Haller tradutor Português
128 parallel translation
Adım Haller, Dr. Fritz Haller.
Meu nome Haller, Dr. Fritz Haller.
Sümer Tapınakları, yazan Fritz Haller.
Panteão sumério Fritz Haller.
Profesör Haller!
Professor Haller!
Kilidine bir haller oldu.
A fechadura estragou-se.
" Gemi komutanının görevden alınmasını gerektirecek olağanüstü haller olabilir.
Artigo 184 : " Podem surgir situações invulgares em que se torne necessária a substituição de um comandante.
- Liz Haller, mesela...
- Liz HaIIer, para comecar.
Bu arada, Liz Haller senin yatakta süper olduğunu söylemişti.
AIèm disso, a Liz HaIIer disse que eras espectacular.
" Sürekli öfke krizleri yaşardı. Yahudi liberal paranoyası erkek şovenizmi, kendini üstün görme, insanlardan kaçınma ve umutsuz nihilist haller.
Era dado a ataques de fúria, de paranóia judia e liberal, machismo chauvinista, misantropia moralista, e depressões niilistas de desespero.
Joe Haller kıçını zor bulur. Vücudu radyum bile dolsa sayaç bile fayda etmez.
O Joe Haller não encontraria o cu dele se fosse cheio de rádio, mesmo que tivesse um contador Geiger.
Joe Haller, bu işi beceremez.
E o Joe Haller não o faz.
Joe Haller avcı değil.
Deveríamos fazer de Joe Haller um desses que recolhem os cães da rua...
Joe Haller bu soruşturmayı halleder.
Deixa Joe Haller fazer a investigação. - Investigação?
Neden mezarlığa gitmiyorsunuz Şerif Haller? Kazın ve oğlumdan kalan parçaları çıkartın. Ona kişisel adaleti anlatın.
Por que não vai ao cemitério, Xerife Haller, e desenterra o que restou do meu filho Brady... e conta-lhe o que é a "justiça pelas próprias mãos?"
Şerif Haller pederi kontrol edecekti. Birden ortadan kayboldu.
O Xerife disse que ia investigá-lo, e agora, ninguém mais o viu.
Sıradaki... Görüşmelerinizde onun neden böyle karmaşık haller takındığını bulabildiniz mi?
Não pode, de forma natural... saber dele o motivo da sua confusão?
YALE ÜNİVERSİTESİ, CHAMBERLAIN HALLER
UNIVERSIDADE DE YALE, CHAMBERLAIN HALLER
Herkes ayağa kalksın. Yargıç Chamberlain Haller.
Todos de pé, vai entrar o Sr. Dr. Juiz Chamberlain Haller.
CHAMBERLAIN HALLER, YARGIÇ
MERIT. JUIZ CHAMBERLAIN HALLER
Alo. Ben Yargıç Chamberlain Haller.
Fala o Juiz Chamberlain Haller.
Bu haller de ne böyle?
Que porra tens tu?
Sen gittikten hemen sonra ona bir haller oldu.
Veja, logo após você ter partido, nós descobrimos que algo aconteceu a ela.
Artık kendilerine olan takıntıları bambaşka haller alacak.
Eles estão indo para obcecar sobre si mesmos maneiras totalmente novas.
O sevimsiz haller hoşuma gidiyor.
Realmente gosto disto, quando está repugnante.
Bugün sana bir haller oldu, değil mi?
Alguma coisa tomou conta de ti hoje, não foi?
Anne sana bir haller oluyor.
Mãe, estás estranha. Sim.
Biz sıradan oyunlar oynayan, sıradan çocuklardık. Ama bir gün bize bir haller oldu ve anne oluverdik.
Éramos crianças, brincávamos no jardim, mas, um dia, fizemos uma pose, parámos e tornámo-nos múmias.
Aynı zamanda, şimdi fark etmeye başladığım şey alkol vesaireden kaynaklanan depresif haller, içten konuşmasını çok zorlaştırıyordu.
Mas, ao mesmo tempo, começo agora a perceber que as atitudes depressivas que surgem como consequência do álcool e assim, que lhe era muito difícil comunicar abertamente.
Basit delilik... meleksel ve şeytansal delilik... veya geçici anormal haller... bu konu hakkında bize uyarı verir.
Possessão simples... possessão angelical ou demoníaca... ou uma visita temporária... que funciona como aviso ao sujeito.
Bu uyarılar, anormal haller... tehlikeli bir olaydan önce gelir... ondan sonra biz fiziksel olarak birşey yapamayız.
Esses avisos, visitas... precedem um evento de perigo em potencial... depois do qual a entidade parte.
İki gün yoktum, herkese bir haller olmuş.
Estou fora dois dias, e este sítio fica pior que eu sei lá.
Sana ihtiyacım olmadığı sürece böyle haller takınamazsın.
Não podes agir assim, a menos que eu precise de ti.
Psikopat haller. Sırtından.
Aqui está suas costas.
Doğru olmadığı haller dışında.
A não ser quando é correcto.
Ve Drysdale, Haller'e kısa bir bakış atıyor.
E Drysdale observa a Haller.
Sende acayip bir haller var ve uçmuşsun.
Existe algo realmente errado contigo. E estás mocada. Olha para ti.
Olağanüstü haller dışında cesetlerle sadece... ilgili mesleklerden kişiler ilgilenmelidir.
Repare nisto! Os cadáveres devem ser manipulados por profissionais, salvo em circunstâncias especiais.
Sana ne haller oldu?
E, perguntam-se como é que tudo aconteceu.
Dinlenmezsen başına olmadık haller gelebilir.
Se não descansar, pode acabar por adoecer.
George'ta garip bir haller var.
Passa-se algo com o George.
Son zamanlarda Dante'de herkese bir haller oldu.
Toda a gente a perde ultimamente, aqui no Dante.
Kalbim teklemeye başladığından beri bana bir haller oldu.
Desde que tive o falso alarme do coração, algo mudou em mim.
Dom'un tavırları göz önüne alındığında, son birkaç günde hiç de sıra dışı haller sezmemiştim.
Em relação quanto à conduta do Dom, não notei nada de diferente nos últimos dias.
Sadece beklenmedik haller için önlem alıyordum.
Estou só a precaver-me para algum imprevisto.
Bunlar sorun değil. Sevimli haller.
Estes não são problemas, são "desarrenjos" charmosos.
Sanık vekili, Michael Haller, Sayın Yargıç.
Michael Haller na defesa, Meretíssimo.
- Mümkünse, davayı ertelemek istiyoruz.
- Se puder gostaria de adiar isto. - Tem uma razão, Sr. Haller?
- Gerekçeniz nedir, Bay Haller? Bir tanığımıza ulaşamıyoruz.
Estou a ter dificuldades em localizar uma testemunha, Meretíssimo.
- Ben, Haller.
- Fala o Haller.
Karaya indiğimizden beri sana bir haller oldu, Sam?
O que te aconteceu?
Haller!
Haller!
Pekala. Doktor'un diyeceği şekilde, "Sadece biraz rüyasal müyasal haller!"
O rei Hydroflax não aceita a morte.
hallelujah 92
hallederiz 84
hallet 25
hallettim 108
halledeceğiz 34
halledeceğim 67
hallediyorum 27
hallederim 113
hallettik 38
halledebilirim 49
hallederiz 84
hallet 25
hallettim 108
halledeceğiz 34
halledeceğim 67
hallediyorum 27
hallederim 113
hallettik 38
halledebilirim 49