Elbette değil tradutor Português
1,208 parallel translation
Elbette değil. Sen profesörsün.
Claro, o professor é você...
Elbette değil.
É claro que não.
- Elbette değil.
- Claro que não.
Marge, asil eşim benim... Elbette değil.
Marge, minha leal esposa claro que não.
Elbette değil.
Claro que não.
Hayır, elbette değil, ama...
Não, claro que não, mas...
Hayır, elbette değil.
Não, claro que não.
Elbette değil!
" Claro que não!
Elbette değil. Sadece kontrol ediyorum- - standart bir prosedür.
Claro que não, mas preciso checar... procedimento padrão.
Summersville, Ohio kainatın merkezi değil elbette ama... oldukça güzel, küçük bir yer.
Summerville em Ohio, não é exatamente o centro do universo... claro. Mas é um lindo, calmo e pequeno lugar.
Elbette değil.
Claro que é.
Elbette çok kötü değil.
Não era ruim.
Bu sizin için yeni bir şey değil elbette, ama bizim için... eh, biz Sentinel'iz.
Nada novo para você, é claro, mas para nós, somos o The Sentinel.
Elbette. Sorun değil.
Claro, não há problema.
Elbette burası benim bulunmam gereken bir yer değil. Biz çok gelenekseliz. Yani tutucuyuz.
Claro, não é nada própria para a nossa casa, nós somos muito tradicionais, muito conservadores...
Elbette şimdi öyle değil.
Agora não está, mas esteve.
Elbette iyi bir şey değil!
Claro que não!
Elbette kalite eksikliğinden değil ancak Fransız tüketiciler asıllarını, yani Portekezli olduklarını, inkâr edeceklerdir.
Não, como é óbvio, por falta de qualidade, mas por o consumidor francês aceitar mal a origem, o serem portugueses.
Küçümsemeyi değil elbette
Não me refiro ao vírus.
Eczane kısmına girme izni, elbette ki, sınırlıdır, değil mi?
- A entrada na farmácia é restrita.
- Sütyen işiyle uğraşan bir arkadaşın var, değil mi? Elbette.
Tem um amigo que comercializa soutiens, não tem?
Elbette, mürettebatın özel hayatlarına ve kararlarına karışmak, doğru değil.
De certeza, que é errado interferir, nas vidas privadas e decisões da tripulação, mesmo assim preocupa-me o ambiente.
Bu açıdan değil, elbette.
Não deste ângulo.
Elbette, ama seninle değil.
Sim, quero, mas não contigo.
Düşünceler bizim, olanlarsa bizim değil. Sen yine bir daha evlenmeyeceğine inan ama bu inancın değişir elbette ilk kocan öldüğü zaman.
Pertecem-nos as idéias, mas não o seu curso... então, pensa que não terás outro marido... mas mata tal idéia quando eu tiver morrido.
- Elbette, hiç sorun değil.
- Não ha problema.
Peruk olduğu belli olduğu için falan değil elbette...
Não que pareça uma peruca.
Elbette ki kocanın. Ama karısından değil.
Do seu marido na perfeição, mas da mulher dele, não.
Elbette akıllıca değil. Ben de öyle düşünüyorum. Ama istiyorum.
Não, eu não sou nada prático.
Elbette komik değil.
Claro que não.
Hayır, elbette değil.
É claro que não.
Elbette bir dövüşçüden fazlası değil.
É claro que não és grande lutador.
- Hayır, elbette ki değil.
Não, claro que não.
- Elbette! Problem değil!
Não há problema!
Elbette bu onun istediği şey, değil mi?
Claro, é isso que ele quer, não é?
Elbette bir elmas gibi gözüküyordu, değil mi?
Parece mesmo um diamante, não parece?
Elbette, bu seninle asla bir problem olmaz, değil mi?
Claro que isso nunca foi um problema para ti, certo?
- Elbette, sorun değil.
- Claro, não há problema.
Bu çok karmaşık ama en başta elbette kendini savunmak için tutunacak belli bir ideolojim olması gerekiyor, değil mi?
No princípio precisamos de ter alguma coisa, de ter uma ideologia a defender.
Asano tanrısının burada olmasında senin parmağın yok değil mi? Elbette yok.
E, claro, nada tens a ver com a presença dele aqui.
Elbette, Ölüm bir çözümdür, Fakat ilk olarak değil. Bu genç yaşında değil.
Com certeza, a morte é uma solução, mas não a primera, não durante a tua juventude.
Elbette adil değil.
Claro que é injusto.
Elbette, Başkan bu şekilde söylemek zorunda değil, Connie.
Ele pode lê-Io de outro jeito.
- % 89 lehine olması elbette kontrolümüz dışında gerçekleşen olaylara değil o olaylara göre yapılan manevraya dayanıyor.
- 89 %. ... não vem dos fatos, que não podemos controlar mas do caráter dado a eles.
Elbette yaşamak istiyorsunuz ; ama gelecekte değil.
E claro, ia querer continuar a viver, mas não no futuro.
Elbette canım. Ama bugün Paris değil mi? Salı Londra, Çarşamba Amsterdam!
No entanto, acho que hoje é Paris Na terça foi Londres, na quarta, Amsterdam e hoje, Paris.
Elbette öyle değil.
Claro que não.
Evet, elbette var... ama bu şekilde değil.
Bem, sim, claro que temos... mas não assim.
- Evet, elbette... ama kazanmanın zararı yok... değil mi?
Sim claro... mas não há mal em ganharmos... certo?
- Elbette, cinayet de moral için gerçekten iyi değil.
Claro, um assassinato não é muito bom para a moral. Assassinato?
Evet, denizin huzurlu heybeti elbette fena çarptı, öyle değil mi?
Sim, a grandiosa paz do mar de certeza que ajudou, certo?
elbette değilim 21
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi efendim 66
değil mi çocuklar 56
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi efendim 66
değil mi çocuklar 56