Istemiyorsan tradutor Português
4,005 parallel translation
Ona söylememi istemiyorsan buradan defolup gideceksin.
Se não queres que eu conte, então baza daqui.
- Şurada yaşıyoruz. Öyleyse memurun sizi arabaya koymasını istemiyorsanız evinize girmenizi öneririm.
Então sugiro que entrem em casa e não se metam, a não ser que queiram ser detidos.
Bayım, bu işi burada bitirmek istemiyorsanız sizi de götürebiliriz.
Podemos fazer o mesmo consigo... a não ser que esclareça tudo agora.
O sana söylemek istemiyorsa ve sen de bilmek istemiyorsan...
Se ele não quer, e tu não te interessas...
Pekâlâ dinleyin, orası neresi bilmiyorum ama Amerika bu evin altından geçen bir hidrojen borusu var. Patladığında evde olmak istemiyorsanız tahliye etmenizi öneririm.
Está bem, não sei onde é, mas aqui na América, temos um cano de hidrogénio debaixo da casa, e a menos que queira estar dentro dela quando explodir, sugiro que a desocupe.
Bu yüzden sabah 5'te yemek istemiyorsan rezervasyon yaptırmak çok zor.
É por isso que não consegues uma reserva a não ser que queiras jantar às 17h00.
Eğer gitmek istemiyorsan neden bunu söylemek yerine
Se não querias ir, porque é que não disseste,
Evet, kutuya geri dönmek istemiyorsan hizmetçimle konuşuyorum.
Sim, com a criada. Ou voltas para o caixão.
Eğer kalmalarını istemiyorsan tabii. Yok.
A não ser que queiras deixar.
Herneyse, beni sessizliğinle cezalandırmak istemiyorsan, ki bu tam senlik bir şey, beni ara. Muhtemelen şu an yaptığın şey bu.
Enfim, liga-me de volta... a não ser que me castigues com silêncio, que é o que sempre fazes.
Sen yapmak istemiyorsan ben yaparım.
Se não queres matá-lo tu, eu mato.
Sen de eğer yememi istemiyorsan kutunun üstüne ismini yaz.
Se não queres que o coma, então escreve o teu nome nele.
Bir savaş çıksın istemiyorsan, bundan sonra ağzından çıkacaklara dikkat et o savaşta da tek başına olursun.
Pensa no que vai sair da tua boca agora, a não ser que estejas pronto a começar uma guerra, em que vais lutar sozinho.
Eğer istemiyorsan burada olmak zorunda değilsin, Luke.
Não tens de estar aqui se não queres.
Ağzımdan öğle yemeğimin çıktığını görmek istemiyorsan beklemeyeyim.
Só se quiseres ver o meu almoço cair pela minha.
Çocukların burada olmasını gerçekten istemiyorsan neden hâlâ bana yardım ediyorsun?
Se realmente não queres as crianças aqui, porque ainda me estás a ajudar?
Buradaki işinden olmak istemiyorsan Dudley, Clemence'ı rahat bırakacaksın.
Se quiseres manter a tua posição aqui, Dudley, vais deixar a Clemence. Entendeste?
Bu hafta sonu düğün mekanlarına bakmak istemiyorsan, söyle gitsin!
Se não queres ir procurar locais para o casamento, é só dizeres.
Ancak B613'ün topraklarmıza girmesini istemiyorsanız...
A menos que queira o B613 a invadir o nosso território, a mexer com a Seg.
Peki, eğer bana karşı dürüst olmak istemiyorsanız, bu hususta ilerlemek için kendimi rahat hissetmiyorum.
Se não está disposto a ser completamente honesto comigo, não me sinto confortável em continuar esta conversa.
Endişeli you're hakkında bulma kocan, ve okunmasını istemiyorsanız bir gorger hükümetten.
Está ansiosa para encontrar o seu marido, e não quer ser lida por um qualquer do governo.
Eğer istemiyorsan, ajanlarımdan sana sokağa kadar eşlik etmelerini isteyeceğim.
Se não, vou pedir aos meus agentes para te acompanharem até à rua.
Ama burada durmak istemiyorsanız annemin evine gelebilirsiniz.
Mas se realmente quer sair daqui, podemos ir para a casa da minha mãe.
Evde kalmak istemiyorsanız bir arkadaşınıza veya akrabanıza sizi götürebiliriz.
Se não querem ficar na casa podemos levá-los até a um amigo ou a um familiar.
Annenin de aynı şeyi yapmasını istemiyorsan o sigaralını cebine koy derdim.
Então, a não ser que queiras que a tua mãe faça o mesmo, guardava esses cigarros.
Arabayla çarpmamı istemiyorsan arabayla çarpmamı söyleme o zaman!
Então não me mandes bater-te com o carro se não queres que o faça!
Eğer çevre biliminden 100 almak istemiyorsan...
Se não quiseres tirar boa nota em Ciências Ambientais...
Bir federal ajana saldırmaktan içeri girmek istemiyorsan sen ve Sean arasında ne olduysa bana anlatacaksın.
- Estávamos a brincar. Se não queres ser preso por agredires um Agente Federal, conta-me o que aconteceu entre ti e o Sean.
Bu aptallıklara inanmaya son vermek istemiyorsan... en azından kendine saygın olsun.
E se não parares de acreditar nesse disparate, pelo menos tem a decência de não contar.
Tabiki, turnuvaya geri dönmek istemiyorsan.
A menos que queiras regressar ao torneio.
Daha fazla para sorunun olmasını istemiyorsan.
A menos que queira mais problemas financeiros.
Gitmemi istemiyorsan gitmem.
Se não quiseres, eu não vou.
- Çölü yalnız geçmemizi istemiyorsan kalkman gerek.
Se não queres que atravessemos o deserto sozinhos, - precisas despachar-te. - Espera, espera.
Bak bunun bir parçası olmak istemiyorsan, benim için sorun değil.
Olha, se não quiseres participar, por mim tudo bem.
Bay Delaney sizin ortadan kaybolmanız için bana bir çanta dolusu para verdi,... bu yüzden eğer onun parasını boşa harcamak istemiyorsanız beni iyi dinleyin.
O Sr. Delaney paga-me um bom dinheiro para vos ajudar a desaparecer, e se não quiserem que ele desperdice o dinheiro, sugiro que vocês o ouçam.
Hayatının kalanını hapiste geçirmek istemiyorsan beni vurmak isteyeceğini zannetmiyorum.
Não acho que queira disparar contra mim, a não ser que queira passar o resto da sua vida na prisão.
Pekala, eğer istemiyorsan, ben ilgileneyim mi?
Bem, se não a queres, posso ficar eu com ela?
Eğer benim sponsorum olmak istemiyorsan, sorun değil.
Se não quer ser o meu padrinho, tudo bem.
Eğer rahatsız edilmek istemiyorsan ya da yorgunsan tüm albümü bile koyardın.
Ou punhas uma compilação se estavas cansado ou não querias ser incomodado.
Bak, eğer toplantıya katılmak istemiyorsan söylemen yeter ya da hep yaptığın gibi böyle çat kapı gelme ama bu saçmalık gerçekten çok can sıkıcı.
Sabes, se queres sair da reunião basta dizeres ou não apareças como de costume mas esta treta é muito irritante.
Ölmek istemiyorsan benimle gel.
Venha comigo se não quiser morrer.
Eğer şimdi çocuk sahibi olmak istemiyorsan bunu konuşabiliriz. Tamam mı?
Se não queres ter filhos já, podemos falar sobre isso, está bem?
Eğer bana yardım etmek istiyorsan, tavana çivilenmek veya trenin altında kalmak istemiyorsan, arkadaşlarından sıyrılıp bana John Wharton hakkında bilmediğin bir şey söylemelisin çünkü onu çözemiyorum.
Se queres ajudar-me e não acabar cravado a um tecto, ou atropelado por um comboio, deves falar com os teus companheiros, e dizer-me algo que não saiba sobre o John Wharton. Porque eu não entendo.
Gerek... Paranı almak istemiyorsan imzalama.
Se não queres que te paguem, não assines.
Anlayamadığım şey, insanların duymasını istemiyorsanız böyle bir şey yazmazsınız.
O que não entendo é que não se compõe algo assim se não quer que ouçam.
Dostum, eğer Debbie ile uğraymak istemiyorsan, neden vücudunun parçalarını onun vücudunun parçalarının içine koymaktan vazgeçmiyorsun?
Se não queres assumir a Debbie, porque não paras de pôr as tuas partes nas partes dela?
İstemiyorsan rahatsızlık vermek istemem.
Não quero sobrecarregar-te.
- İstemiyorsan bundan konuşmak zorunda değiliz.
Não temos de falar sobre isso se não quiseres.
İstemiyorsan gelme.
A menos que não queiras.
İstemiyorsan gideyim.
Se vais ficar chateada, eu posso ir embora.
İstemiyorsan, çocuk da yapma.
Bem, se não quiseres não os tenhas.
istemiyorum 1125
istemem 270
istemiyor 51
istemiyorsun 47
istemez 58
istemezdim 19
istemeden oldu 60
istemiyor musun 270
istemedim 58
istemiyor musunuz 34
istemem 270
istemiyor 51
istemiyorsun 47
istemez 58
istemezdim 19
istemeden oldu 60
istemiyor musun 270
istemedim 58
istemiyor musunuz 34