English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ O ] / One

One tradutor Português

6,804 parallel translation
90 derece solunda bir sorun var Kızıl Bir.
"Red One", tem um problema 90 graus à sua esquerda.
Kızıl Bir, durum nedir?
"Red One", qual é a situação?
- Kızıl Bir, cevap ver!
- "Red One"!
Global One adına çalışıyorum.
Trabalho para a Global One.
Global One bütün bu operasyonun başı.
Global One conduz esta operação toda.
Birliğin yerini değiştirmek Hava Kuvvetleri'nin yeni ortağı Global One'ın sahibi Carson Welch'in Hawaii'de yeni fabrikalar kurmasını ve tamamen özel uzay keşfi yapmasını sağlayacak.
A mudança da entrada vai permitir ao novo sócio da Força Aérea... Carson Welch, da Global One, construir fábricas novas... e privatizar a exploração espacial desde o Havai.
Facebook ve Global One ortak girişimi iyiliksever bir tesis gördün.
Viste uma operação filantrópica via satélite de telecomunicações... entre Global One e o Facebook!
Artı "Van"
Hey! " E depois" One ".
Heey-One
Hae-Won!
Sonra kafamı dağıtmak için kalktım dün gece videoma kaydettiğim One Tree Hill bölümünü seyredeyim dedim.
Então, para me distrair, levantei-me para tentar ver um episódio da One Tree Hill que gravei ontem à noite no meu VCR.
- Dex One'da çalışmaya başladım.
- Fui trabalhar para a Dex One.
Dex One'da başkan yardımcısıydım.
Era vice-presidente da Dex One.
He's one of our own O çok kıyak bir adamdır.
Porque ele é um dos nossos
Bağlanılıyor.
- Bravo Echo One One. A ligar.
And then one day...
E logo um día...
Bilirsin, şu andan itibaren, Obsidian One diye çağrılmak istiyorum.
Sabem, a partir de agora, quero que me chamem Obsidian One.
Tam isabet...
É um hole-in-one.
The Brave One.
Como se chama? O Rapaz e o Touro.
Kafadan nasıl öne oturabiliyorsun?
Porque é que te sentas sempre à frente?
Sonra da bir gün otobüste en öne bindi, çantasını düşürdü ve almak için eğildiğinde bana dokundu.
Um dia entrou no autocarro, e na minha frente, deixou cair a mala. Quando se abaixou para a apanhar, ela... tocou-me. - Tocou como?
Buna minnettarim ama öne almanin bir yolu...
Agradeço imenso, mas será que podia...
52 numara, lütfen bir adım öne çıkın.
Número 52. Por favor, aproxima-te.
Hızlanıp öne geçmek yerine, talep ettiğin otopsiyi, hiçbir açıklama yapmadan terk ettin. Ve şimdi de eşyalarını toplayıp, eve dönüyorsun.
E em vez de assumir a responsabilidade de comandar, fugiu de uma autópsia, pedida por si, por coincidência, sem dar qualquer explicação, e agora está a arrumar as malas e vai para casa.
Öne oturacaklar.
À frente, consigo.
Kendini öne çıkarmadığını biliyorum.
Sei que não és tu que te marcas.
Batı takımlarından yalnızca yarım puan geride 6-5 öne geçerek sekizinciliğe adını yazdırıyor.
Apenas uma metade de um jogo atrás a oeste, com um 6-5 de avanço no fundo do oitavo período.
Sadece adım at ve ayağını kaydır. Öne gel, değiştir.
Para a frente, e rolas.
Burası da Global Position. Bugünün öne çıkan haberleri.
Agora o topo das primeiras paginas.
En çok öne çıkanı da bu. Seni umursamaz.
A mais importante é que ela não quer saber de ti.
Her takım öne gitsin.
Pelotão para a frente.
Fulelerini küçült yokuşa doğru eğil, başını öne eğ.
Encurtas a passada inclinas-te em direção à colina e baixas a cabeça.
Ben elbette öne gidiyorum.
Vou para a frente, claro.
Kırmızı gömlekli kızı öne al.
Salienta a rapariga da blusa vermelha.
Öne oturmamama takmazsın umarım.
Espero que não se importe de eu vir atrás.
Bir adım öne çıkar mısınız?
Podem dar um passo em frente, por favor?
Öne çıkın!
Apresentem-se!
Akıllı bir adam öne geçmişken bırakır.
Um gajo sábio pára quando está por cima.
Öne geçmişken bırakmam gerektiğini düşündüm.
Pensei em retirar-me enquanto estou por cima.
Tekrar çekime gelirse Joy'un saçını biraz öne topla, aynen böyle.
Quero que ponha o cabelo um pouco mais para a frente, assim, se ela voltar.
Ağırlığı öne ver.
Peso para a frente.
Öne gelin.
Avancem.
Temyiz önergesi sunarız. Davanın tamamen dayanaksız olduğunu öne süreriz.
Entraremos com uma petição para o arquivar, alegando que o pedido não tem nenhum fundamento.
Bazılarınızın hatırlayacağı Ayı Teddy 80'lerin ortasında tam burada, Boston'da canlanmış ve şimdi insan olduğunu öne sürerek dava açmıştı.
O urso Ted, de que talvez se lembrem, ganhou vida em meados dos anos 80, aqui mesmo em Boston, e interpôs uma ação para provar que é uma pessoa.
Blake bana bir şeylerlerin peşinden koşmaz öne atılmazsam neler olabileceğini asla bilemeyeceğimi öğretmişti.
Foi só depois de conhecer o Blake... ele ensinou-me isso... Se não vamos atrás das coisas, nunca saberemos o que podia ter sido.
Gözler öne, lütfen.
Eu admiro um lutador com coragem e ambição.
Hasır şapkalı beyefendi öne çıkın bayım!
Este Sr. do chapéu de palha um passo à frente, Sr..
Öne buyurun.
Desça até à frente.
Öne çıkıp sesinizi yükseltme vaktiniz geldi.
Este é o vosso momento de avançarem e falarem alto.
Ve bence çocuğunuz yoksa doğru olanı yapıp bir adım öne çıkmalısınız.
E acho que, se não têm filhos, deviam fazer o que está certo e oferecerem-se.
Sadece öne doğru yaparsak biraz basit olur, yan taraflara da koyalım.
Eu penso que olha um pouco simples, se so para a frente. Entao, vamos coloca-lo nas laterais tambem.
- Öne koyacağız ve sonra da ne olduklarına bakarız.
Pomos aqui na frente e depois tratamos disso. Tudo bem.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]