English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ O ] / Ona bak

Ona bak tradutor Português

4,885 parallel translation
Dünyada ayak izlerini takip edebilen tek bir varlık var. Şu an ona bakıyorsunuz.
Há só uma criatura na terra que pode visualmente seguir pegadas, e essa é o homem.
Ona bakınca fötr şapkalı adamı ve üzerinde cesetlerin yüzdüğü o nehri düşünüyorum.
Ao observá-lo, penso no homem de chapéu de feltro e no rio onde flutuavam cadáveres.
Ona bak.
Olha para ele.
Yıllardır ona bakıyorum zaten.
Trato dela há anos!
Tam kapıdan çıktığı sırada, karşıda durup ona bakıyormuş.
Disseste que ele saiu da porta, e ficou em pé, a encarar-te.
Ama Mark, ona bakıyor sanmıştır.
Mas, para ele, deve ter parecido que ela o olhava directamente. Isso explica o Mark.
Malikânesinde ona bakan bakıcıyla ilgili gözüküyor.
Parece que se envolveu com a enfermeira, que cuida dele, na nossa casa de campo.
Hasta bakımı cehennemden daha beterdir... 10 yıl ona baksaydın Buda diye çağrılırdın.
Cuidar dos doentes é mais assustador que o inferno... Chamar-te-iam de Buda se fizesses isso por 10 anos.
Ona bakınırım.
Vou ficar de olho nele.
Bu adamların cep telefonu falan var mıymış ona bakıyorum.
Só estou a ver se estes tipos teriam alguns telemóveis ou algo do género.
Ona bakın. Tek başına.
Olha para ele... sozinho.
Adamlardan biri de ona bakıp duruyor.
Um dos guardas fica a olhar para ela.
Ona bak.
Olha para ele...
Meğer kız ona bakış atmış.
Aparentemente, ela deu-lhe um olhar.
- Neden polis ona bakıyordu?
Porque é que a polícia estaria atrás dele?
Çünkü şu anda ona bakıyorum.
Porque estou a olhar para ela.
Zaten ona bakıyorsunuz. Bu sıfırlar ve birler şifresini kırmaya çalıştığımız bunlar.
Estamos a tentar decodificar estes uns e zeros aqui.
- Ona bakın.
- Olhe, bem!
Ona krallar gibi bakıyorum.
- Trato-o como um rei.
Bak, sevgilini bulmak istediğini biliyorum. Ama ona giden tek yol benimkini elde etmekten geçiyor.
Sei que queres encontrar a tua miúda, mas a única maneira de fazer isso é se eu chegar até à minha.
Bak ona.
Olha para ele.
Bak ona!
Olha para ele!
Tamam, bak, ben ona dokunmadım.
Não fiz nada. Eu não lhe toquei.
Bu dünyadaki tek örneği ve şu an ona bakıyorsun.
- E tu estás a olhar para ele.
Ona bir bak. Ona bir bak!
Olha para ele, olha.
Bak, inan bana ona ödetmek istiyorum.
Acredita, quero que ele pague.
Bak Mikey, sandalyede Amanda'nın ona ne yaptığını hâlâ bilmiyoruz.
Olha, Mikey, ainda não sabemos o que a Amanda fez com ela naquela cadeira.
Gözlerine bakıp ona, Amy'e yaptığı şeylerden dolayı onu hâlâ affetmediğimi söylemeye gittim.
Queria olhá-lo nos olhos e fazer com que soubesse que não o tinha perdoado pelo que fez à Amy.
- Ona iyi bak.
- Por favor, trata dele.
- Ona iyi bakın.
- Olhe por ele.
İlk aşkı her sabah ona aynadan bakıyor.
O primeiro amor dele olha para ele, no espelho, todas as manhãs.
Bak ne diyeceğim ona mesaj at ve buluşmak istediğini söyle.
Sabes que mais? Envia-lhe uma mensagem a dizer que queres um encontro.
Ona iyi bak.
Tem cuidado.
Bak eğer ona dokunduysan...
Se tu lhe tocaste, amigo...
Telefonunda ona mı bakıyordun?
Era isso que estavas a ver no telemóvel?
Bak Daniel, Kate'in senin için ne kadar önemli olduğunu biliyorum ve şu anda ona yardım edebileceğini de biliyorum. Yani ne kadar zamana ihtiyacın varsa, senindir.
Eu sei que a Kate é importante para ti e sei que ela precisa de ti, então, se precisares de uma folga, fica à vontade.
- Oğlumu, kulübümü satacağım ama bunu yapmadan önce onun gözlerinin içine bakıp ona bunu niye yaptığımı söyleyeceğim
- Eu vou entregar o meu próprio filho, desistir do meu Clube, eu vou olhá-lo nos olhos antes de fazer isto, e dizer-lhe o porquê.
Yani, ona şu anda bakınca Tom'la ikimizin çocuğundan isteyebileceğim her şey var onda.
Quer dizer... Ao observá-la agora... ela é tudo o que eu queria que o Tom e os meus filhos fossem.
Peki sen, ona hangi gözle bakıyorsun, değerli varlık mı, kullanılacak biri mi?
O que é ela para ti? Uma moeda, alguém para usar?
Bak ona.
Olha para ela.
Fi onunla konuşmayı denedi, o ona bir bakış attı... ağlamaya başladı.
Fi tentou falar com ele, ele olhou para ela...
Ona iyi bakın Bay Toole.
Cuide bem dela, Sr. Toole.
Ona iyi bakıyorum ondan.
Só porque cuido bem dela.
Gözler doğal olarak neye bakıyorsa ona odaklanır, böylece ön plandaki bir şey gözünün odağının dışında kalır.
A nossa visão foca naquilo para onde estamos a olhar. Assim, algo em primeiro plano não nos parecerá desfocado.
Ona iyi bak.
Toma conta dele.
- Ona inanırım bak.
Nisso já acredito.
Bak, ona iyilik yaptığını düşündüğünü biliyorum, Ama nerede olduğunu bilmem gerek.
Ouve, eu sei que achas que estás a fazer um favor ao Jake, mas preciso de saber onde é que ele está.
Ve sonra o bana bakınca ona gülümserim. Ve ilk güzel öpücüğümüzü paylaşmış oluruz.
E depois, quando ela olhar para mim, eu sorrio para ela, e partilhamos o nosso primeiro e doce beijo.
Viking arkadaşınız buraya geldiğinde Hulk ona verdiğim parçaya hayranlıkla bakıyordu.
O Hulk estava a admirar a peça, quando o teu companheiro Viking chegou.
Ona değil, köpeklerine bakıyoruz.
Examinámos os cães em vez dele.
Bak, yalan söylemek istemedim ama ailesine de ona bir birlik partisinde dağ aslanı saldırdı diyemezdim.
Olha, eu não queria mentir. Não podia propriamente dizer aos pais dela que um leão da montanha a tinha atacado durante uma festa.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]