Gelecek tradutor Português
31,085 parallel translation
Gelecek.
Ela vem.
Sana ve sürüne gelecek olan şeyde yol göstereyim.
Eu irei liderar-te a ti e à tua ALcateia através daquilo que está para chegar.
Bana gelecek için liderlik etmek mi istiyorsun?
Tu queres liderar-me através daquilo que está a chegar?
Eğer bu, sen ve Alexei için daha iyi bir gelecek demekse lütfen, izin ver giden ben olayım.
E se isso significar uma vida melhor para ti e para o Alexei... Por favor, deixa-me ser eu a ir.
Gelecek mi?
Ela vai vir?
- Gelecek.
- Vai, sim.
NSFNET de yerine gelecek olan şey.
E a NSFNET é o futuro. É a história que me contaste.
Tom ne zaman gelecek?
Quando chega o Tom?
Çünkü sen takımın tek tehdit ögesi olursan gelecek sezon çifte markaja uğrayacaksın.
Porque, se és a única ameaça da equipa, terás sempre marcação dupla.
Artı Marinelli içeriden baskı yapmayı seviyor bu da ne demek? Daha çok Pro Bowl demek bu da gelecek kontratta daha çok para demek, kapiş?
E o Marinelli gosta de pressionar pelo interior, o que significa mais derrubes, o que significa mais Pro Bowls, o que significa mais dinheiro no próximo contrato, percebes?
Gelecek ay için iş programımı sormayı unuttum.
Esqueci-me de perguntar sobre a minha agenda do próximo mês.
Gün gelecek hastane koridorlarında perişan halde ağlamamak için kendini zor tutacaksın çünkü adamım ölümle pençeleşirken sen "Yemin ederim, seve seve onunla yer değiştiririm." diyeceksin desen "İlaçlarını almamışsın sen." derdim.
E se me tivessem dito que chegaria o dia... em que eu estaria no corredor de um hospital... Devastado, quase a chorar porque... O meu amigo está numa sala com a sua vida por um fio.
Haftaya Atlanta'dan gelecek şeyler varmışç
Desobedeceu-me. Sabes que não estou para isso.
Senin yakalanıp idam edilmen benim üst düzey rütbemin geri verilmesi anlamına gelecek.
A tua captura e execução vai trazer-me o meu posto de volta!
Bu uzaylı dosyalarını gelecek Noel'e kadar anca tamamlarım.
Vou verificar os arquivos de alienígenas até ao próximo Natal.
Çoklu evrende sonsuz sayıda Dünya olduğu gibi gelecek için de sonsuz sayıda olasılık vardır.
Assim como há várias Terras no Multiverso, há infinitas possibilidades no futuro.
- Gelecek henüz yazılmadı.
O futuro ainda não está escrito.
Ama iyi habere gelecek olursak, artık ben de öyle biriyim.
Agora, a boa noticia é que eu já não sou eu.
- Sakin ol, senin de sıran gelecek.
- Relaxa, chegará a tua vez.
Pudingine gelecek olursak...
Quanto ao teu pudim, eu...
Senin için gelecek vadeden kaliteli şeyler var.
Tenho alguns tipos de qualidade para ti.
Sana daha net bir şekilde gelecek, mesela sevdiğin ve sevmediğin şeyler gibi.
Quanto mais ordenada estiver tudo será mais claro para ti, os teus gosto e ódios, por exemplo.
Gelecek ay yine aynı şeyler, tamam mı?
Voltamos a jogar no próximo mês?
Bir yalanın içinde gelecek yok K.
Não há futuro na mentira, K.
Bizim için hiç gelecek yok.
Não há futuro para nós, de qualquer maneira.
Biri bunu yapmam için beni işe alır ve gelecek 20 yıl içinde Qualia'nın adı Laserdiscs ve Betamax ile aynı cümlede geçer.
Outros me contratarão para o fazer e nos próximos 20 anos, a Qualia fará companhia aos discos laser e à Betamax.
Ekibimle borda hattından gelecek tehlikeyi hallederiz.
Deixa a minha equipa actuar no lado mais fraco.
Hem bizi hem de çocuğumuzu güzel bir gelecek bekliyor.
Vejo um futuro radioso para nós... e para o nosso bebé.
Annen birazdan gelecek.
A tua mãe está quase a chegar.
Ne zaman gelecek?
Quando o espera em casa?
Arkadan gelecek saldırıları engelle.
Anule qualquer ataque na retaguarda.
Şerif bizim tarafımızda olduğunu söylemişti ve ben ona inanmayı seçiyorum. - Gelecek misin?
O xerife disse que ele estava do nossos lado, e eu vou escolher acreditar nele.
Bu tuhaf gelecek, ama Brandon James anneme "Daisy" dermiş.
Isto vai soar estranho, mas... Brandon James costumava chamar à minha mãe "Daisy". É estranho?
Kulağına onun sesi gelecek.
A Lynda vai poder vê-la.
- Ne oldu? Gelecek kelimesini duymaktan nefret ettim artık.
Estou tão farta de ouvir falar no futuro.
Gelecek, sadece şimdiki zamanın iğrenç bir versiyonu.
O futuro é apenas uma versão da treta do presente.
Ortada gelecek diye bir şey yok.
O futuro não existe.
Belki bu gelecek planımız bize nihayetinde bir şey sağlar.
Talvez esta aposta no futuro dê finalmente resultados.
Halk, kendine gelecek ve devam eden bu kaçık suikast oyununu öğrenecek ve yakında yeni bir ceset bulacağız.
O público vai acordar, saber que existe um jogo doentio de assassinatos e, em breve, vamos ter outro cadáver.
Gelecek hafta ödeyeceğim diyorum.
Garanto-te que te pago na próxima semana.
Eğer bulamazsanız iki gün sonra yerime başkası gelecek..
Depois disso, alguém poderá substituir-me.
Beş dakika içinde gelecek.
Chega em cinco minutos.
RTF Treni'de 10 dakika içinde gelecek
Daqui a dez minutos chega uma Unidade de Intervenção.
Kendim giderim, peki beni almaya gelecek misin?
Vou sozinho, mas tu vens buscar-me?
Söyledikleri her kelimeyi bilmek istiyorum. Her şey önce bana gelecek ve gerekli gördüklerimi ileteceğim.
Quero saber cada palavra que aqueles palhaços dizem e todas as informações vêm para mim, eu passo.
Sizden gelecek bilgilere hala güveniyorum.
Vou continuar a confiar nas vossas informações.
Kim "Cali'nin Beyefendileri" ni Pablo Escobar'sız bir gelecek düşündükleri için suçlayabilirdi ki?
Portanto, quem poderia culpar os "Cavalheiros de Cali" por começarem a pensar num futuro sem o Pablo Escobar?
Patrondan haber var mı? Gelecek mi?
- Há notícias da chefe?
Gelecek sezon görüşmek üzere. Ha siktir!
Merda.
Pudingine gelecek olursak...
E quanto ao teu pudim...
Bu gelecek farklı olabilir.
- Este futuro pode ser diferente.
gelecek misin 89
geleceksin 36
gelecek hafta 86
gelecek misiniz 18
gelecekte 47
gelecek mi 35
gelecek yıl 29
gelecekler 59
gelecek sefer 52
gelecek ay 37
geleceksin 36
gelecek hafta 86
gelecek misiniz 18
gelecekte 47
gelecek mi 35
gelecek yıl 29
gelecekler 59
gelecek sefer 52
gelecek ay 37