Mesele o değil tradutor Português
811 parallel translation
Mesele o değil canım.
Não é isso, amor.
Şey, mesele o değil.
Não é isso...
- Mesele o değil.
- Não é essa a questão.
Mesele o değil.
Este é o problema.
- Mesele o değil bayan.
Não é questão de gorjeta.
Sevgilim, mesele o değil.
Mas não é essa a questão, querido.
Mesele o değil.
A questão não é essa.
Mesele o değil.
E não é só isso.
Hayır, mesele o değil.
- Não, não é isso.
Belki, belki, fakat mesele o değil.
Talvez, mas acho que a questão não é essa.
Mesele o değil, sen Burnsy değilsin.
Essa não é a questão, você não é Burnsy.
Hayır, mesele o değil.
Não, não é isso.
Mesele o değil.
Mas não é isso.
Mesele o değil.
- Não é só o dinheiro.
Mesele o değil ki!
Não é essa a questão!
- Mesele o değil.
- Não é isso.
Dinle, Tom birkaç gün sonra buradan ayrılacağını biliyoruz, mesele o değil.
Oiça, Tom... sabemos que vai largar isto dentro de dias. Essa não é a questão aqui. A questão é :
"Bütün mesele bundan sonra ne olacağı değil mi canım?"
"Só importa o que acontecer daqui para frente, não é, meu bem?"
Mesele gideceğiniz yer değil, sadece Krug seni tanıdığından orayla bir bağlantı kurabilir. - Belki de haklısın.
Não é tanto o sitio, é o facto do Krug poder ligar-te a ele.
- Yanlis anladin, mesele o degil.
- Não me compreendeu. Não é isso.
Mesele sizi istemek değil.
Não é a questão de o querer.
Çünkü bu mesele çözülmedikçe... ve kraliçeler koloniler kurup... üremeye başlamadan bulunup yok edilmedikçe... daha kaç kraliçe karınca üreyeceğini tanrı bilir. Dünyada hakim tür olan insanın soyu... bir yıl içinde... tükenir, değil mi doktor?
Porque, se não solucionarem, se essas rainhas não forem mortas... antes que criem prósperas colônias e Deus sabe quantas rainhas mais... o homem, enquanto espécie dominante na Terra... provavelmente, será extinto.
Bu geceki mesele... çok da önemli bir şey değil.
O que aconteceu esta noite... é uma daquelas coisas. O melhor é esquecer tudo.
Mesele değil yani.
Na tua casa... O lugar não tem importância.
Ama mesele bu değil.
Esse não é o problema.
Mesele bir adamın atımı çalması değil Ana.
Não se trata de um homem a roubar-me o cavalo, Ana.
Mesele para değil, yapacak başka işlerim var.
Não é sobre o dinheiro, eu tenho outras coisas para fazer.
Burada mesele sadece işi almakta değil, aynı zamanda onu yürütebilmekte. Sende o yetenekler var mı?
Não se trata apenas de você aceitar o emprego... é saber se você consegue dar conta.
Mesele değil.
Tudo bem. Eu direi o que deve dizer.
- Umurumda bile değil! Kafamı kurcalayan bir mesele var.
O que me preocupa é o seguinte.
- Adım Steve değil... ve mesele şu, bunları Eunice'e nasıl açıklayacağım?
- Meu nome não é Steve... e o problema é, como eu vou explicar tudo isso a Eunice?
Şu köpeğin böyle yapmasına'neden olan davranışına karşı cesaretin var ve Verringer gibi ufak bir salakla konuşmaya... - Hayır, Verringer mesele değil Roger yüzünden. -... cesaretin yok mu?
Teve coragem para fazer o cachorro comportar-se... e não tem coragem de falar com um banana como o Verringer?
Bay Skinner ne yapacağını bilir... ne yendiği mesele değil.
O Sr. Skinner vai saber o que fazer, não importa o que o coma.
Bak, mesele para değil.
Não é o dinheiro.
Fakat asıl mesele bu değil.
Mas este não é o ponto.
Mesele para bile değil.
O problema não é só o dinheiro.
Bir kez daha bilinmesini isterim efendim... Mesele esirlere ateş emrinin verilip verilmesi değil.
Gostaria de esclarecer de uma vez por todas, senhor o problema é, foram ou não dadas ordens para fuzilar os prisioneiros?
Bu o kadar da büyük bir mesele değil Kelly. Bu, vakti zamanı gelmesi gibi bir şey.
Não tem nada de mal, Kelly, é como levar uma vacina!
Mesele "gelecek" değil
Não é sobre o futuro
Mesele "geçmiş" değil
Não é sobre o passado
Bak, mesele bu değil.
Olhe, realmente não é o caso.
Mesele bilmek ya da bilmemek değil.
O difícil não é saber.
Benim için ne olduğu mesele değil.
Nem eu sei o que ele é.
Ne kadar iyi olduğun mesele değil, buna devam edemezsin ve sadece boşlukları doldur- - havada.
Não importa o quanto és bom não é só chegar aqui e começar a preencher do nada.
Mesele bu değil.
- O problema não é esse.
Motor değil mesele, adam.
O homem é que se avariou.
Mesele sadece para da değil.
Não é só o dinheiro.
- O kadar karışık bir mesele değil.
- Não é assim tão complicado.
Kendisini bir sene daha sınıfta bırakmak benim için bir mesele değil.
Não tenho quaisquer problemas... em fazê-lo repetir o ano.
Ama asıl mesele, sizin şuan ne bilmediğiniz değil, onların ne bildikleri.
Mas o problema agora não está no que você sabe... mas no que eles sabem.
Mesele sadece Buck'ın çıkması değil.
Sabem o pai do Billy?
o değil 411
o değildi 47
o değil mi 26
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
o değildi 47
o değil mi 26
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154