English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ O ] / Orada değil

Orada değil tradutor Português

2,495 parallel translation
- Ne orada değil?
- O que é que não está aí?
Orada değil miydi?
Não estava lá?
Çünkü çantana baktım. Orada değil.
É que procurei no teu saco e não está lá.
Orada değil ki.
Ele não está lá.
- O orada değil ama Bagoyo hayatta olduğunu kanıtlamayı kabul etti.
- Não está no local, mas o Bagoyo concordou em providenciar uma prova de vida.
Dediğin uç orada değil.
Essa ponta não está aqui.
- Hayır, Ming-Tai orada değil.
- Não, ela não está lá.
- Nancy, kapat çeneni dedim. - Orada değil.
- Nancy, falei para se calar!
Tam olarak orada değil.
Não. Estava com ele, mas não lá.
Pie, orada değil.
Pie, não está ali.
Orada değil, evine gitmiş olabilir.
Ela não está lá, provavelmente, foi a casa.
Evlat, bir cennet varsa kadın orada değil.
Se houver um céu, filho, ela não está nele.
Ona bu işin kurallarını, zorluklarını falan öğretiyorum. Ev orada değil seni şapşal...
Estou a tentar ensinar-lhe o trabalho, como se deve comportar, o que é certo e errado, o que fazer e não fazer...
Orada değil de burada olduğumuzu hatırlatan fazladan bir şey daha.
Mais uma coisa para nos lembrar que estamos aqui e não lá.
- O, orada değil.
- Ele não está lá.
- Orada değil mi?
- Ele não está aqui?
- Orada değil.
Ela não está aí dentro.
Fakat şimdi orada değil.
Mas já não está.
Bence orada Hilburn'ün değil de Mercer'ın olacağını sanmış.
Acho que ela pensava que ia encontrar o Mercer e não o Hilburn.
Masaj ve âlem için orada olacağız sivrisinekler için değil.
E "M" é de "Mona" e de "massagens" e não de "mosquitos".
Siz de orada olacaksınız, değil mi?
E você também vai lá estar, certo?
Ama orada biri vardı, değil mi?
Não, mas alguém estava lá.
O adada geçen programdaki gibi değil. Orada herkes kahraman. Yengeç, akrep falan yakalayıp paylaşıyorlar.
Não foi nada como aquela ilha na TV onde todos eram heróis... apanhavam e partilhavam caranguejos ou escorpiões.
Hepsi de orada koşucularını onca insanın arasında görmek için bulunuyorlar, değil mi?
Elas conseguem ver os seus corredores a passar aqui com tanta gente?
Orada neredeyse hepimizi sikiyordun, biliyorsun değil mi?
Tu quase nos tramaste. Sabes disso, não sabes?
Dün de orada değil miydi?
Não estava ali ontem.
Bu anlatacağım pek övünülecek bir şey değil ama Cathy'le balayına çıkacağımız zaman ben Fransa'nın güneyine gitmek istedim çünkü orada üstsüzler plajı bulabileceğimi umuyordum.
Força! Não acho que isto vá abonar a meu favor. Mas, quando era para ir de lua-de-mel com a Cathy, eu queria ir para o sul de França, porque esperava encontrar praias de topless lá.
Okulum bittiğinde sadece istediğimden dolayı bir yer seçip gitmek istedim babam orada çalışıyor diye değil.
Quando deixei a escola, só queria escolher um sítio e ir só porque me apetecia e não por o meu pai lá ter sido colocado.
Senden ameliyat yapmanı değil sadece orada olmanı istiyoruz.
Não estamos a pedir-lhe que opere, apenas que esteja presente.
Şimdi, mektup gerçekten de, Julie'yi otel odasına çekip, Hackman'ın onu orada öldürebilmesi için bir yemdi, değil mi?
O envelope era apenas isco para atrair a Julie ao quarto de hotel, onde mandou o Hackman matá-la.
Orada değil.
Ela não está lá.
Kıçını parmaklayamamanın nedeni orada yaşayan bir yılan balığı olması ve parmağını koparabileceğinden değil. Çünkü kıçını parmaklamamalısın.
E o motivo para não coçares o rabo não é porque vive uma enguia aí dentro que pode morder-te um dedo, é só porque não deves coçar o rabo.
- Harika. Peki, bu orada daha fazla zaman geçireceğiz anlamına geliyor, değil mi?
Embora signifique gastar muito tempo por lá.
Orada kimsenin umurunda değil.
E ninguém lá se importa.
Tetikçilerin orada olmasına imkân yok, değil mi?
Alguma hipótese de os assaltantes estarem lá?
Sen de orada olacaksın, değil mi?
- Vais estar lá, certo?
Evet, Rocky dağlarından olduğun için. Orada hava yok. Beynin... normal değil.
Certo, porque tu praticamente vens das montanhas rochosas, lá não há ar, o teu cérebro não é normal!
Ama orada meyveler değil de hisse senetleri satılır.
Só que não vende legumes, vende ações.
Ve eğer orada Julie ile yatıyorsa, demek ki orası ticari amaçIı bir yer değil.
E se ele está lá a dormir com a Julie, isso não são negócios.
Ben Bali'de kalmalıyım, çünkü benim iş yerim burası... Sen de New York'da kalmalısın çünkü hayatın orada, değil mi?
Eu tenho de ficar em Bali porque tenho negócios aqui... e tu em Nova Iorque porque é onde vives.
Peki, bu gece orada olacaksın, değil mi?
Vais lá estar esta noite, certo?
Çünkü şu an orada 730 belki daha fazla puan yapmış Stu isminde biri var ve oraya gitmezsem insanlar ona tüm zamanların en iyi kuşçusu diyebilirler ki öyle değil.
Porque neste momento há um tipo chamado Stu com mais de 730 aves, e se eu não for lá, as pessoas poderão dizer que ele é o maior observador de aves de todos os tempos. E não é.
Yani diyorsun ki orada bir kasaba var, gerçek bir kasaba, mecaz falan değil.
Estás a dizer que existe uma vila, uma vila a sério, não é uma vila metafórica?
Orada yaşamak güzel değil mi?
Como é aquilo?
Eve dönmemesi, orada olmaması problem değil.
Ele vai vir para casa.
Mike, orada mısın yoksa değil misin?
Mike, estás aí ou quê?
Orada gazeteci değil mi?
Ela é um repórter lá, não é?
Eğer orada bir sorun çıksaydı bir şekilde tetikçi vuramasaydı veya her şey ters gitseydi onu kendi ellerinle öldürecektin, değil mi?
Se aparecesses com mais alguém, ou se por um daqueles acasos estranhos, o assassino falhasse e as coisas corressem mal... Ias acabar com ele, não ias?
Orada ne olduğu umrumuzda değil.
Não nos importamos com o que há lá fora. Nós...
Ya Angola? Orada yemekler iyiydi değil mi?
- E em Angola, a comida não era boa?
Orada başıma ne geleceği umurumda değil ama eve dönmeliyim.
Eu não me importo para o que acontecer comigo lá mas tenho de voltar para casa.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]