Konuşma yok tradutor Português
291 parallel translation
- Konuşma yok mu?
- Sem discurso?
- Konuşma yok.
- Sem discurso.
Tanrı aşkına, konuşma yok.
Pelo amor de Deus, sem discurso.
Konuşma yok.
Caluda.
Soru yok. Konuşma yok.
Não lhe perguntes nada, nada!
Bayan Kent daha fazla konuşma yok.
- Agora, senhora kent, chega de conversas.
Hayır, konuşma yok Helmut.
Não, discurso, não, Helmut.
Tamam, tamam. Bunu bir konuşalım. Konuşma yok, sadece görüntüler.
Está bem, está bem podemos conversar sobre isso.
Artık konuşma yok.Tahminde bulunmak yok.
Chega de papo e conjecturas. Acabaram-se as adivinhas.
Konuşma yok, sadece dinleyeceksin.
Não irá falar, apenas ouvir.
- Konuşma yok.
Nada de conversas.
Başka konuşma yok artık.
Nem mais uma palavra.
Ne, konuşma yok mu?
O quê, não há palavreado?
- Konuşma yok!
- Nada de conversas!
- Konuşma yok, Debra.
- Nada de conversas, Debra.
Tartışma yok, konuşma yok.
Sem disputas, sem conversas.
- Konuşma yok artık.
- Chega disso!
- Konuşma yok.
- Não quero falar.
Sıra yok, konuşma yok, dikiz yok.
Que? não falar, não bisbilhotar?
Konuşma hakkım yok mu?
Não tenho o direito de ser ouvido?
Bos konusma yok.
Sem voltas à roda do lago.
Teğmen, bunu sizinle konuşma yetkim yok.
Tenente, não quero discutir consigo.
Konuşma! Daha fazla konuşmayacağım, çünkü söylenecek başka bir şey yok!
Não direi mais nada, pois não há mais nada a dizer!
İrticalen konuşma kabiliyeti kesinlikle yok.
Ele é completamente incapaz de falar espontaneamente.
Konuşma özgürlüğü yok mu?
E a liberdade de expressão?
Bayan Bertholt, davayı mahkeme dışında konuşma özgürlüğüm yok. Tabi.
Não tenho permissão para falar desse caso fora do tribunal.
Nedeni yok, sadece konuşma olsun diye.
Por nada, só por falar.
( Bundan sonraki bir takım konuşma filmin orjinal ingilizce altyazısında yok. )
- Conheces a história da inteligência?
Konuşma yapmakta üstüne yok.
Tem muito jeito para discursos.
Hayır, konuşma. Hiç yararı yok.
Não adianta sequer tentar discutir isto agora.
Flo, kimsenin benim içim konuşma yapmasına ihtiyacım yok. O yüzden, şakalarına beni karıştırmazsan çok sevinirim.
Flo, não preciso que ninguém faça discursos por mim, por isso, agradecia que não me incluísses nas tuas piadas, está bem?
Programınızda konuşma bölümü yok mu?
Está programado para falar?
Bak, uzun bir konusma ic _ in zamanim yok, tankeri senin kuIIanmani istiyorum.
Nao tenho tempo para discursos. Quero que guies o tanque.
Veda partisi yok. Konuşma filan yapmak istemiyorum.
Não quero despedidas nem discursos.
Böyle konuşma! İçimde sana karşı bir nefret yok, baba.
Não faleis assim, pois eu não vos odeio, pai.
Yapabileceğim hiçbir şey yok. Telefon şirketi, yapmadığım bir konuşma için $ 80 istiyor.
A companhia dos telefones cobra-me 80 por uma chamada que não fiz.
Yok. O ve ben son zamanlarda ailevi bir konuşma yapamadık.
Nao... ele e eu não temos tido...
Bir baba ve oğul olarak birlikte yaptığımız ilk konuşma bu. Benim başka bir babam yok.
Estamos cara a cara pela primeira vez, falemos como pai e filho, pois, que eu saiba, não sou filho de outro.
Eğer jeton yoksa artık konuşma da yok.
Se eu não ouvir as moedas, é o fim da conversa.
Bu konuda konuşma iznim yok, üzgünüm. Ama...
Não tenho autorização para falar no assunto, e lamento por isso.
Konuşma fırsatı buluncaya kadar onları kışkırtmanın lüzumu yok.
Não vale a pena provocá-los antes de podermos falar.
- Sadece konuşma, dokunma yok.
- Só conversa. Sem contactos.
Köpek balığı kaynayan sularda yüzmek üzerine yaptığın konuşma... golfle ilgili değil mi, özel hayatınla bir ilgisi yok?
Então aquela história de atravessar a nado um rio cheio de tubarões... refere-se ao golf e não à sua vida pessoal?
- Konu hakkında konuşma yetkimiz yok.
Não temos liberdade para falar disso.
Evet... Ben- - ben biliyorum. Biliyorsun Truman, seninle konuşma iznim yok.
Eu sei.
Bu tür konularda konuşma yetkim yok.
Não estou autorizado a falar desses assuntos.
Bay McDermott, bahsettiğiniz dava yüksek mahkemede bir özgür konuşma davasıydı. O davanın bu davayla bir ilgisi yok.
Mas esse é um caso de liberdade de expressão do Supremo Tribunal que não tem cabimento nas premissas deste caso.
Sizde konuşma bozukluğu yok, Doktor Lester.
O senhor não tem um problema de fala, Dr. Lester.
Bunu konuşma yetkim yok.
Não estou autorizado a discuti-lo.
Acele etmeye çalıştığım yok ama bu konuşma bir yere varacak mı?
Não quero apressar as coisas, mas pretende chegar a algum lado?
Fazla konuşma var, yeterince vuruşma yok.
Falam demais. Não... disparam muito.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yoksa ben 17
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yoksa ben 17
yok mu 410
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok canım 523
yok birşey 158
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok canım 523
yok birşey 158
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok bir şey 967
yok musun 43
yok et 47
yoksa ne 75
yok yahu 26
yoksa o 24
yok etmek 16
yoksa seni öldürürüm 37
yok hayır 73
yok efendim 65
yok musun 43
yok et 47
yoksa ne 75
yok yahu 26
yoksa o 24
yok etmek 16
yoksa seni öldürürüm 37
yok hayır 73
yok efendim 65