Burada da tradutor Português
20,603 parallel translation
Burada da Plover ailesinin bazı fotoğrafları var.
Aqui temos fotos da família Plover.
Burada da telefon hiç çekmiyor.
E o sinal aqui é uma bosta.
Burada da yeni arkadaşım
E por isso fomos ter com um amigo meu, Det.
Burada da bir şeyler için uğraşıyorsun.
Está a fazer algo aqui.
Burada da vahşi Spelman Boyle doğal habitatında çalışıyor. Çalışkan olduğu kadar görkemli de.
Temos aqui o bravo Spelman Boyle, a trabalhar no seu habitat natural, tão majestoso como engenhoso.
Burada da diğer suçların görevi dışında bir polisi vurup kaçmak.
Há outras acusações. O polícia baleado na sua fuga.
Ya da beni burada bırakıp kitabı asla bulamazsınız.
Ou podes deixar-me aqui e nunca recuperarás o livro.
Kazanan yada kaybedende. Burada Ajan Keen'in hayatından bahsediyoruz.
Sem vencedores ou vencidos, só a vida da agente Keen está em jogo.
Burada tanıklar da var.
Há testemunhas aqui.
O... O bütün provayı izledi ve burada bekledi sonra da gelip bana teşekkür etti.
Ela assistiu a todo o ensaio, depois esperou até poder subir e agradecer-me.
Siz çocuklardan dün akşam 5 : 30'da burada olan var mıydı?
Algum de vocês estava nesta sala às 17h30? - Não.
Sana burada rapor yazman söylendi değil mi? TA ya da adı her neyse işte.
Disseram-te para te apresentares aqui, certo?
Cesetleri Amerika'ya yollamada çıkan bürokratik sorunlar yüzünden... -... üç kurban da hala burada.
Devido a atrasos burocráticos no transporte dos corpos para os EUA, as três vítimas ainda estão aqui.
Burada ne işimiz var, hala anlamıyorum. Veya yolda durup parmak güçlendirici aldığımızı da.
Ainda não percebi o que estamos aqui a fazer, ou porque tivemos que parar no caminho para comprar molas de mão.
Bu arada burada, ÇTYK'da yapacak çok işimiz var. Çalıştığımız yer hani.
Enquanto isso, temos muito trabalho a fazer aqui no CJC, onde estamos todos empregados, por isso...
Seni tutuklayıp riske girerim ya da burada, şu an adaleti sağlarım.
Vou prendê-lo e assumirei os riscos, ou faço justiça aqui e agora.
Tam da bu yüzden burada olmam gerekiyor.
É por isso que devo estar presente.
Ve bunlara tam da burada ihtiyacımız olacak. BÃ ¢ zı yöntemlerine saygı duyabilirim, Finch, ama bu finansal bölgede bir sandviç levhasıyla dolaşacağım anlamına gelmiyor.
Bem, começo a respeitar alguns métodos teus, Finch, não quer dizer que vá para a zona financeira com um cartaz.
Seni burada en son gördüğümde aşağı yukarı şu anki yerinde duruyordun ve oğluma katil demiştin.
Da última vez que a vi aqui, estava praticamente no mesmo sítio onde está agora e chamou o meu filho de assassino.
Hepiniz burada olduğunuza göre gerçeği anlatmanın zamanı geldi. Elizabeth Keen'in iyiliği ve güvenliği bu hepimizin paylaştığı derin bir endişenin bir kanıtı aslında.
Só o facto de estarmos aqui mostra o quanto nos importamos com a segurança e bem-estar da Elizabeth Keen.
Burası, burada ne inşa ettiğimiz ya da ben asla sikinde olmadık.
Nunca te ralaste comigo nem com este lugar. Com o que construímos.
Budapest eliçilğinde çalışan görevlilerin tüm detayları burada.
Os dados do pessoal da Embaixada em Budapeste estão aí.
Brasa da burada. Ama onun savaşçıları ortada yok.
O Brasa também está aqui, mas nenhum dos guerreiros dele.
Bir gün, kendini tam da burada bulacaksın.
Um dia, vais encontrar-te aqui mesmo.
Efendim, Yarbay Pavri'nin orada ya da burada kalması ne fark eder?
Que diferença faz, se o comandante Pavri fica aqui ou lá?
İşte bu da, bu da sizin formunuz bakın burada.
E aí tem o seu formulário.
- Bugün burada gördüklerimi Blitz'in en karanlık günlerinden beri görmemiştik.
Eu vi cenas aqui hoje como as quais não vemos desde os dias mais sombrios da Blitz.
McCarthy'burada, güvenliğe doğru gidiyor.
O McCarthy está aqui, a caminho da segurança.
# O'na yalvar. # # Tüm yaratıklar burada, aşağıda... #
Louvai-o, Todas as criaturas cá em baixo...
Biz burada konuşurken jüri onu suçlu buluyor.
Enquanto falamos, um júri está a dá-lo como culpado.
Louis, şuan buradayım ve burada olmamın sebebi sana yardım ettiğim için kovuldum ve isim ortağı olunca beni geri almaya söz vermiş olsan da almadın.
Louis, agora trabalho aqui, e a razão para aqui estar é que fui despedida por tentar ajudar-te e, apesar de teres prometido que me levarias de volta quando fosses promovido, não o fizeste.
Burada kalmayı kabul eden müvekkillerin kimlerse artık onlar da kalmak istemeyecekler.
E, os clientes que estavam dispostos a ficar antes, deixarão de estar.
Burada mevzu, benim avukat olup olmamam ya da onun hayatımı mahvetmesi ya da burada söylediğin saçmalıklar değil.
Isto não é sobre eu tornar-me advogada ou arruinar a minha vida ou qualquer outra desculpa que estás a dar.
9'da burada olacak.
Ela vai estar aqui às nove.
- Hayır o da mı burada?
Não, ele também está aqui?
Bugün burada Elizabeth ve Tom'un töreni için toplanmış bulunmaktayız.
Estamos hoje aqui reunidos para celebrar a união da Elizabeth e do Tom.
- Burada yapabileceğim bir şey yok.
- Aqui não dá para mais.
Burada kamera falan da yok.
Aqui não há câmaras.
O bayan burada, FBI'da.
- Ela está aqui no FBI.
Bizim, burada Leyland'da, uzun bir akademik mükemmellik geçmişimiz var.
Temos uma longa história de excelência académica aqui em "Leyland".
"Yine, şimdi öğrendiğimiz Leyland Okulu'nda burada bir öğrenci vuruldu."
Novamente, aquilo que sabemos até agora, um ( a ) aluno ( a ) aqui da Escola Leyland foi baleado.
Eminim Piscatella da bana katılırdı tabi burada olsaydı.
Estou certo de que o Capitão Piscatella concordaria comigo, se estivesse aqui.
Dylan? Burada kötü adam ben değilim Dylan. Ayrıca böyle yaptığında cidden kötü hissediyorum.
Não sou a má da fita, Dylan, e fico magoada quando tu...
Merhaba, seninle burada karşılaşacağımı sanmıyordum. Joan toplantıda olduğunu söylemişti.
Não pensei que fosse apanhá-lo.
- Burada da hiç sır tutulmuyor.
Queres dizer, se quiseres, podemos chegar a um valor que seja bom para ambos.
Ne seçim yaparsak yapalım, kendimizi burada, cezaevindeki bu yatakta yan yana otururken bulurduk.
As escolhas que fizemos são irrelevantes porque teríamos acabado exatamente aqui, nesta cama de merda, sentadas uma ao lado da outra na prisão.
Burada hala biraz vaktim var ama eninde sonunda çıkacağım.
Ainda tenho algum tempo para cumprir, mas um dia vou sair da prisão.
Peki, bir dahaki sefere burada olduğunu bana haber vermelisin.
Da próxima vez, deve avisar-me que está aqui.
Burada rezil olmak diye bir şey yok. Dışarıda sendelersiniz ve herkes üstünüze basıp geçer. Ama burada sadece elinizden tutarız ve sizi kaldırırız.
Não há vergonhas aqui, lá fora, tropeçamos e toda a gente passa por cima de nós, mas aqui, simplesmente pegamos na vossa mão e levantamo-nos pois os nossos erros são apenas uma lembrança de que somos humanos.
İhtiyacım da olacak gibi, burada kıçımdan ayrılmıyorsun.
E vou precisar dele, da maneira como me chateias aqui.
Bakın... Kendimi yüceltmek istemiyorum ama biliyorsunuz, dışarıda ve mevzubahis olay için burada ünlülerin fotoğraflarını çekmek isteyen birileri var. Benim gibi az ünlülerin bile.
Não quero parecer pretensiosa, mas há gente lá fora e, pelos vistos, cá dentro, interessadas em tirar fotografias de celebridades, mesmo as menos conhecidas, como eu.