Çalışma odasında tradutor Português
234 parallel translation
- Çalışma odasında.
- Ele está no gabinete.
- Çalışma odasında hanımefendi.
- No escritório, senhora.
Çalışma odasında hemen halledebiliriz.
Podemos resolver já isso no salão.
Çalışma odasında, değil mi?
Na sala de visitas não é?
Çalışma odasında görüşeceğim.
Atendo na sala.
Çalışma odasında aradım ama orada yoktu.
Não. Eu procurei no estúdio, mas não estava lá.
Çalışma odasında ateş yanıyor. Büyükbabama telefonla ulaşabilirim sanırım.
Há um incêndio no estudio, creio que poderei localizar o meu avô pelo telefone.
Sanırım çalışma odasında bir iş görüşmesi var, Madam.
Creio que está a ter uma reunião de negócios lá em baixo no gabinete, madame.
Dr. Anderson beni çalışma odasında bekliyor.
O Dr. Anderson está à minha espera no gabinete.
Hayır efendim, çalışma odasında bazı iş ortaklarıyla beraber.
- Não, senhor. Está no gabinete com os seus sócios, senhor.
Profesör çalışma odasında.
O professor está no seu estúdio.
Başkan sizi çalışma odasında bekliyor, yüzbaşı.
O Presidente gostava de vê-lo no escritório, Capitão.
Morbius çalışma odasında.
Morbius está no seu estúdio, senhor.
Babamı gördüm. Çalışma odasında bir ışık vardı ve babam oradaydı.
Eu vi o papai, e havia uma luz em seu estudio, e ele estava lá.
- Bay Vogler yarın sabah Bay Egerman'ın çalışma odasında özel bir gösteri yapacak.
- O Sr. Vogler apresentar-se-á... em privado, amanhã de manhã, na sala de estar do Sr. Egerman.
Bay Hughes hala çalışma odasında mı?
- O Sr. Hughes ainda está no estúdio?
Her şey burada. Çalışma odasında bir yerde, küçük bir kasa var.
Em algum lugar desse escritório tem um cofre.
Burada, çalışma odasında.
Bem aqui nesse escritório.
- Sizi yukarıda çalışma odasında bekliyor.
- Ele o espera no gabinete lá em cima.
Gömme dolapta mı? Çalışma odasında mı?
No armário ou na cómoda?
Mücevherler, bankada durmadıkları zamanlarda çalışma odasında, gizli bir bölmede duruyorlar.
Quando as jóias não estão no banco, estão escondidas num cofre engenhoso aqui nesta sala. Onde acha que está?
Tabiki, çalışma odasındaki masanın üstüne, sayısız albayın sayısız araştırmasında olduğu gibi, serilmiş ya da bir bez bebek gibi bir kütüğün içerisine oturtulmuş olabilirdin.
Podia morrer em cima da mesa no escritório como muitos coronéis em muitos escritórios. Ou podia ser atirado ao cesta da roupa suja como uma boneca de trapos.
Hikayemi kanıtlamak için birkaç noktayı işaret etmek istiyorum, çalışma odasında size gösterdiğim patlatılmış kasa ve kilerdeki kostüm sepeti gibi.
Tenho a certeza disso, mas quero apontar alguns factos para provar a minha história. Como o cofre explodido no escritório e o baú de roupas que viu na cave.
Kocam yukarıda çalışma odasında değil.
Meu marido não está lá em cima no estúdio.
Hitler'in küçük çalışma odasında diğerlerine katıldım.
Juntei-me aos outros no pequeno gabinete de trabalho de Hitler.
- Çalışma odasında.
- No gabinete. Prendemos 200 pessoas.
Çalışma odasında olmalı.
Deve estar no escritório.
Babamın çalışma odasında ne yapıyorsun?
O que fazes no escritório do meu pai?
- Çalışma odasında yemek istiyorum.
- Vou comer no escritório.
Bunları çalışma odasında bulduk.
Estas encontrámos no escritório.
Çalışma odasında uzanacağım.
Vou estender-me no escritório.
Bayan Malloy, subaylarım ve ben... çalışma odasında kahve ve brendi içeceğiz.
Sra. Malloy, eu e os meus oficiais tomamos café e brandy no escritório.
Saat 6'da sabah duası için Edvard'ın çalışma odasında toplanırız.
Às 6h, rezamos no gabinete de Eduard.
- Çalışma odasında buluşalım.
- Vemo-nos na sala dos alunos.
Çalışma odasında, Doktor Alpert'la birlikte.
Está a ser visto pelo Dr. Alpert.
Çalışma odasında.
No escritório.
Sizinle konuşmak istiyorum Bay Emerson, çalışma odasında lütfen.
Desejo falar consigo, Sr. Emerson, na sala de estar, por favor.
Çalışma odasında, galiba.
Achas que no escritório.
- Evet, çalışma odasında.
Está no escritório.
Felix hala çalışma odasında ve pastayı kesmemiz gerek.
O Felix ainda está no estúdio e temos que cortar o bolo.
- Çalışma odasında.
- Sim, está no estúdio.
Onu çalışma odasında bağladım.
Tenho-a amarrada na sala.
Ben, babamın çalışma odasında kilitli kaldım. O dünyanın elit diplomatları arasındaydı.
Eu fiquei trancado na sala de leitura do meu venerado e temido pai, onde ele recebia o corpo diplomático de Londres, a elite do mundo.
Sanırım, Albay Mustard, cinayeti çalışma odasında bir şamdanla işledi.
Acho que foi o coronel Mustard que o atingiu, no estúdio, com um castiçal.
Çalışma odasında, yatak odasında?
Não... - No escritório?
Arkasında küçük bir çalışma odası var.
Há um pequeno estúdio atrás.
Niye çalışma odasına gitmiyor ve bu konu hakkında konuşmuyorsunuz?
Por quê não vão até o estúdio conversar?
Aslında, o zamandan beri çalışma odasına girmeye cesaret edemedim...
Para dizer a verdade, não tenho tido coragem para entrar no escritório dele desde então...
Sanırım bu yüzden çalışma odasını evin bu tarafında seçmiş olmalı.
Terá sido por isso que ele decidiu ter o escritório nesta parte da casa.
Anladığım kadarıyla çalışma odasının açık penceresinin altında oturmuş kitap okuyordunuz.
Pelo que sei, estava sentada, a ler, no banco, no exterior da janela aberta do escritório.
Belgeler falan çoğunlukla kütüphanedeki çalışma masasında veya yatak odasında olabilir.
Jornais e coisas do género costumam estar na escrivaninha da biblioteca. Ou talvez no quarto. Ou talvez...
odasında 65
odasında değil 16
çalışıyorum 310
çalışma 18
çalışıyor 250
çalışmak 46
çalışıyorsun 24
çalış 161
çalıştım 51
çalışıyordum 70
odasında değil 16
çalışıyorum 310
çalışma 18
çalışıyor 250
çalışmak 46
çalışıyorsun 24
çalış 161
çalıştım 51
çalışıyordum 70
çalışmıyor 158
çalıştı 29
çalışıyor musun 55
çalışıyoruz 40
çalışacağım 46
çalıştır 90
çalışkan 20
çalışmaya 17
çalışırım 44
çalışın 67
çalıştı 29
çalışıyor musun 55
çalışıyoruz 40
çalışacağım 46
çalıştır 90
çalışkan 20
çalışmaya 17
çalışırım 44
çalışın 67