Konuşma tradutor Português
15,329 parallel translation
Bu onun saçma konuşma şekliydi.
Foi uma divagação à maneira dele.
Ayakkabılarımı ve küpelerimi çıkarmam gereken bir konuşma mı?
O tipo de conversa em que preciso de tirar os sapatos e os brincos?
Kimseyle konuşma dedi.
Ele disse para não falar com ninguém.
Nihayet. İlk mağlubiyetimi yaşatan adamla konuşma fırsatı.
" Finalmente, uma hipótese de falar com o homem que me infligiu a minha primeira derrota.
Bu, beni Samaritan'ın iyi yapay süper zeka olduğuna ikna edeceğin bir başka uyduruk konuşma mı?
Este é apenas mais um dos seus maus argumentos para convencer-me de que o Samaritano é uma boa ASI?
Bir saat sonra müzede bir konuşma yapacak.
Está marcado um discurso daqui a uma hora no museu Federal.
Başkan konuşma yapacağı yere varmak üzere.
O Presidente está quase a chegar para fazer o discurso.
Konuşma sona erdi Fusco.
Está bem, Fusco. O discurso acabou.
Bilmiyorum çünkü onunla konuşma fırsatım olmadı ama... Tıpkı çocukluğumdan hatırladığım gibiydi.
Não sei porque não pude falar com ele, mas ele parecia igual a como me lembro dele quando eu era miúda.
Öyle konuşma.
Não fales assim.
Başka konuşma şekli olduğunu sanmıyorum Homer.
Acho que não há outra forma de falar, Homer.
Ağzında yemekle konuşma.
Engole antes de falares.
Lütfen çok yüksek sesle konuşma.
Por favor, não fale muito alto.
Sayın Senatör Neruda konuşma yapacak.
Tem a palavra o senador Neruda.
Anlamadığın şeyler hakkında konuşma.
Não fale do que não sabe.
Yeter. Konuşma monuşma yok!
Pára, não digas mais nada!
Bu, senin patronunla yapmam gereken bir konuşma.
Isso é uma conversa que tenho de ter com o teu empregador.
Umrundaymış gibi konuşma, Michael Smyth, seni yumuşak gösteriyor.
- Não finjas que te preocupas. É assim que se fazem os bebés.
Betty adı batasıca Crocker'ı boşamadan konuşma sen.
Não quero ouvir isso de ti até te divorciares da Betty Crocker.
Konuşma kısmını bana bırakın.
- Deixem-me falar.
Daha fazla konuşma!
Não digas mais nada!
Anlamadığım bir şey hakkında konuşma.
Não fale de algo que não entende.
- Konuşma onunla.
- Não fales com ela. - Que protetora que és.
Masada çok uygun bir konuşma olmadığını biliyorum...
Não é a melhor conversa para ter à mesa.
Konuşma artık isim koyma yarışına döndü.
A conversa agora mudou para o nome oficial.
O zaman sus da yap şunu! Çok konuşma!
Então para de falar e dança!
Kimseyle konuşma, hiç bir şey yapma.
Não falas com ninguém, não fazes nada.
Aha! Amerikan konuşma diline yabancıyım.
Desconheço os coloquialismos americanos modernos.
Israrlarıyla yanına oturuyorsun ve konuşma başlıyor.
- A Dierdre, sim. Com a importunação dela, juntas-te a ela no sofá e inicia-se a conversa.
Basitçe yanına oturmanı isteyecek. Demek istediğim bu. Sonra da konuşma başlayacak.
Ela simplesmente vai pedir-te que te juntes a ela no sofá, é isso que eu queria dizer, e a conversa inicia-se.
İşerken konuşma.
Nada de falar a fazer xixi.
Akşam yemeği, romantik ışık, konuşma.
Jantar à luz das velas, conversar.
- Görüntülü konuşma yapabilirsin.
Chamada por vídeo, podes vir a casa.
- Konuşma bitmiştir.
- Já conversámos.
O yüzden boşa konuşma.
Por isso, cala-te.
Affedersin, bu konuşma çok komik geldi de.
Desculpa, mas esta conversa é muito engraçada.
Şu an görevdekilerle de bu konuyu tartışacağım fakat önce Kurtarıcılar'la konuşma fikrine yanaşan var mı?
Vou discutir isto com os que estão de guarda, mas quem quer falar primeiro com os Salvadores?
- Bu konuşma bir yere varacak mı?
Ele isola-se. O que queres dizer?
Columbia Hukuk mezuniyetinde konuşma yapacağım.
Vou discursar na abertura do ano de Direito em Columbia.
Kal o zaman ama bir daha buraya gelme, oğlumla veya benimle konuşma sakın.
Fique, mas não reapareça. Não quero que me fale, nem ao meu filho.
Sabah tuhaf bir konuşma yapmıştık.
- Tivemos uma conversa...
Benimle konuşma iznin olduğunu biliyorsun, değil mi?
Sabes que podes falar comigo, não sabes?
Konuşma yapmaya bayılırım.
- Não. Adoro falar.
Bu, benimle temsilcim arasındaki özel bir konuşma.
Isto é uma conversa privada entre mim e a minha agente.
Hayır, bu dünyayı senin anlayamadığın şekilde anlayabilen biri olarak seninle konuşma sorumluluğum olduğu için geldim.
Não, estou aqui porque tenho uma responsabilidade. Para falar contigo da prespectiva de quem conhece este mundo. De uma forma que tu não conheces.
- Konuşma, dedim.
- Eu disse para estares calado.
Konuşma.
Cala-te.
Aptalmışım gibi konuşma benimle Roan.
Não fales comigo como se eu fosse parva, Roan.
Oha, o kadar da küfürlü konuşma.
Jesus, talvez não tanto.
Konuşma bitmiştir o zaman.
Está bem.
- Konuşma.
Pouco barulho.
konuşmak 63
konuşmalıyız 270
konuşmak istemiyor musun 16
konuşmak ister misin 79
konuşmak istemiyorum 89
konuşmadım 21
konuşmayın 43
konuşmak istiyorum 121
konuşmak mı 60
konuşmak yok 56
konuşmalıyız 270
konuşmak istemiyor musun 16
konuşmak ister misin 79
konuşmak istemiyorum 89
konuşmadım 21
konuşmayın 43
konuşmak istiyorum 121
konuşmak mı 60
konuşmak yok 56