English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ D ] / Dem

Dem tradutor Português

291 parallel translation
Stolpchensee'de kışları gecelerin çok uzun olduğundan ve yapacak pek bir şey olmadığından dem vurdu.
Hunter falou que as tardes são muito longas. Eles não têm o que fazer.
Dağlardan dem vuruyorsun madem, milyonlarca dönüm toprak atsınlar üstümüze!
Que te enterrem com ela, e eu também e se falas de montanhas que nos cubram com elas.
Oh, evet, ne dem...
Oh, sim, estou a ver...
- Size katılmamızın mahzuru var mı?
Importam-se que nos juntemos a vocês? Dem um jeito, aí atrás.
Benim emrim sayesinde burada erdemden dem vurabiliyorsun.
Foi a minha ordem que te permitiu estar aqui agora a babar virtude!
Yasadan dem vuracaksanız önce siz uygulayın.
Se quer citar a lei, então obedeça-lhe.
# Dem vuruyorlar aşkın köleliğinden Sanki inanıyorlarmış gibi gönülden #
Falavam do amor verdadeiro como se ele existisse.
Gehen wir mit dem SchieBgewehr!
Gehen wir mit dem Schiebgewehr!
Kimi spor ceketinden, kimi tenis ayakkabısından dem vuruyordu.
Fomos chegando, uns com casacos desportivos e outros com tenis,
Bana kıdem vermeleriydi...
Via-me com galões de capitão e...
Kıdem olayı.
Antiguidade.
Biliyor musun, kıdem tazminatımla ve kitabımdan gelecek avansla Peru balayımızı gerçekleştirebiliriz şu güneş tapınaklarını görmeye gideriz, ha?
Sabes, com a minha indemnização. e os adiantamentos, pelo livro... acho que pudemos pagar a nossa lua-de-mel no Perú... ver os templos do sol.
İyi şanslar dem, bu kötü şans getirir.
Não diga isso. Dá má sorte.
Her dem taze ağaçların bile budanmaya ihtiyacı vardır!
Até os pinheiros precisam ser podados!
Dostluğunuzdan dem vurmuş.
Ele falou da vossa amizade.
Bu kürkler yüzünden biz de mecburen eve gitmek üzereydik içinde elma suyu ve hintli hava alanı var.
Und wir muss gehen zu dem Hause, bitte, para es gehe eine Freunde sind ali no appelsuss, ou in der Flugplatz.
Kararı veren mahkemeler azınlık işçilerinin haklarını korumak için geçerli kıdem sistemlerini bozmamıştır.
O parecer foi que os tribunais não podiam perturbar sistemas de categoria superior para proteger os direitos de trabalhadores de minorias.
Ne demiştin? Kupu ne demıştım?
- Qual é o tamanho de copa dela?
"Dem Bones, Dem Bones!"
- "Dem bones, dem bones, dem..."
Kıdem sırasıyla yapacağız.
Pelo posto.
kesintiler ve kıdem olayı.
cortes orçamentais e antiguidade.
İkinci kezdir birbirine aşık çiftlerden dem vuruyorsun.
É a segunda vez que fala sobre casais apaixonados.
Geçtiğimiz haftalarda, 7 madene 7 ayrı kıdem tazminatı teklif edildi.
Nas últimas semanas, 7 ofertas de encerramento foram feitas a 7 minas.
Sendika temsilcileri ve yönetim..... bu akşam Grimley'e sunulacak kıdem tazminatını konuşmak için buluşacaklar.
Representantes do sindicato e a direcção reúnem-se esta noite para discutir a oferta de indemnização para Grimley.
- Kıdem tazminatını alırsınız.
- Podem votar pelas indemnizações.
Bize dün.. .. kıdem tazminatının üç bin pound daha.. .. arttırıldığını söylediler.
Na última noite eles disseram-nos que a oferta de indemnização subiu três mil de um máximo de vinte mil para vinte e três mil...
Kıdem tazminatı isteyecekler. Dörde bir!
A indemnização vai ter quatro vezes mais votos.
Kıdem tazminatı için oy verdiğimi biliyor muydunuz?
Eu votei pelo dinheiro, sabem?
Tayfa olmaktan dem vuracak en son kişi sensin.
Não és a pessoa indicada para falar de nós como tripulação.
Dem bu demdir!
O combate decisivo!
Hayır. Bu aralar biraz nakit sıkıntısı çektiğim gerçeğinden dem vurdum.
Não, quero dizer, eu disse que andava curta de massas.
Ve şimdi de bayanlar baylar... "Taksi" programının yıldızı, Andy Kaufman huzurlarınızda!
E agora, senhoras e senhores, uma prenda por terem ficado até tão tarde, dem as boas vindas, vindo do Taxi, o Sr. Andy Kaufman!
Bak, tüm dem... Jürinin saygıdeğer üyeleri, kapa diyor.
Senhoras e senhores jurados, a testemunha cala-se.
Dem suyun rengini değiştiren unsur burada.
As folhas de chá mudam a cor da água, Meïr,
Şimdiden son derece cömert bir kıdem tazminatı aldılar.
Mas eles já receberam um pacote extremamente generoso de rescisão.
Her gazetenin ortasını okuyorsun her dem uykunu uyuyorsun, her futbol maçını seyrediyorsun ben de burda durup konuşuyorum.
No meio de todos os jornais que tu lês... qualquer soneca que faças, cada jogo de futebol que vejas... eu vou lá estar a falar.
Tabii ya her dem duyduğum şu Ejder sen olmalısın.
Então tu é que és o famoso Dragão.
Demek her dem duyduğum Ejder Zırhı buymuş.
Tu és o Dragão de que falavam.
Neyse, her dem savaşacak bir harp bulunur.
Bom, haverá sempre guerras.
Bunun en havalı özelliği ise tüm bu şeytani...
E a parte mesmo fixe é que ele pode fazer isso ao dem...
Kıdem sıralaması böyle.
É essa a hierarquia.
Bana sakın umutsuzluktan dem vurma.
É ter vontade de enfiar o carro contra uma arvore, ou um poste sempre à procura de uma maneira de acabar com o vazio que é sua vida.
İsmini unuttum. Dem-
Esqueci-me do nome.
- Dem- - Dem- - gibi bir şeydi.
Dem... qualquer coisa.
Bu da ne dem- - Ne anlama geliyor, adamım?
O que é que isso quer dizer?
Kaynaktan, göldeki durgunluktaki son kucaklaşmaya kadar her dem yenilenip devam ediyorsun ilk damladan son damlalara kadar.
Como esse rio tranquilo que fluí... desde a nasceste até finalmente abraçar o lago tranquilo. Eternamente renovado, eternamente fluindo. Do princípio ao fim...
Kıdem konuşmasını.. yarın sabahki karnavalda yapacak.
Ela vai entregar os prémios aos finalistas amanhã de manhã, no Baile.
Kıdem arttıkça her şeyden korkar olur insan.
O máximo que conseguirás é piorar as coisas
Ich habe das Gefühl, dass Frankreich ein Land ist, in dem man sich leicht als Eindringling fühlt, weil es eine starke Identität hat,
Tenho a impressão que a França é um país no que um se sente facilmente como intruso, porque tem uma identidade forte,
Doch, in gewisser Weise schon, weil ich mir oft sage, wenn die Franzosen dem Rest der Welt Lektionen erteilen in Assimilation und Integration,
Sim, de uma determinada maneira, sim como me digo freqüentemente, se os franceses dessem lições ao resto do mundo de assimilação e de integração,
Das eine widerspricht dem anderen, und das Eindringen ist wirklich...
Uma contradiz a outra, e a entrada é realmente...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]