Sã tradutor Português
699 parallel translation
Sağlıklı, mükemmel bir vücut burada doğanın kanunudur.
Sabe, aqui a regra era mente sã em corpo são.
Willoughby. Hala aklım başımda mı duruyorum?
Willoughby, ainda pareço uma pessoa sã?
Fazla aklı başındasınız ve karmaşık değilsiniz.
É demasiado sã e descontraída.
Bellek kaybı, insan beyninin sağlıklı kalabilmek için çevirdiği bir numara.
Amnésia. Um truque da mente para permanecer sã.
Hatırlanması korkunç olacak bir şeyi unutarak dengenizi koruyabiliyorsunuz.
Permanece sã esquecendo-se de algo horrível para ser lembrado.
Sağ salim geldik Sadie.
Sã e salva, Sadie.
En büyük hazine Bay Land, sağlıklı bir beyin ve dolu bir midedir.
O maior tesouro é uma mente sã e a barriga cheia.
Marki, onun Vera Cruz'da demirli bir gemiye sağ salim ulaşmasını istiyor.
O marquês deseja que chegue sã e salva ao barco de Vera Cruz.
Vicdanen oğlunuza ayrıcalık tanıyamam.
Em sã consciência, não posso dispensar o seu filho.
Bu baylar seni güvenli bir şekilde Bowling Green'e ulaştıracak.
Estes senhores lhe levarão sã e salva até o Bowling Green.
Hala bir bacağım var, değil mi, evlat?
Ainda tenho uma perna sã, não, filho?
O şimdiye kadar yaşamış en sağlıklı çocuktur.
É a menina mais sã do mundo.
Gırtlağınız eskisi gibi iyi görünüyor.
Sua laringe está sã como antes.
Babacığın seni kurtarabilmek için bedel ödemek zorunda kalacak.
Seu papai terá que pagar para que volte sã e salva.
Eğer onu sağ salim getirirseniz her birinize 9000 $ daha var.
Se a trouxerem sã e salva... mais 9 mil para cada um.
Bayan Grant, sağ salim teslim edilmeden sözleşme tamamlanmış olmaz.
O contrato só estará cumprido... quando Mrs. Grant for entregue sã e salva.
Normal bir durumu ahlaksız bir hale yönlendirebilirler!
Podem provocar uma situação normal e pouco sã.
Şimdi karşınızda oturan Tom Robinson... tek işe yarar eli olan sağ elini kullanarak... yemin etti.
Tom Robinson está agora sentado perante vós, sob juramento... com a única mão sã que possui... a mão direita.
Anlaşmanın şartlarına dikkatli bir biçimde çalıştım ancak vicdanım rahat bir şekilde imzalayamam.
Estudei os termos do tratado com mais cuidado, e não posso, em sã consciência...
- sağlıklı olduğunu görürler.
- Está sã.
Çok insanın dile getirdiği bir korku hiçbir kadının bu kadar çok sayıda çocuğa yeterli ilgi ve şefkat veremeyeceği sağlıklı bir büyüme ortamı sağlayamayacağı.
As pessoas têm expressado temor, acreditam que uma mulher só... pode dar suficiente amor e atenção a estas crianças... para deixá-los crescer, numa atmosfera sã.
Son gördüğümde çok sağlıklıydı. Şu an nasıl bilemem.
Sã e salva a última vez que a vi. Agora não sei.
Siz bu gemiye gelen en akıllı, en zeki, en hoş kadınsınız.
És a mulher mais sã, mais esperta, a mulher mais simpática que já esteve a bordo desta nave.
Bildiğiniz gibi, bugün ülkemizde kendi kusuru olmamasına karşın akıllı olanlar var.
Sabem, hoje em dia, existem muitas pessoas pelo país, que, sem terem culpa, têm a mente sã.
Üye, sağlıklı eleştiri ruhuyla bunu kabul etti ama bir koro çocuğuyla yaramazlık yaptığını reddetti.
O membro aceitou isto num espírito de crítica sã, mas negou que fora maroto com um rapaz do coro.
Tatlı, genç bir kızın yalnız ekmekle yaşayamayacağını biliyordu
Ela sabia que uma rapariga adorável E sã não vive só de pão
Sağlıklı ve aktif bir hayattan?
Afasta-la duma vida sã e activa?
Timmy sağlam bacağından yakaladı, ve değneklerini kırdık.
O Timid acertou-lhe na perna sã, e depois partimos-lhe as muletas. O que faz com essa estrela?
Makul, ayık ve yalın gerçek!
A verdade sã, sóbria e simples.
Sana müteşekkirim Yüce Tanrım bu sabah mutlu bir şekilde uyandığım için Senin ulu gözetiminde bir uykudan uyandığım için ve huzurlu bir gece bahşettiğin için.
Agradeço-Te Senhor, por ter passado uma noite tranquila e ter despertado sã e salva, sob a Tua protecção.
Şimdi dümende maymunlar var, dünya güvenle uzaya yelken açabilir, zamanın sonuna kadar.
Com os macacos ao leme, a Terra navegará sã e salva pelo espaço até ao fim do tempo.
- Alfa'daki tek aklı başında adamım.
Sou a única pessoa sã em Alfa.
- İşte orada, sağlıklı ve hayatta
Aí está, sã e salva.
Güvendesiniz. Bir Amerikan kargo gemisinde bulunuyorsunuz.
Está sã e salva num navio mercante americano.
Bölüğün kalanı sağ salim vardı mı?
- O resto da divisão chegou sã e salva?
Bundan bir yıl sonra, başvuranlardan yedisi ile temasa geçmem emredildi, onlara sağlıklı birer beyaz erkek çocuk verecektim, eyalet evlat edinme kağıtları bile tamdı.
Ao cabo de um ano fui ordenada para pôr-me em contacto com vários soIicitadores e oferecer-lhes uma criança sã e branca, com documentos de adopção do Estado de Nova Iorque.
İşte teyzeciğim, sağ salim geçtik.
Vê, mãezinha, sã e salva.
Yarın bu vakitlerde sağ salim, babanızla evde olacaksınız.
Amanhã a esta hora, estarás em casa sã e salva com o teu pai.
Sağlam kafa sağlam vücutta olur.
Mente sã, corpo são.
Biricik kızına kavuşmanı en az senin kadar istiyorum, tabi eğer, bu iyiliği karşılıksız bırakmazsan.
Por favor! Vreau foarte mult sã te ajut sã-ti gãsesti fiica iubitã Estou disposto a ajudar-te a recuperar a tua filha...
Onun güven içinde geri döndüğünü görene kadar hiçbirimiz dinlenmeyeceğiz.
Não vamos descansar até vermos que ela vai voltar sã e salva.
Ne yaptığı hakkında daha mantıklı bir açıklaman var mı?
- Tens uma explicação sã para isto?
Onu sağ salim eve ulaştırırız. Teşekkür ederim efendim.
Não te preocupes, vamos levá-la sã e salva a sua casa.
Ve biliyordum ki, hasta ya da sağlıklı... akıllı ya da deli olsam da... bir gün oraya tekrar dönecektim.
E soube que regressaria a ela... doente ou com saúde... sã ou demente, um dia.
Hala orada, sağlam ve iyi.
Ainda está aí sã e salva.
Şükürler olsun ki, sağ salim geldin.
Graças a Deus, regressaste sã e salva.
Yolun açık olsun.
Chega a L.A. Sã e salva.
İzin verirsen ne düşündüğümü açıklayayım. Altının yerini gösterirsen... ailene sağ salim kavuşabilirsin.
Se me mostrares onde está o ouro,... recuperarás a tua família sã e salva.
Consuelo Baron Gruda'dan kurtarıIıncaya, kadar sinyal verilmeyecek.
Não haverá sinal até que Consuelo escape sã e salva e longe do barão Gruda.
Ha!
Nenhuma pessoa sã teria dito isso assim.
Aklı başında biri söylemez!
Nenhuma pessoa sã diria isso.