Demektir tradutor Português
13,088 parallel translation
Böbreği bulduğumuza göre şapka işini yaptı demektir.
E nós encontrámos-lhe um rim. Acho que ele já cumpriu o seu dever.
Çünkü, sevgili Havisham, bu kovalamaca başladı demektir.
? Porque, meu caro Havisham, significa que a perseguição está ligada.
Olumlu değerlendirme yapmadıysa saçmalıyor demektir.
Se ele não deu uma avaliação positiva, está a inventar.
Ya telefon onlardan birininse? O zaman sıçtık demektir.
- E se alguma tiver o telefone?
Bildiğime göre bir vardiya, bir vardiya demektir.
Da última vez que verifiquei, um turno é um turno.
Ama civarda av olduğu sürece, umut var demektir.
Mas enquanto há presas por perto, há esperança.
Bir hayvan sabit durduğu sürece güvende demektir.
Enquanto o animal estiver imóvel, estará seguro.
Eğer Güç'le o kediyi takip edebilirsen güçlenmişsin demektir.
Vais localizar um Loth-gato com a Força?
O kadar silah isteyen biri ya satacak, ya da savaş başlatacak demektir.
- Pois. Quem pretende aceder a tão grande poder de fogo ou as vai vender... ou pretende começar uma guerra.
Balistiğe göre Kealani'nin tabancası cinayet silahı. Biz katilimizi bulduk demektir.
A Balística conseguiu uma correspondência na 0.22 que o Kaelani tinha, então, até onde sabemos, apanhamos o nosso atirador, certo?
Yıpranmanın büyük kısmı sağ tarafında bu da solak biri kullandı demektir.
O desgaste é superior do lado direito, é de uma pessoa canhota.
Ama otların biraz uzadığı yerlerde, şans var demektir.
Mas onde a vegetação cresce um pouco mais, existe a oportunidade.
Mandalar için bu, bitmek bilmeyen bir otlak arayışı demektir.
Para o búfalo, é uma procura incessante por novos pastos.
Çünkü yaşadıkları onu bambaşka birisine çevirmiş demektir.
Porque teria... Transformou-o em alguém que ele não era, no início.
Sonuç olarak, Steven'ın "Araçta benim kanım bulunduysa birisi yerleştirmiş demektir" iddiası, bizim de bu yönde kanıtlar aramamızı gerektiren bir iddia olabilir diye düşündük.
Parece-nos que o argumento dele de que o sangue dele está no veículo porque alguém o colocou lá, talvez seja corroborado pelas provas.
Bu da demektir ki...
Para...
- Onu tanıyan Bay Avery'nin aksine onu öldürmek için nedeni olan ve eline fırsat geçen birisi bunu yapıyordu demektir.
- Alguém que a conhecia, alguém que pode ter tido um motivo que ele não tinha e alguém que pode ter tido a oportunidade, o fez.
Eğer karşımızdakiler böyle insanlar değilse, bu dava için son bir aydır boş yere çabalıyoruz demektir.
Este caso pode ter sido um exercício em vão, se acabarmos com pessoas que não conseguem fazer isso.
Kabaca beş farklı toplam ile 4 sayısı elde edilebiliyor demektir.
Significa apenas que há cinco formas de somar o número 4.
Ama bu belki de var olmamız için daha fazla neden demektir.
Mas talvez essa seja uma razão ainda melhor para existirmos.
Şayet tüymeyi planlamıyorsan kendini çok zor bir duruma sokuyorsun demektir.
Se não está a planear fugir... Está a desprezar de maneira absurda.
Saldırı, radyoaktif serpinti demektir.
Um ataque implica resíduos tóxicos.
Bir daha hile yaparsan öldün demektir!
Você faz batota com as cartas outra vez, e é um homem morto!
Bütün erkek, kadın arkadaşlık ilişkilerinde içkilerin numaraları vardır. Eğer onu bulursan, kesinlikle seks yapacaksınız demektir.
Em qualquer relação homem-mulher, há um número máximo de copos e se o atingires, é certo que vão acabar na cama.
ben bittim demektir.
estou lixado.
Bunu okuyorsanız Yıldızgemisi Avalon hedefine ulaşmış demektir.
Se estão a ler isto, é porque a Avalon chegou ao seu destino.
O zaman insanlar lanetlendi demektir.
Bem, então a raça humana está sem dúvida condenada!
Bu da seni mutasyona uğratmazsa... hiçbir şey yapamaz demektir.
Se não desencadear a tua mutação, então, bem... nada o fará.
Beyin dalgaların yavaşlarsa bayılacaksın demektir... biz de oksijeni açacağız.
Se as ondas cerebrais diminuírem, por estares quase a desmaiar, aumentaremos o oxigénio.
Kalp ritmin yavaşlarsa... tekrar rahat nefes alabiliyorsun demektir... o zaman da tekrar kısacağız.
Se a frequência cardíaca abrandar, por estares a recuperar o fôlego, voltaremos a diminuí-lo.
Zor gün henüz farkına varamadığımız güzel bir gün demektir.
Um dia duro é só um grande dia por realizar.
El Toro'nun sana ihtiyacı varsa, başkana kendisi ulaşamıyor demektir.
Se o El Toro precisa de si, é óbvio que não consegue chegar ao presidente.
Yani bu evlerden daha fazlası gelecek demektir.
Significa que mais casas vão chegar.
Olympia, bu kampanya işe yarar da evler satılırsa bu bizim için harika şeyler demektir.
Olimpia, se a campanha resultar e vendermos as casas, isso vai ser muito bom para nós.
Tanrı, sevgi demektir.
Deus é amor.
Orospu çocukları geberdi demektir.
Mortos... como cervejas velhas.
Hola, "merhaba" demektir.
Hola quer dizer "olá".
İlginç olan yanı ise eğer biraz gümüş bulursan Geldiği yerde daha tonla var demektir
A questão é que quando se encontra um pouco disso significa que deve haver muito mais, então começamos a levantar dinheiro.
Kaza değilse adada bir psikopat var demektir.
Se isto não foi um acidente, há um lunático na ilha.
Hayır, hayır demektir.
Não é não.
Xin ren, güven demektir.
Xin ren significa "confiança".
Ama savaş paralı iş demektir.
Mas a guerra é um bom negócio.
Eğer babaları o demir parçalarını döktüyse, bu şeyleri hepimizden daha iyi biliyor demektir.
Se o pai deles deitou a limalha de ferro, é porque sabe mais acerca disto do que nós.
Şu anda burada değilseniz, bir hiçsiniz demektir.
Se não estás aqui, então, onde diabo estás?
Baskasinin çocuğuysa zor olabilir ama kendi çocuğunuzsa sorun demektir bu.
Quando é filho de outra pessoa, é um "desafio". Quando é seu, é um problema.
Tezatlik demektir bu.
Portanto, é incongruente.
Pekala, dün Ibis bir çöküş yaşadı ancak son 16 aydır bana dikkat verdiyseniz Walt Camby size bir sürü para kazandırmış demektir.
Ora bem. A Ibis ontem afundou, mas se me estiveram a ouvir nos últimos 16 meses, já ganharam muito, graças a Walt Camby!
Bu adamlardan birinin gitmesine izin verirsem öldüm demektir.
Se eu os deixar sair, sou um homem morto.
Anlayacağın Dory balık Karantina'dan dönmezse bu demektir ki onlar...
- Estás a ver Dory... Quando os peixes não voltam da quarentena, quer dizer, que eles...
18 ay içinde aynı ankesörlü telefondan aradıysa o sokakta yaşıyor demektir.
O mesmo telefone público em 18 meses, ele vive nessa rua.
Wickham yaşadığı sürece İngiltere tehlikede demektir.
- Inglaterra corre perigo. Vai, Lydia!
demek 970
demek istediğim 2063
demek istiyorum ki 208
demek istedim 68
demek istiyorum 56
demek öyle 522
demek istiyorsun 52
demek istediğim şu 35
demek ki 147
demek istiyor 19
demek istediğim 2063
demek istiyorum ki 208
demek istedim 68
demek istiyorum 56
demek öyle 522
demek istiyorsun 52
demek istediğim şu 35
demek ki 147
demek istiyor 19