Sadece sen tradutor Português
9,490 parallel translation
- Hayır, sadece sen.
- Não. Vem só tu.
Sadece sen ve ben kaldık.
És só tu e eu.
Evrim geçiren sadece sen değilsin.
Não foste a única que evoluiu.
- Emri duyan sadece sen ve bendik.
Vós e eu fomos os únicos que a ouvimos. Vi como te repugnou.
Sadece sen ve Cary.
Apenas, você e o Cary.
Evet ama arabadan sadece sen kayboldun.
Sim, mas tu simplesmente desapareceste do carro.
O gün o kararı veren kişi sadece sen değildin.
Não foste a única pessoa a tomar decisões nesse dia.
Benim için sadece sen varsın.
Apenas te tenho a ti.
Ayrıca içimizden sadece sen 25 yaşındaymış gibi görünebilirsin.
Além disso, és o único que pode fingir ter 25 anos.
Sadece sen ve ben kaldık.
És só tu e eu!
Sadece sen?
Em frente a um público de
Aile aç, sadece sen kalmışsın.
A família está com fome, tu estás disponível.
Sadece sen ve ben.
Só tu e eu.
Yok, sadece sen, çünkü güvendiğim tek kişi sensin.
Não. Apenas tu. Porque és o único em quem confio.
Sadece sen ve ben varız.
Somos só nós os dois. Ouvi duas vozes.
Sen sadece...
Você só...
Sen sadece başla.
Só que o faças.
Demek istediğim, tüm bunları önleyebileceklerini. Sen sadece... ne istediysem onu verdin bana.
Podiamos ter evitado tudo isto... se tu tivesses apenas... me dado aquilo que eu queria.
Sadece evet yada hayır diyebilecek gücü olan insanlarla pazarlık ederim. Ve sende de bu yok. Sen yetkili değilsin.
Só negoceio com quem tem poder de dizer sim ou não, e tu não tem isso, não estás no comando.
Molly Woods'la olan ilişkimi merak etme sen sadece onu ve polisi bul.
Esquece a minha relação com a Molly Woods. Concentra-te em encontrá-la e ao polícia.
- Sen sadece sür.
Que tal apenas guiares?
Sen sadece insansın işte.
És meramente humana.
Sen sadece çekirdekteki hedeflere bağlıydın ve ben de...
Seguiste os nossos ideais e eu...
- Bak, sen sadece onları buraya getir. Tamam mı?
- Apenas traga-os aqui.
Hayır, sen sadece kızgın bir eşi ve ölü bir metresi olan adamsın.
Não, mas é um homem com uma esposa zangada e uma amante morta.
Sen sadece acıdığı bir öksüzsün. Ama ben onun kanındanım!
És só um órfão de quem ele teve pena, eu sou do seu sangue!
Duvarı sen yaptın ben sadece alçı çektim.
Tu é que puseste os tijolos, eu só estuquei.
Sen sadece yarasalarını ve test tüplerini seviyordun!
A ti, que só amavas morcegos e tubos de ensaio!
Sen sadece...
És só...
Sadece güç emen birine ihtiyacım var, ve sen şehirdeki tek kişisin.
Preciso de um sifão mágico e tu és o único por aqui.
Ve unutma, sen sadece bir kulsun.
E lembra-te, não se trata de ti.
Ben sadece Alvin'e gitmeye çalışıyordum, sen beni cennetine aldın.
Eu só estava a tentar voltar a Alvin e Tu levaste-me para o Céu.
Sen sadece bir kulsun.
Não se trata de si.
Çünkü Vincent bir yaratık. Bob ve Carol süper süikastçiler. Sen ise sadece kendini iyileştiren bir adamsın.
Porque o Vincent é um monstro, o Bob e a Carol são super-assassinos, e tu és, apenas, um tipo que se cura sozinho.
Neden Carol ve sen bizi sadece öldürmek istediniz?
- Porque é que tu e a Carol nos tentaram matar?
Yani, bu koğuşu sadece benim için yaptılar yani sen de karşı kapıya geçebilirsin ve, ve böylece tüm gece konuşabiliriz.
Criaram esta ala só para mim. Podias dormir na cela ao lado e podíamos falar toda a noite.
Sadece sen Georgia.
Só tu, Georgia.
Sen sadece donanımcı değil miydin?
Não és o tipo do hardware?
Evet, sen sadece yüzüne bakıyorsun.
Pois, só olhas para a cara.
Ve ben sadece çıkmak lafını kullandım çünkü sen benim kızımsın.
Só disse "namorar" porque és minha filha.
Ve sadece korkaklık lafını kullandım çünkü sen annemsin.
E só disse "com medo" porque és minha mãe.
Hayır sen sadece külotumun içindekini istiyorsun.
Não, tu só queres saltar-me para as calças.
Yani, sadece birimiz para alıyor sen bağımsız bir taraf olarak görülüyorsun ama...
Só um de nós é pago, já que és trabalhadora independente, mas...
I sadece bir beden olmadan maria ruhlar anlatıyordu. Değersiz ve sen de öylesin.
Estava só a dizer à Maria que as almas sem corpo são inúteis, como tu também és.
Sen sadece yamyam ihtiyarın tekisin.
És apenas um canibal velho.
Sen sadece gülümse ve arkadaş olduğumuzu belli et.
Limita-te a sorrir e a fingir que somos amigos.
- Sadece tavsiyede bulunuyordum. Bak, sen buradayken burası için çokca iyi şeyler yaptın, ki benim için harika.
Fizeste muito bem a esta esquadra enquanto estiveste aqui.
Ben sadece başımdan neler geçtiğini önemsemeni istedim ama sen önemsemedin.
Queria que te importasses comigo, mas, não te importaste.
Yani sen sadece ilksin.
Quer dizer, serás apenas a primeira.
Sen sadece yanmış gibi bağıracaksın o zaman garanti ederim o çömezler koşarak kaçıp başka bir birliğe sığınır.
Tu apenas irás fingir e eu começo a gritar, e eu garanto que todas essas novatas vão sair aos gritos, para se candidatarem a outra irmandade.
Ben sadece sıkılmıştım, ve buraya gelip, İki Numaranın ölmüş bedenine bakmak istedim, ve, bak sen, burda değildi.
Eu estava entediada, por isso vim até aqui para ver o corpo congelado da número dois, e eis que ela não está aqui.
sadece sen ve ben 157
sadece sen varsın 16
sadece senin 16
sadece seni 36
sadece senin için 20
señor 97
senor 39
señorita 20
senorita 19
señora 23
sadece sen varsın 16
sadece senin 16
sadece seni 36
sadece senin için 20
señor 97
senor 39
señorita 20
senorita 19
señora 23
seni çok seviyorum 321
senatör 298
senator 30
seni seviyorum 4697
sense 26
seni çok özledim 187
seni 1182
senpai 28
sensei 83
seni görmek istiyorum 81
senatör 298
senator 30
seni seviyorum 4697
sense 26
seni çok özledim 187
seni 1182
senpai 28
sensei 83
seni görmek istiyorum 81