Çok hafif tradutor Português
427 parallel translation
Benim anne takıntım olduğunu biliyorum, ama çok hafif.
Sei que tenho uma fixação materna, mas é ligeira.
Çok hafif çalacağım. Çünkü sana bağırarak anlatamayacağım şeyler var.
Vou pôr muito baixinho, porque tenho coisas para te dizer que não posso gritar.
Devlet çok hafif ceza verdi.
O governo deixou-me escapar facilmente.
Hayır, efendim, üssün gönderdiği alüminyum mermiler dışında, ama çok hafif görünüyorlar.
Não, excepto as peças de alumínio mas parecem muito leves.
Hayır, çok hafif.
Não, é muito leve.
Bu meteor ya çok hafif, ki böyle bir şey olamaz, ya da içi bos.
Aquele meteoro ou é muito leve, o que é inaudito, ou então é oco.
Hamur çok hafif.
E a massa é levíssima.
Çok hafif bir elektrik çarpması hissedeceksiniz.
Irá sentir um pequeno estímulo eléctrico.
Çok hafif ve güzel.
É leve e bonito.
Kabuklu kısmını kesmiş, bu yüzden tadı çok hafif.
Ele corta a côdea. Por isso é sanduiche light.
- Elin çok hafif. - Sende de beyin var...
- os teus dedos leves - a tua inspiração
Hafif bir tornavida lütfen. Çok hafif.
Gostava de um screwdriver, por favor.
- Haydi, çok hafif. - Çıkardınız mı?
- Vamos lá, é agora.
- Göreviniz çok hafif olacak.
- O seu trabalho será muito leve.
Çok hafif olacak, namlusu da kısa olmalı.
Deve ser muito leve e ter um cano curto.
Ancak duyarlılık çok hafif ve kuru.
Mas a sensação é reduzida e seca.
Çok hafif, plastik. "
Levíssimo, de plástico. "
Çok hafif dokundum.
Mal lhe toquei.
Aklıma gelmişken, bir pilot çok hafif olarak yaralandı.
Obrigado. Já agora : um dos seus pilotos sofreu algumas lesões ligeiras.
Çok hafif bir işin var. Bu bacağı otel makbuzlarını ödemediğim için beni suçlayasın diye mi kaybettim?
Perdi esta perna, e você me acusa de não pagar o hotel.
Çok hafif bir çocuktu.
Mas ele era muito levezinho.
Çok hafif.
É tão leve!
Çok hafif geçiriyor olabilir.
Ele pode ter só um pouco.
- Kendimi çok hafif hissediyorum.
- Meu dinheiro vale aqui.
Bir mum sıçramış ve çok hafif yanmış.
Cera espalhada e uma leve queimadura.
Bana gösterdiğin onca anlayışa bir teşekkür çok hafif kalır.
É o mínimo que posso fazer por toda sua bondade.
Normal, mentollü, çok hafif.
Normal, mentol, ultra-light.
Bu hindi çok hafif.
Este peru está tão leve...
Çok hafif, iyi de kapanmıyor.
Está frouxo, não fecha muito bem.
Hayat çok hafif. Bir taslak gibi, asla içini dolduramıyor... ya da düzeltemiyoruz. Daha iyi yapamıyoruz.
A vida é tão leve... tal como um contorno que nós nunca... preenchemos... ou corrigimos... conseguimos fazer melhor.
Hayat benim için çok ağır... senin içinse çok hafif.
A vida é muito pesada para mim, e é tão leve para ti.
Kazara, ama yaptıkları yanında bu çok hafif..
Um acidente.
Namlu çekişi çok hafif.
Aumenta a velocidade.
Çünkü, ımmmm... aşağıda oturanların uykusu çok hafif.
Porque... Porque... as pessoas que vivem no andar de baixo, têm o sono muito leve.
- Bu çok hafif.
- Sim?
Hayalgücü kuvvetli bir insanda hafif bir sarsıntı bile çok ciddi sonuçlar doğurabilir.
Mesmo a mais pequena batida pode provocar este tipo de resultados numa pessoa imaginativa.
Bunlar sahiden çok hafif.
Muito ligeira.
Şimdi, bu çok zeki ve kurnaz boksör Braddock hafif sollarla bana vurmaya başlıyor.
Esse cara, o Bradock, é muito esperto. E macaco esperto vem para cima de mim no primeiro round, certo?
Çok daha hafif ses. Yaylılar biraz daha yavaş.
E mais piano e menos corda.
Gelmek ister misiniz? İsterdim, ancak başımda hafif bir ağrı var, güneşten sanırım. Ve korkarım kimyasallar çok da iyi gelmeyecektir.
Tenho uma ligeira dor de cabeça, e creio que os químicos não ajudariam.
Çok uzun olmayan bir süre öce, Fransa'nın göklerinde uçan bir gemi gördüm, havadan daha hafif olan bir havayla doldurulmuş büyük bir torba ile desteklenmişti.
Não há muito tempo, vi um barco voando nos céus de França... suportado por um grande saco de ar que era mais leve do que o ar.
- Çok hafif.
- É muito fraco.
Sizler hala çok hafif yolculuk yapıyorsunuz!
Vocês ainda viajam com pouca bagagem!
Hafif kırlaşmış, hafif orta yaşlı ama çok aşık bir kaplan.
Um tigre de meia idade, um pouco grisalho, mas muito apaixonado.
Yağmur çok şiddetli değil. Hafif sağanak.
Não se importe com a chuva, é só um duche.
Can kafesten uçmayı bu kadar çok isterse damara bıçakla hafif bir dokunuş, kaçışını kolaylaştırır.
Quando a vida quer muito fugir, basta o toque de uma faca nas veias para que se vá.
Çok ağır ya da hafif miydi? Ya da benzeri bir şey?
Estava muito pesada, ou muito leve?
Ve termos gibi çok daha hafif bir şey yüzlerce metre uzağa savrulmuş olabilir. Belki de savrulmuştur.
Algo tão leve como um termo pode ter voado para longe, talvez tenha sido projectado.
Şimdiyse her şey çok farklıydı. Havanın kendisi bile! Geçmişin kuru ve sert esen rüzgârı yerini hafif ve hoş kokular taşıyan melteme bırakmıştı.
Ao invés da ventania seca e brutal que me acolhera outrora, soprava uma brisa suave carregada de aromas.
Çok daha hafif bir araba!
É um carro muito mais leve.
Çok güzel, hoş ve hafif...
Fantástico, bem, leve...
hafif 38
çok hoşsun 64
çok heyecanlıyım 140
çok hoşuma gitti 64
çok hastayım 35
çok hoş 795
çok havalı 33
çok hoşuma gidiyor 19
çok hoş görünüyorsun 55
çok hoşuna gidecek 20
çok hoşsun 64
çok heyecanlıyım 140
çok hoşuma gitti 64
çok hastayım 35
çok hoş 795
çok havalı 33
çok hoşuma gidiyor 19
çok hoş görünüyorsun 55
çok hoşuna gidecek 20
çok hoşsunuz 21
çok heyecanlandım 55
çok hasta 99
çok hoşuma gider 34
çok harika 48
çok hoş bir kız 25
çok heyecanlı 80
çok hoş değil mi 27
çok hoş olur 23
çok hızlısın 42
çok heyecanlandım 55
çok hasta 99
çok hoşuma gider 34
çok harika 48
çok hoş bir kız 25
çok heyecanlı 80
çok hoş değil mi 27
çok hoş olur 23
çok hızlısın 42
çok haklısın 247
çok heyecan verici 71
çok hoşlar 25
çok hızlı 94
çok hoş biri 33
çok hassas 27
çok heyecanlıydı 27
çok hoştu 69
çok haklısınız 85
çok haklı 59
çok heyecan verici 71
çok hoşlar 25
çok hızlı 94
çok hoş biri 33
çok hassas 27
çok heyecanlıydı 27
çok hoştu 69
çok haklısınız 85
çok haklı 59