek miktarda radyoaktif madde enjekte etme hakkımız yok.
Porque não podemos injetar nos pacientes altas doses de material radioativo.
Bu işin en zor kısmını keşfettin. Bizim için, hem anneler hem de babalar için.
Que há uma família lá fora e são só como a minha.
Bizim el ele tutuşmamız da böyle sanırım.
É assim que andamos de mãos dadas.
Bizim orada Stiks diye bir yer yoktu ki.
Não cresci perto de um rio, cresci na cidade.
Aslında bizim işe gitmemiz gerekiyor.
Na verdade temos de ir trabalhar.
Yani, bizim'süper-hacker'lerimiz hüküm giymiş olan Derek'i kullandı stealaglance'ın müşteri listesini O'ndan çalmak ve şirketi yok edebilmek için.
Então os nossos super-piratas usaram o Derek, um pirata condenado, como fachada para roubar a lista de clientes da roubaumolhar que se fosse divulgada podia arruinar a empresa.