Uzun bir zaman tradutor Português
2,206 parallel translation
Açlıktan ölmek... çok uzun bir zaman alır.
Demora muito a morrer de fome.
Tatlım, uzun bir zaman oldu ve sana iyi bir anne bulmak için çok çalışıyoruz.
Querida, será durante mais algum tempo... e estamos a trabalhar muito para te encontrar uma boa mãe.
Üç bin yıldan uzun bir zaman önce, Eyüp adındaki bir adam Tanrı'ya başına gelenler için şikayette bulundu.
Há mais de três mil anos atrás, um homem chamado Job lamentou-se a Deus sobre os seus problemas.
Uzun bir zaman boyunca eğer istersem tekrar gidebileceğimi düşünmüştüm.
Por muito tempo, eu... pensava que podia voltar à hora que eu quisesse.
Çok uzun bir zaman ve hepsi tercümelerde kaybolur.
É muito tempo e perde-se tudo na tradução.
Çok uzun bir zaman.
É muito tempo.
Çok uzun bir zaman.
Três meses! É tempo a mais...
Bir ay fazla uzun bir zaman değil.
Um mês não é muito tempo.
Ne de olsa asla uzun bir zaman.
Afinal "nunca" é muito tempo.
Lynch ve ekibi uzun bir zaman yoklar
O Lynch e o seu bando vão dentro por muito tempo.
Çok uzun bir zaman önce doğan karanlık yeniden tüm yaşama karşı bir tehdit haline gelmişti.
Um mal surgido há tempos imemoriais pôs todas as formas de vida mais uma vez em perigo.
Çok uzun bir zaman.
Mesmo muito tempo.
Sana yazmaya cesaret bulmak ve seni ne kadar çok özlediğimi söylemek için uzun bir zaman geçmesi gerekti...
Precisei de muito tempo para ousar lhe escrever para lhe dizer quanta saudade eu sinto de si.
Çok uzun bir zaman önceydi, tamam mı?
Isso foi há muito tempo.
Uzun bir zaman önce.
Há muito tempo.
Bunun için uzun bir zaman bekledim.
Estive a espera de um longo tempo por isto.
Kız, bir yerde uzun zaman kalacak biriymiş gibi gelmedi.
Ela não parece do tipo de ficar muito tempo no mesmo sitio.
Uzun zaman önce Arap bir erkek arkadaşım vardı.
Durante muito tempo tive um namorado árabe.
Deb, ömrüm boyunca senin sürümlerinle uğraşıp duruyorum. Uzun zaman önce kendime söylemem gereken bir şeyi sana söyleyeyim.
Deb, toda a vida lidei com pessoas como tu... e vou dizer-te uma coisa... que já devia ter dito a mim própria há muito tempo.
Çok uzun zaman önce, çok uzak bir diyarda bir savaşçı yaşardı.
Há muito, muito tempo, numa terra muito, muito distante, lá vivia um guerreiro.
Çölün sınırındaki, kırık kalplerle dolu yıkık bir kasabada savaşçı, çok uzun zaman önce öğrenmesi gereken şeyleri öğrenmeye başlamıştı.
Então, no limite do deserto, numa cidade destruída, cheia de pessoas falidas, o guerreiro começou a aprender coisas que deveria ter aprendido há muito tempo.
Kardeşimle uzun zaman önce bir söz verdik :
O meu irmão e eu fizémos uma promessa há muito tempo atrás :
Bu iş uzun zaman sonra olmayacak. Bu hükümetin dediğinden çok daha derin bir konu.
Este trabalho tornaria-se, não em muitos anos... muito mais substancial, do que o governo agora pretende.
Eskiden bir grupta söylerdim ama bu uzun zaman önceydi.
Tive uma banda, mas isso foi há muito tempo.
Uzun zaman hastaydım Rachel. Bir hastanedeydim.
Eu estive doente durante muito tempo, Rachel, numa espécie de hospital.
Uzun zaman önce bir ada vardı adada Hollandalılar, Kızılderililer ve boncuklar vardı.
Há muito, muito tempo, havia uma ilha alguns holandeses, alguns índios e algumas missangas.
Bunun az rastlanır bir şey olduğunu bilirim çünkü uzun zaman oldu senin gibi birine yakınlaşmayalı.
E eu sei bem como isso é raro, porque já há muito tempo que não tenho ninguém que se pareça sequer contigo.
Nitekim uzun zaman sonra bu kadar dürüst bir şekilde çalıştığım ilk gündü
De facto, este é o primeiro dia que sinto ter feito um trabalho honesto como já não fazia há muito tempo.
Uzun zaman önce Saami halkı ona çok kızmış. Onu donmuş bir göle çekmişler. Noel Baba gelince altındaki buz kırılmış.
A muito tempo atrás, o povo Saami ficou zangado com ele, atraíram-no para um lago gelado.
Ayni zamanda hiçbir şey bu kadar şiddetli tartışma konusu olmamıştır. Kimileri bunun varlığını uzun zaman inkâr etti kimileri de bunu basit bir sanat veya kapris olarak değerlendirdi.
nada foi objeto de maior controvérsia. outros afirmaram que era fruto da arte e do capricho. as opiniões divergiam quanto aos órgãos que o constituíam.
Feci bir şeydi ve çok uzun zaman önceydi ben de bunu çok zor zamanla ödedim.
Uma tragédia... E já lá vai muito tempo e já paguei pelo que fiz... Cumpri uma pena dura.
Çok uzun zaman önce olsa da her ne kadar birbirimize çok acı çektirmiş olsak da bir zamanlar senin kızın olmamla gurur duyuyorum.
Mesmo que tenha sido há muito tempo ou mesmo se... nos magoámos muito... estou orgulhosa de ter sido tua namorada.
İnsanların içindeki renkleri görebildiğimi keşfetmem,... büyük bir kaygı içerisinde olduğum için uzun zaman aldı.
Quando descobri que podia ver estas cores nas pessoas, levou-me muito tempo porque fiquei num estado de ansiedade.
Uzun bir zaman mı?
É muito?
Bunu çok uzun zaman önce yapmalıydık. Cruz'un da katılması için bir McNamara / Troy varken yani.
Deveríamos ter feito isso há muito tempo, quando ainda havia uma McNamara / Troy a que a Cruz se pudesse associar.
Benden herhangi bir konuda tavsiye istemeyeli, çok uzun zaman olmuştu.
Há muito tempo que não me pedias um conselho acerca do que quer que seja.
Uzun zaman önce yaptığım bir hata ve şimdi bu yüzden büyük ihtimalle hepiniz ve değer verdiğiniz herkes ölecek.
Um erro que cometi há muito tempo. E agora, por causa disso, há boas hipóteses de todos vocês e todas as pessoas que vocês amam morrerem.
Uzun zaman önce ben böyle değilken herkes gibi bir annem vardı.
Há muito tempo, antes de eu ser assim, tive uma mãe, como toda a gente.
Meksika kökenli bir öğrencimiz olmayalı uzun zaman oldu.
Já passou algum tempo desde que tivemos uma menina de ascendência mexicana.
En son bir adamı öptüğümden beri oldukça uzun zaman geçti.
Já não beijo um homem há muito tempo.
Bir yol var. Bak, bir zaman önce, uzun süre aradıktan sonra bir şey buldum.
Um tempo atrás, encontrei uma coisa que procurava há muito tempo.
Hollowglen laneti masum bir kurbanla uzun zaman önce başladı.
A maldição de Hollowglen começou há muito tempo... O meu bebé não, por favor.
Alice uzun zaman boyunca çok sevdiğim iyi bir dostumdu.
A Alice foi tão querida durante tanto tempo, uma amiga tão grande.
Gerçekten ayık hâlde bir kızla konuşmamın üzerinden çok uzun zaman geçti.
Faz algum tempo desde que conversei com uma rapariga sóbria.
Geri kalan zamanımda uzun, normal ve dolu dolu bir hayat yaşamamam için bir sebep yok.
Não há razão para eu não viver uma vida normal e longo durante o resto desse tempo.
Çok uzun zaman önce bir ağaç ve bu ağaca düşkün bir genç varmış.
Há muito, muito tempo, havia uma árvore... E um jovem rapaz que adorava a árvore.
En son ne zaman uzun bir ilişkiye girdin?
Quando foi a última vez que teve uma relação duradoura?
Evet, iyi bir tamirat uzun zaman alacak.
Sim, vai tomar um bom tempo arranjá-lo bem.
Bir erkek bana çıkma teklif etmeyeli uzun zaman olmuştu.
Já faz um tempão que um homem me convida para sair.
Evet, bayağı uzun bir zaman.
É muito tempo.
Bu yüzden de, çok uzun zaman önce yaşanmış bir şey için kendimi paralamama hiç gerek yok. Ne yapacaksın Drew?
Por causa disso, não tenho de me massacrar por algo que aconteceu há muito tempo.
uzun bir gece olacak 26
uzun bir hikaye 19
uzun bir yol 26
uzun bir gündü 31
uzun bir süre 39
uzun bir yolculuktu 18
uzun bir gün oldu 24
bir zamanlar 253
zamanı 41
zaman 286
uzun bir hikaye 19
uzun bir yol 26
uzun bir gündü 31
uzun bir süre 39
uzun bir yolculuktu 18
uzun bir gün oldu 24
bir zamanlar 253
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanlama 22
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zamanımız azalıyor 34
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanlama 22
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zamanımız azalıyor 34