Zaman alacak tradutor Português
1,527 parallel translation
Bakın, bu biraz zaman alacak ama eğer bu bizi buradan kurtaracaksa buna değmez mi?
Está bem. Vai levar tempo. Mas, se isto nos tirar daqui, será que não vale a pena?
Ölü bir avukat ve 200 tanık... biraz zaman alacak.
Uma advogada morta e 200 testemunhas oculares : vai demorar um bocado.
Daha önce de söylediğim gibi, zaman alacak.
Como lhe disse, vai levar tempo.
Açıklaması biraz zaman alacak
Ok, isso vai ter que ser explicado. É...
Bunu kırmak biraz zaman alacak.
Vai demorar um pouco para examinar.
Patlama alanındaki kalıntılar üzerinde DNA testi yapıyorlar, ama biraz zaman alacak.
Ele está fazendo testes de DNA com os restos recuperados do local da explosão. Mas isso vai levar um tempo.
- Ve? - Biraz zaman alacak.
- E vai demorar um tempo.
Peki benim vatandaşlarım ne zaman alacak?
Haverá mais vacinas dentro de quatro ou cinco semanas.
Bay Simpson'ın iyileşmesi zaman alacak.
O Sr. Simpson ficará algum tempo no recobro.
Kendimi sana kabullendirmem zaman alacak, ama gerçek şu ki..
Vai levar tempo para to provar.
Hauser'dan bahsetti bize, ama onu konuşturmak biraz zaman alacak.
Bom, ele contou-nos sobre o Hauser, mas no que diz respeito ao Nova, vai demorar para termos respostas.
Üzgünüm ama buna alışmam biraz zaman alacak.
E morreu 150 anos atrás. Sinto muito mas vai levar um tempo para eu entender...
Tabii, tüm şahsi tercihlerini öğrenmesi biraz zaman alacak.
Claro que precisará de tempo para aprender as suas preferências.
Soruşturuyoruz, ama zaman alacaktır. Hükümetimiz, bunu Saudi hükümetiyle görüşüyor. Zaman mı alacak?
Nós somos investigando, mas levará tempo nosso governo está discutindo isto com o governo Saudita levará tempo?
Kendini iyi hissetmen biraz zaman alacak.
Só vai demorar até te sentires bem.
Oraya inmen biraz zaman alacak.
Vais demorar um bocado a chegar lá abaixo.
Bu biraz zaman alacak. Ara vermek falan istersen...
Isto deve demorar um bocado, pode ir descansar ou assim.
- Uzun zaman alacak.
- Será um processo longo.
Biraz zaman alacak.
Isso leva o seu tempo.
Bu veriyi düzenlemem biraz zaman alacak.
Vou demorar algum tempo a conferir os dados.
Sağol Greg, ama bununla depomu doldurmak biraz zaman alacak.
Obrigado, Greg. Vai demorar um pouco a encher o meu depósito.
Yani, Bu gece bir katedral tasarlayacaktım ancak, insanın anlaşılmazlığı ve Tanrı arasındaki ilişki biraz zaman alacak gibi.
Quer dizer, ia desenhar uma catedral hoje à noite. tipo, tirar um bocado do enigma da relação entre Deus e o homem.
Galiba, bu da biraz zaman alacak.
Bem, isso deve provavelmente demorar um pouco.
Biraz daha zaman alacak.
Só vai demorar um pouco.
Evet, bu biraz zaman alacak.
Sim, isto pode demorar um pouco.
Bu biraz zaman alacak ama bence her şey iyi olacak.
Sim. Vai demorar um tempo, mas acho que todos vão ultrapassar isto.
- Yüz konuk falan varmış. Herkesle görüşmemiz zaman alacak.
- Estavam lá mais de 100 pessoas, por isso, vamos demorar a interrogar toda a gente.
Tamam, ve bu uzun zaman alacak, değil mi?
Isto vai demorar muito, certo?
Otomatik bir programım var ama yine de zaman alacak.
Usei um programa automático, mas ainda vai levar um tempo.
Benim idarecilik tarzıma alışmanız biraz zaman alacak galiba.
Só vão ter de se habituar ao meu estilo de gestão.
Özellikle de senin, aynı yatağa girmediğin bir şefin olduğuna alışman biraz zaman alacak.
E tu, vais ter de te habituar a trabalhar com um chefe com quem não vais para a cama.
Biraz zaman alacak.
Vai levar algum tempo.
Enkazın altında kanıt bulmak zaman alacak.
Vai demorar um bocado passar através dos destroços.
Kimsenin onun arzularını durduramayacağını anlaması ne kadar zaman alacak?
Quanto tempo demorará até ela perceber que ninguém a pode obrigar a nada que ela não queira?
Size yolu tarif edebilirim ama korkarım geri dönmeniz biraz zaman alacak.
Podia indicar-vos o caminho correcto, mas receio que vá demorar um pouco a voltar para trás.
Korkarım ki biraz zaman alacak.
Vai demorar um pouco.
Bu biraz zaman alacak.
Isto vai levar um tempo.
Galiba bu biraz zaman alacak.
O que diz de comermos algo?
Zaman genişlemesi yüzünden biraz zaman alacak bu.
Certo.
Benim patatesim o salçadan ne zaman nasibini alacak, onu merak ediyorum. Eleştirdiğimi sanma.
- Ei, eu não vos estou a criticar.
C. Stone ile çalışırken bana,'gerçekleştiği zaman beni hayrete düşürecek şeyleri'hedeflememi söyledi. Aklımı başımdan alacak şeyleri.
Quando trabalhei com o Stone, ele disse : " Vais fixar um objectivo tão ambicioso que, se o atingires, nem vais acreditar.
Mahkemeye başvuracağım. Evet, o zaman göreceğiz, Chester'ı kim alacak bakalım.
Eu vou-te levar a tribunal e aí veremos quem fica com o Chester.
Bunu bulmam biraz zamanımı alacak.
Vai demorar um pouco para encontrar este.
Genetik testler zaman alacak.
Os testes genéticos demoram tempo.
Başkasının görüşünü alacak zaman yok.
Não há tempo para uma segunda opinião?
O işi yaparken sizi kameraya alacak birine ihtiyacın olursa beni çağır. Ya da neyse. Sizin için zaman yaratırım.
Se um dia precisarem de alguém para vos filmar a fazer "aquilo", eu arranjo um tempinho.
Bu hastane ne zaman kendi foton emişli kamerasını alacak?
Quando é que este hospital vai ter micro câmaras sintonizadas?
Bu biraz zaman alacak.
Isto levará algum tempo.
Bu süper zor, süper kafa patlatıcı programın içindesin ki bu çok zamanını alacak.
Tu estás num programa super difícil, de super cérebros que te vai ocupar muito tempo.
- O zaman kim işi alacak dersin?
E quem achas que fica com o cargo? A Karen.
Ne kadar zamanımızı alacak?
A que horas partimos?
alacakaranlık kuşağı 39
alacakaranlik kuşaği 23
alacak 20
alacaksın 58
alacaksınız 23
alacak mısın 19
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
alacakaranlik kuşaği 23
alacak 20
alacaksın 58
alacaksınız 23
alacak mısın 19
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanlama 22
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zamanım var 22
zamanımız azalıyor 34
zaman geldi 92
zamanım yok 137
zamanlama 22
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zamanım var 22
zamanımız azalıyor 34
zaman geldi 92