Sen ve ben tradutor Português
12,727 parallel translation
Sonunda, sen ve ben kaldık.
Finalmente, estamos só tu e eu.
Sen ve ben dışarı çıkıyoruz!
Tu e eu vamos sair!
Artık sen ve ben, ayı.
És só tu e eu, urso.
Çık dışarı! Harvey, sen ve ben devam edeceğiz.
Sai daí, Harvey.
Sen ve ben...
E nós as duas...
Sen ve ben, ikimiz de kaybederiz. İnsan ırkı yaşayamaz.
Nós dois sabemos que se perdermos, os humanos não sobrevivem.
Sen ve ben gidip annesiyle konuşalım.
Tu e eu vamos ter com a mãe.
Sen ve ben bedavaya yaptıracağız.
Mas tu e eu... vamos fazê-lo de graça.
Sen ve ben bu şeyi bitireceğiz.
Tu e eu, nós vamos acabar com isto agora.
Bana göre olabileceğin kadar adilsin Maggie. Sen ve ben gençiken...
Para mim, és tão justa quanto tu eras, Maggie, quando éramos jovens.
Sen ve ben, diğerleriyle beraber, .. kendimizi özgür bırakacağız..
Você e eu, juntamente com os outros, vamos libertar-nos.
.. Sen ve Ben gideceğiz..
Eu e tu.
Sen ve ben hemen kütüphaneye gidiyoruz.
Tu e eu, na biblioteca, agora mesmo.
Lucifer karşılaştığımız en büyük yaratıktı ta ki sen ve ben daha kötüsünü ortaya çıkarana kadar.
- Sabes que mais? nbsp Lucifer era o maior monstro que alguma vez eclodiu, nbsp até tu e eu termos eclodido um que ainda é pior.
Sen ve ben birlikte olacağız.
nbsp Tu e eu vamos ficar juntos.
Çünkü sen ve ben ikimizde biliyoruz ki Lazarum Uluslararasi Sistemleri israil füze savunma sistemleri için teknik danismanlik yapiyorlar.
Porque você e eu sabemos que a Lazarum Sistemas Internacional está a fornecer conhecimento técnico para o escudo de defesa antimísseis de Israel.
Sen ve ben yakala-birak oyunu oynayacagiz?
Você e eu vamos jogar à apanhada.
Sen ve ben. Konuşmalıyız
Precisamos de ter uma conversinha.
Sen ve ben.
Tu e eu...
Sen ve ben, her zaman kendi yolumuzda gittik.
Tu e eu estávamos sempre na nossa própria jornada.
Sen ve ben. Şimdi burada.
O senhor e eu, aqui, agora.
Sen ve ben beraber- - çalışırsak fark yaratabilirdik.
Nós dois, a trabalhar juntos... podíamos fazer a diferença.
Ve bir gün eşi benzeri olmayan gücü ve zenginliği ile İspanya Kralı olduğumda sen ve ben iki ülkeyi beraber yöneteceğizç
Um dia serei rei de Espanha, com toda a sua riqueza e poder incomparáveis. A Maria e eu governaremos os nossos dois países em conjunto.
D.C.'ye giden ilk uçuşa. Sen ve ben.
Estaremos no próximo voo para Washington.
Ama sen ve ben... Eğer bunu bırakırsam... hayatımın sonuna kadar pişman olurum.
Mas tu e eu, se eu desistir disto, vou arrepender-me pelo resto da minha vida.
Lisa, görünüşe göre lav iblisini sen ve ben halledeceğiz.
Lisa, parece que somos nós dois e o demónio de lava. Aguenta-te!
Sen ve ben iyi olacağız.
Nós os dois vamos ficar bem.
Toz oturduğunda iş için yalvaran sen olacaksın ve seni kapının önüne koymalarını öneren de ben olacağım.
Quando a poeira assentar, tu é que irás implorar por um lugar. E serei eu quem irá recomendar que saias.
Bütün bunlar başladı çünkü ben Jack'e Harvey'in maaşını oylamaya sunmamızı söyledim, ve sen yapmamamı söyledin.
- O quê? Tudo isto começou, porque eu disse ao Jack para colocar a parte do Harvey para votação, e tu disseste-me para não o fazer.
Jane'i ben götüreyim ve sen de marinalara bak, olur mu?
Eu gostava de sugerir respeitosamente de ser eu a levar a Jane ao hospital, e que tu líderes a rusga à marina.
Ben ve sen yunustuk.
Eu e tu éramos golfinhos.
Ben normal bir yunustum, sen de şişmanca bir yunus ve biz ormanda kamp yapıyorduk.
Eu era um golfinho normal e tu eras um golfinho gordo e estávamos a acampar na floresta.
Burada sadece sen, ben ve boynuzumuzun üstünde yıldızlar, tüylü popomuz altında toprak var!
És só tu e eu, e as estrelas sobre o nosso chifre e a terra debaixo dos nossos traseiros felpudos!
Annen ve ben pek iyi geçinemezdik ama sen küçükken bunu sana her gece okuduğunu biliyorum çünkü bana söylemişti.
A tua mãe e eu nem sempre nos entendíamos. Mas sei que ela te lia isto todas as noites, quando eras pequeno, porque ela me contou.
Anlamıyorsun. Sen hukuk okumaya devam edeceksin sınavını geçeceksin ve hareketli mükemmel hayatını yaşayacaksın ve ben burada tek başıma sıkışıp kalacağım.
Podes voltar para a Faculdade de Direito e vais passar o exame e vais viver a tua vida, e eu vou ficar preso aqui sozinho.
Yani sen yatağına işedin ve ben de çarşafı temizleyeceğim.
Borraste a cama e agora tenho de limpar os lençóis.
Doğru ve hal böyleyken, sen, ben, Carlos, Richard, hepimiz onun için birer aptalız.
É verdade. Contudo, tu, eu, o Carlos e o Richard somos todos doidos por ela. Não.
Tamam, James ve ben mailleri okurken Winn, sen de hack olayını araştırabilir misin?
Muito bem, então... eu e o James vamos ler os "e-mails". Winn, podes tentar localizar o pirata informático?
Sen ve ben de arkadaşız.
Tu e eu somos amigos.
Sadece sen ve ben.
Só tu e eu.
Bu da bana şunu hatırlattı, Cayman'ın partisinin konuk listesini ben hazırladım. Ve sen o listede yoktun.
Fui eu que fiz a lista de convidados do Cayman para esta festa e não creio que estivesses nela.
Sen, ben ve hatta sizin gibi insanlar bir sebepten dolayı hayatta kaldı.
Veja, tal como eu, também sobreviveu por uma razão.
Sen onun için bir şey ifade etmiyorsun ama ben seni seviyorum ve hep seveceğim.
Não sois nada para ela. Eu amo-vos, e sempre amarei.
Hayır, sen rüşvetçi narkotik ajanısın ben de cinayet ve karmaşadan nemalanmaya çalışan kötü polisim.
Não, tu és uma agente desonesta e eu um polícia corrupto a lucrar com assassínios e tumultos.
Ne yani sen bedeni alırken ben yok olacağım ve sen tekrar dünyaya döneceksin?
nbsp Então, o quê, apenas desapareço enquanto tomas o meu corpo nbsp e ficas de novo à solta no mundo?
Sen, ben ve April.
Eu, tu e a April. A April não tem um encontro há muito tempo.
Sen jeneratörleri alacaksın ve ben de seni mürettebatım olarak alacağım.
Tu consegues os geradores, e ganho-te a ti na tripulação.
Ben sana bilgi verdim ve sen de Jedi dostunu kurtardın.
Dei-te informações, e isso salvou o teu amigo Jedi.
Danny, sen, ben ve olası hedefleri koruyacağız.
- Danny, tu, eu e o Lou... vamos manter os alvos potenciais em segurança.
Ben de "Ne zaman?" diyecektim ve sen de "Asla gibi bir seçenek var mı?" diyecektin.
E eu diria : "Quando?" E tu dirias : "'Nunca'é uma opção? "
Ben de "Çok kötüsün Jay Pritchett!" diyecektim... ve sen de "Kendimi affettirmemin bir yolu var mı Gloria?" diyecektin.
E eu diria : "És tão mau, Jay Pritchett!" E tu : "Como te posso compensar, Gloria?"
sen ve ben mi 22
sen ve sen 59
sen ve o 27
sen verdin 16
sen ve 22
ve benim 32
ve beni 30
ve ben de 88
ve bence 17
ve bende 18
sen ve sen 59
sen ve o 27
sen verdin 16
sen ve 22
ve benim 32
ve beni 30
ve ben de 88
ve bence 17
ve bende 18
ve ben 446
beni 794
benoit 19
benjamin 230
bender 52
benedict 20
benny 335
bennett 94
ben seni seviyorum 69
bentley 21
beni 794
benoit 19
benjamin 230
bender 52
benedict 20
benny 335
bennett 94
ben seni seviyorum 69
bentley 21
benes 21
bennet 26
benson 89
benton 317
benito 18
ben öldüm 53
ben oldum 16
benimle evlenir misin 227
ben seni istiyorum 18
beni affet 279
bennet 26
benson 89
benton 317
benito 18
ben öldüm 53
ben oldum 16
benimle evlenir misin 227
ben seni istiyorum 18
beni affet 279
ben de seni seviyorum 508
benim 5594
beni seviyor musun 329
beni ara 172
beni görüyor musun 19
bence 1190
bende seni seviyorum 38
beni bırakma 249
benim için fark etmez 98
ben de seni özledim 83
benim 5594
beni seviyor musun 329
beni ara 172
beni görüyor musun 19
bence 1190
bende seni seviyorum 38
beni bırakma 249
benim için fark etmez 98
ben de seni özledim 83