Kıl tradutor Português
94,620 parallel translation
Bodrumlarında takılırdık. Korku filmleri izleyip sigara içerdik.
Nós... costumávamos brincar na cave da casa dela, a ver filmes de terror, e a fumar cigarros.
Seni Henshaw kılığında görmek garip.
É... muito estranho... ver-te na pele do Henshaw.
Sistem etkisiz kılındı.
Sistema anulado.
Eskiden senin işıni yapanlar bana verecek iyi bir haberleri yoksa akıllılık edip telefonlarımı açmazdı.
Antigamente, tipos como tu, não me atendiam até terem boas notícias.
Kılına bile dokunamayacak.
Nada vai sequer chegar perto.
Çünkü burada tıkılıp kalamam!
- Não posso ficar aqui preso!
Artık kolyenin içinde akıl sağlı yerine gelmişken onu geri getirebilirim.
E agora que a mente dele está estável, posso trazê-lo de volta.
Şüphelimiz kılıç toplama tutkusu olan asılmış bir büyücü mü?
O suspeito é um mágico enforcado com gosto por espadas?
Kılıç yedilisine bak.
Repara no sete de espadas.
İyonlaşan radyasyon izi üst değerlerde kırılıyor.
Assinatura de radiação ionizante está a subir exponencialmente.
Bu gezegene nasıl geldin bilmiyorum ama bu kız benimle.
Não sei como é que chegou a este planeta.... mas... ela está comigo.
Doğrusunu istersen beni asıl korkutan şey bir uzaylıya aşık olmak değil.
Para ser perfeitamente honesto, eu... potencialmente... apaixonar-me por uma extraterrestre não é aquilo que me assusta.
Arşivlere gidip bana vergi beyannamelerini ve geçen 10 yılın yıllık bütçelerini getir.
Vai aos Arquivos e traz-me as declarações de impostos e os orçamentos anuais dos últimos 10 anos.
Ajan Schott, kıskacımızda galaksilerarası sanat kaçakçılığı şebekesi ve National City'nin en azılı uzaylı çetesi var.
Agente Schott, temos um grupo contrabandista de arte intergaláctico e um dos mais violentos "gangs" extraterrestres de National City ao nosso alcance.
Çok kolay kırılırsınız.
Vocês partem-se muito facilmente.
Çünkü ayrılık sonrası boyutlar arası tatil işime yarar. Evet, beni kışkırtma.
- Pois, não me tentes.
Ve eğer Başkan'ın emirlerini beklersek, Mon-El ve ailesi ışık yılı uzakta olurlar.
E se aguardarmos pelas ordens da Presidente, o Mon-El e os pais estarão a anos-luz daqui.
Artık kendimizi hastalıklara karşı aşılamaya, risk komplikasyonlarında anesteziye, ya da dayanıklılığı artan bakteriyle savaşmada antibiyoktiklere ihtiyacımız kalmayacak.
Já não precisaremos de nos inocular com vacinas contra doenças, nem nos preocupar com os riscos inerentes a uma anestesia, ou com o combate a bactérias cada vez mais resistentes aos antibióticos.
Sonunda nasıl kırdın?
Como é que conseguiste?
Jack, Biomax'in ilk çıkışı nasıl gidiyor?
Então, Jack, como é que vai o "Biomax"?
Ta ki Beth'in hapiste ölüşünü düşününce, o zaman bir dakikalığına ılık hissediyorum.
Até pensar que a Beth a morrer na prisão, então... sinto-me confortada por um instante.
Ve karşılık olarak birini sana teklif ederim.
E oferecer-lhe-ei um também.
Nereye gideceğimizi dahi daha tartışmadık ya da bulaşık makinesine nasıl yerleştireceğimize.
Ainda nem sequer discutimos sobre para onde ir, ou como carregar a lava-louças.
Başırılı olursak gideceğin aklımdan çıkıp duruyor.
Esqueço-me sempre que o sucesso significa que se irá embora.
Mahkumları anlık olarak Fort Rozz'a ışınlamak için kullanılıyorlardı.
Utilizavam-no para enviar os prisioneiros instantaneamente para Fort Rozz.
Performans, süreç, 360 derece iş akışı model kalitesi, kültürel uyum, takım zihniyeti taze fikir sayısı, iyi veya kötü manada inatçılık ve değer-çarpıklık eğilimleri. Yani düşük riskli büyük çarpıklık fırsatları arıyor musun? Bir de taraflılık.
Desempenho, processo, fluxo de trabalho 360º, qualidade dos modelos, ajuste cultural, trabalho em equipa, novas ideias, teimosia, no bom e no mau sentido, tendência para procurar oportunidades de baixo risco e parcialidade.
Bir havacılık şirketinde matematikçiydi.
Ele era matemático aeroespacial.
Ice Juice'un kısa pozisyonuna nasıl dâhil olabilirim?
Sobre a Ice Juice... Como posso entrar?
Yaşlı Rhoades bu girişimden likit gelmesini bekliyorsa ne yazık ki yanılıyor çünkü bu onu nakitsiz bırakacak.
Se o Rhoades Sénior estava a contar com liquidez deste investimento, ele está muito enganado porque isto deixa-o totalmente falido.
Amerikalı olmanın ne demek olduğu meselesi. Amerikalılığın özü. Açık ve özgür bir yaşam sürme seçimimiz tehlike altında.
A questão sobre o que é ser americano, a essência de ser americano, a nossa forma aberta e livre de vivermos a vida está em risco.
Benim de sizin için savcılık iznim var. Aile avukatı, Clios emlaklarıyla ilgili
Também tenho mandatos que lhe deverão ser entregues, o advogado da família, relativamente ao património Clios.
Birlikte bir evde sıkışıp kaldıktan beş yıl sonra, Buradayız... birlikte bir evde sıkıştık.
Após cinco anos presos numa casa juntos, aqui estamos nós, presos numa casa juntos.
İki kere öldü ve beş yıl Freya'nın bej rüya ülkesinde sıkıştı.
Morreu duas vezes e passou cinco anos preso na terra dos sonhos bege da Freya.
Kızınızı iyileştir iyileştirmez, şehirden ayrılıyorsunuz.
Assim que acabar de curar a vossa filha, têm de abandonar a cidade.
Karşılık yok.
Não é um truque.
- Yanılıyorsun. Hollow sadık olanları ödüllendirir.
O Hollow recompensa os que lhe são leais.
Beş yıl boyunca sessiz kaldık.
Durante cinco anos, ficámos quietos.
Bu kabadayılık, acınası korkunu yatıştırmanı sağlıyor mu?
A tua fanfarronice ajuda-te a aliviar o medo?
Ona karşı hislerinin asıl görevimizin önüne geçtiği açık. Bu yüzden Marcel'le ben ilgileneceğim.
É óbvio que os teus sentimentos por ele atrapalharam a nossa missão maior, por isso, eu tratarei do Marcel.
Büyülü bir bağı kırmak için kullanılıyor.
É para quebrar ligações mágicas.
Kalbim azami derecede kırıldı zaten bu yıl.
Já atingi a minha cota de desgostos para este ano.
İki yüz yıl boyunca birbirimize aşıktık.
Amámo-nos durante dois séculos.
Aşkın nasıl olması gerektiğine asla tanık olamadım sanırım. Verha hel igjen.
Suponho que nunca vi realmente o que o amor devia ser.
Marcel'in katılımı sadece konuyu karmaşık hale getirirdi.
A presença de Marcel só complicaria as coisas.
Umuyoruz ki niyetimizin kısa ve barışçıl kalmak olduğunu bilerek rahatlarsınız.
Esperamos deixá-los descansados, informando que pretendemos ter uma breve e pacífica estadia.
Merhamete karşılık cinayet.
Homicídio em troca de clemência.
Kuzey Amerika Körfez Kıyısı, M.S. 500 Yılı
Costa Norte-Americana do Golfo, Ano 500 d.C.
Kızkardeşin bağımlıyken iş yerimizden çaldıklarına karşılık onu uzaklaştırmak dışında sana ne yapılacağını söylemedik,
Nós não te dissemos o que fazer quando a tua irmã era uma viciada, exceto afastá-la do nosso negócio, o qual ela andava a roubar.
- Kızıl, buradayım.
- Red, estou aqui.
Kızıl, lütfen.
Red, por favor.
Bir gardiyanın sözüne karşılık ölü bir mahkûmun sözüymüş.
Era a palavra dele contra a de um recluso morto.
killer 16
kilo 17
kilmer 21
kiloran 29
kılıç 68
kilise 123
kilitli 171
kilitlendi 48
kilitle 51
kilitleyin 23
kilo 17
kilmer 21
kiloran 29
kılıç 68
kilise 123
kilitli 171
kilitlendi 48
kilitle 51
kilitleyin 23
kilitli mi 29
kilitli değil 17
kiliseye 22
kılıcım 33
kılavuz 58
kilisede 47
kılıçların kralı 21
kilidi aç 16
kilitli değil 17
kiliseye 22
kılıcım 33
kılavuz 58
kilisede 47
kılıçların kralı 21
kilidi aç 16