Büyük tradutor Português
146,211 parallel translation
Diğer tüm baronların da bulunduğu büyük bir toplantı diye duydum.
Soube de um grande encontro com os Barões.
Baksana ne kadar büyük ve parlak.
Vê como é grande e brilhante.
Bir saate yüzünde büyük bir gülümsemeyle uyanıp sevinçten uçacak dememi mi?
! Que acordará numa hora, de sorriso nos lábios e cheio de genica?
Bir zamanlar en büyük umudumdun.
Já foste a minha maior esperança
Ancak en büyük hayal kırıklığım oldun.
Mas tornaste-te a minha decepção mais amarga.
Demek şu büyük planın Chau'nun tarafına geçmek ve beni Dul'a satmakmış.
É este o teu plano? Unires-te à Chau e entregares-me à Viúva?
Giannis Petrou için boş bir ev ve akrabasının evi gibi muhtemel mekanlar buldum, ama tüm cesetler yarım kilometre yakınına atıldığından büyük ihtimalle limandaki konteyner sahasında.
Encontrei vários locais possíveis para o Giannis Petrou, como uma casa vazia ou o apartamento de um familiar. Mas o mais promissor dadas as zonas de despejo a 400m, é um parque de contentores no porto.
Biliyorum ki bugün burada bir arada olup, bu büyük tehlike ve trajediyle, yüzleşerek, dimdik ayakta durmak cesaret gerektirir.
Sei que foi preciso coragem para estar connosco lá fora hoje. Agora estamos juntos perante um grave perigo, uma grave tragédia.
Büyük ihtimalle o taşları çaldı.
Deve ter roubado as pedras.
Böyle büyük ameliyatların hayatta kalma oranlarını biliyor musunuz?
Quais são as hipóteses de sobrevivência a uma cirurgia desta dimensão?
Birçok Wall Street müdavimi yarın piyasaların 2010'daki sürpriz krizden bu yana en büyük düşüşü göstereceğini düşünüyor.
Muitos especulam se os mercados, amanhã, sofrerão a queda mais acentuada de sempre desde o último crash em 2010.
Bütün dünya Başkan'ın durumu hakkında haber beklerken büyük endeksler hâlâ düşüşte.
Enquanto esperamos por mais notícias sobre a saúde do Presidente, os índices mais importantes continuam em queda acentuada.
Başkan Yardımcısı'nı, gelmiş geçmiş en büyük suçlardan birine ortak olmakla suçluyorsun.
Estás a acusar o vice-presidente de estar envolvido num dos maiores crimes da História.
Kendimizi daha büyük bir davaya adadık.
Comprometemo-nos com uma causa superior.
Kendinden büyük bir şeyin parçası olmanın nasıl bir his olduğunu hatırlattı bana.
Relembrou-me a sensação de fazer parte de algo maior do que nós próprios.
Çok büyük adımlar attın.
Fez alguns bons progressos.
- Büro, ABD hükûmetine karşı bugüne dek işlenen en büyük suçu soruşturuyor.
- O FBI está a investigar o maior crime alguma vez cometido contra o governo dos EUA.
Soruşturmamıza katkı sağlayabilirsen büyük bir hizmette bulunmuş olursun.
Se pudesse ajudar na nossa investigação, prestaria um grande serviço.
Demokrasi... en büyük deney.
A democracia... a grande experiência.
Size hizmet etmek benim için en büyük şerefti.
Servi-lo foi a maior honra da minha vida.
Araştırmalar gösteriyor ki konut masraflarında büyük bir patlama var, özellikle de son üç yılda büyük şehirlerde.
Os estudos mostraram que os preços das casas subiram exponencialmente, sobretudo nas nossas principais cidades.
" Başkanım, internet sağ olsun, pornografi bağımlılığı çevremde büyük bir sorun hâline geldi.
" Sr. Presidente, graças à Internet, o vício de pornografia tornou-se um grande problema na minha comunidade.
Başkan'ın da bizim de gelecek için büyük fikirlerimiz var.
O Presidente tem grandes ideias para o futuro e nós também.
- Başkanım, Senato, döneminizin ilk büyük yasa taslağını sundu.
- Carla? - Sr. Presidente, o Senado apresentou a primeira legislação importante da sua presidência.
Bu taslağı Senato'da yok edebilsen bile çok daha büyük önceliklerimiz var.
Ainda que consiga arrasar este projeto, temos prioridades muito maiores.
Dönemimin ilk büyük oylamasında karşı tarafa geçemem.
Fui nomeado por um governador republicano. Não posso agir por mim na primeira grande votação do meu mandato.
- Başkan için büyük bir zafer.
- É uma grande vitória para o presidente.
Büyük bir risk aldı.
Ela arriscou-se muito.
- Bugün büyük zafer kazandınız!
- Olá! Grande vitória, hoje.
Bugünkü sonuçlar, Başkan'ın Temsilciler Meclisi'nde başarılı bir koalisyon oluşturma yetisini hafife alan Senatör Jack Bowman'a büyük bir darbe oldu.
A legislação atual constitui um golpe sério para o Senador Jack Bowman, que subestimou a capacidade do presidente para criar uma coligação bem-sucedida na Câmara dos Representantes...
Partideki en büyük rakibiyim.
Sou a maior rival dele no partido.
2000'de babasından büyük bir miras kalmış.
Em 2000, herdou uma fortuna do negócio do pai.
Büyük bir sıkıntı var.
Um grande alerta para si.
Acayip büyük bir arazi.
É uma extensão enorme.
Taslak Senato'dan büyük oranda onun sayesinde geçti.
O Senado aprovou este projeto de lei graças aos esforços dela.
Büyük bir etkendi ama tek etken değildi.
Foi um fator importante, não o único.
Haberinin arkasındaki büyük resim nedir? Burada göremiyorum.
Não vejo o panorama geral por trás do seu artigo.
- Büyük ihtimalle.
- Muito provavelmente.
Davaların büyük çoğunluğu oy birliğiyle sonuçlandı.
Um número maior tem sido unânime.
Bu büyük siyasi düğümün ortasında... beklenen parti ve kültür savaşları bir kısa yolla aşıldı.
Num golpe político de mestre um atalho à volta das esperadas batalhas de partidos e guerras culturais.
En büyük mücadeleyi maden ve kamu hizmeti şirketleri veriyor.
As empresas mineiras e de serviços é que dão mais luta.
Bugün yanlarında Tyler Richmond var, yetenekli bir müzisyen ve büyük bir sanat eğitimi savunucusu.
E com eles hoje está o Tyler Richmond, ele mesmo um músico talentoso e um grande defensor do ensino das artes.
Büyük haberle başlayayım.
Vamos começar pela manchete.
Düşündüm de, bir yıl önce hafta içleri en büyük derdim
Eu estava pensar. Há um ano, durante um dia da semana, só me preocupava se chegaria a tempo do treino de futebol da Penny.
- Büyük bir sıkıntı var efendim.
- Um grande alerta para si, senhor.
Henüz kimliğini saptayamadık ama Meclis saldırısıyla bağı var ve varis atanmamda da büyük rol oynamış.
Ainda não o identificámos, mas ele esteve envolvido no atentado e foi crucial em nomear-me sobrevivente designado.
Amerika halkı, sizlere hizmet etmek hayatımın en büyük ayrıcalığı oldu.
E ao povo americano, deixem-me dizer que tem sido o privilégio da minha vida servir-vos.
Büyük Üçlü?
- Três Grandes?
- Büyük Üçlü.
- Três Grandes.
Yarın büyük prova var.
Temos um grande ensaio, amanhã.
Biri büyük, biri küçük olmalı...
Há um grande e um pequeno.
büyükanne 565
büyükbaba 717
büyük anne 71
büyük patron 23
büyük mü 50
büyük iş 25
büyük ihtimalle 122
büyük iskender 25
büyük baba 86
büyük adam 60
büyükbaba 717
büyük anne 71
büyük patron 23
büyük mü 50
büyük iş 25
büyük ihtimalle 122
büyük iskender 25
büyük baba 86
büyük adam 60