Tabi ki değil tradutor Português
269 parallel translation
- Hayır, tabi ki değil.
- Não, claro que não.
- Hayır, tabi ki değil.
- Claro que não.
Hayır, zararlı değil. Tabi ki değil..
Não, claro que não.
Tabi ki değil.
Claro que não.
Tabi ki değil.
- Claro que não.
Hayır, tabi ki değil.
Claro que não.
- Tabi ki değil.
- Claro que não!
Tabi ki değil
Claro que não.
- Hayır, tabi ki değil.
Claro que não.
Kolayca güldürdüğün için mi sana Muse diyorlar? Tabi ki değil!
Quando vi a tua amada no Clã Conquer a usar aquele bonito vestido de noiva, tive tanta inveja.
Hayır! Shari, tabi ki değil!
Não é isso!
Hayır, tabi ki değil.
Não, claro que não.
Hindi burger denemeyi tercih etmezsin tabi ki değil mi?
Tens a certeza que não queres experimentar um hambúrguer de peru?
Hayır, tabi ki değil.
- Não, claro que não.
Yo, tabi ki değil.
Não, claro que não é.
Yalnızca, tabi ki, kuzeye doğru soğuk ve dalgalı olduğundan pek iyi olmaz, değil mi?
Mas, é claro, não era tão bom lá no Norte, quando fazia frio e vento, pois não?
Para için, tabi ki. Bir erkeğin kumar borçlarını ödemesi gerekir, değil mi?
Por dinheiro claro, Um tipo tem de pagar as dívidas das corridas, não tem?
Tabi ki değil.
De forma alguma.
Tabi ki onları takip etmenin nedeni bu değil, biliyorum ama... Yani, benim sana takıImamın sebebi bu.
Claro, sei que não é por isso que os está perseguindo, mas... bem, mas é por isso que vou segui-lo de perto.
Tabi ki istersin, senin kardeşin de onların arasında değil mi.
Claro, o seu irmão foi um deles.
- Tabi ki yaptım, Thunderbird'de ilk seferim değil biliyorsun.
Já pilotei Thunderbirds muitas vezes.
Tabi ki zamanı değil.
Mas não é altura para isto.
- Korsanlara dikkat ederiz değil mi? - Ah Tabi ki.
Dos piratas tratamos nós, não é, Obelix?
Tabi ki, çocukların hoşuna gitmedi değil.
É claro que isso não impediu a malta de se divertir um pouco.
Herkes parasız, tabi ki, ama bu günlerde kim değil ki?
Todos falidos, claro, mas quem não está nos dias de hoje?
Tabi ki, sorun değil.
Claro, sem problemas... sem problemas.
- Bu kesin bir bilim değil tabi ki.
Não é uma ciência exata, claro.
- Bana inanıyorsun, değil mi? - Tabi ki inanıyorum.
- Acreditas em mim, não acreditas?
Tabi ki yapmıyorum, ama Bay Hebbing'e güvenim tam, değil mi canım?
É claro que não, mas confio no Sr. Hebbing em tudo... não é verdade, querido?
- Mutlu mu? - Tabi ki! İstediği bu değil miydi?
Claro, ela não queria isto?
Tabi ki, göğüsleri kocaman çok şahane bir parçaydı, ama bunu yapmak doğru değil.
claro que ela é um pedaço do melhor com um par de marmelos, mas é ilegal.
Tabi ki sorun değil.
- Não!
Tabi ki sen değilsin, değil mi?
Mas você não é, pois não?
Gerçekten değil tabi ki.
Não literalmente, claro.
Tabi ki beni suçlamıyorsunuz, değil mi?
Decerto não está a culpar-me.
Şu anda değil tabi ki.
Não foi logo, claro.
- Bana inanmıyorsun, değil mi? - Tabi ki hayır.
- Você não acredita, pois não?
Ambülansların nasıl... takip edileceğini değil tabi ki.
- Perseguir ambulâncias, nada.
Değil tabi ki, beş tane.
É claro que não, você pediu 5..
Tabi ki oturma odamda yarış atı istemedim ama Spring Byington'a da hayır diyemezsin, değil mi?
Não queria uma corrida de cavalos na minha sala, mas não dizemos não ao Spring Byington, não é?
Ama tabi ki, bunu zaten biliyorsun değil mi?
Mas, claro, tu já sabes tudo isso, não é?
Tabi ki, o durumda, haklıydın. Fakat anlatmaya çalıştığım şey bu değil.
Claro que no caso dele, tinhas razão, mas não é isso que eu quero dizer.
Tabi ki, bura o abartılı yer üstü dairelerden biri değil ama rutubeti seviyorsanız, hey, unutun onları gitsin!
Claro, não é um daqueles lugares na superfície mas se gosta de humidade, então, esqueça esses!
Manhattan'da zorlu iş hayatım var- - bu iş hayatı uzun ve insanı öğüten uzun saatleriyle... günden güne ayağımı kaydırıyor. Bi'de tabi ki, bir sürü erkek var... ama ciddi değil hiçbiri, ah, romantizm... beni sevecek kimse yok.
Trabalho desagradável, hostil, muitas horas sem descanso que, de facto, há muitos homens mas nada de romântico a sério.
Şey tabi ki bu bir rastlantı ama tamamen beklenmedik bir şey değil, hayır.
Bem, sabes, é uma casualidade, de certeza... mas não é inteiramente invulgar.
Tabi ki biraz heyecanlanmıştım ama bu benim suçum değil.
Sim irritei-me um bocado mas a culpa não é minha.
İnşallah, ben değil tabi ki, ama herkese iyi şanslar dilerim.
Espero que sim, mas não eu. Mas desejo-vos boa sorte.
- Tabi. sov köpegi degil ki.
- Pode. Não é um cão de exposição.
Resmi olarak değil tabi ki.
Nada oficial...
Tabi ki, bu zehir bence yeterli hızda değil.
Claro, este veneno não está a funcionar depressa o suficiente.
Tabi ki, Senin türün zeki değil, değil mi?
Claro que a tua raça não é.
tabi ki 1198
tabi ki yok 20
tabi ki öyle 33
tabi ki hayır 106
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
tabi ki yok 20
tabi ki öyle 33
tabi ki hayır 106
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil miyim 77
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil miyim 77