English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ Ö ] / Öyle kal

Öyle kal tradutor Português

847 parallel translation
Öyle kal.
Vá lá, esteja quieto.
Öyle kal.
Alto.
Tam öyle kal.
Fiquem como estão.
Evet, oğlum. Öyle kal ve tam perdesini çal.
Deite cá para fora esse ritmo.
"sonunda da öyle kalır."
"a sua natureza original."
"Kendi doğasına uyan kişi, başta nasılsa sonunda da öyle kalır."
"Quem seguir a sua natureza, acabará por manter a sua natureza original."
Onların kemikleri öyle kalın değil, benim serçe parmağım kadardır.
Os ossos são mais finos que o meu dedo mindinho.
Elini uzatıp seni ardına dek açar ve hep öyle kalırsın.
Chegas e abre-te os braços e tu ficas assim.
Öyle kal.
Quieto.
Öyle kal.
E gostava que o ficasses.
Öyle kal.
Fica deitado.
Öyle kal.
Cá estão elas.
... öyle kalın baldırlar!
Aquelas coxas gordas!
Diğer şehirlerde insanlar ne iseler öyle kalırlar.
Desculpem, penso assim.
Öyle kalın.
Não se mexa.
Öyle kal...
Fica assim!
Oh, öyle kal.
Fica assim!
O halde... Church'ü izleyen, kalın gözlüklü, iri yarı bir adamınız yok, öyle mi?
Então não tinha... não tinha um homem entroncado com óculos grossos a vigiar o Church?
Tabii. Dalïs hïzïnï çïrpïsla azalt ve havada öyle asïlï kal.
Diminuir a velocidade de mergulho com os flapes e ficar a planar no ar.
Bana öyle geliyor ki kalıntı bırakmayan arsenik şimdiye kadar keşfedilmiştir.
Parece-me nesta altura que alguém já terá descoberto um veneno que não possa ser identificado.
- Kalıyor muyum? - Öyle galiba, seni buradan atacak adam olmadığına göre.
Sim, já que não há um homem para pô-lo na rua.
Kendime bir çiftlik alırım orayı öyle bir yaparım ki burası kümes gibi kalır yanında.
Vou comprar um rancho... que fará este parecer um buraco.
Bense iyiliğimden mi, belamı aradığımdan mı, öyle vermişim ki kraliçeye kendimi, çevresinde dönen bir yıldız gibi, her hareketimde bağlı kalıyorum ona.
E, quanto a mim, seja a minha virtude ou o meu tormento, ela está tão associada à minha vida e alma tal como a estrela apenas se move na sua esfera, eu não posso passar sem ela.
Benim için falanca numaralı bir mahkumsun, öyle de kal.
Para mim, és só uma cara e um número e deixemos isso assim.
Göğüs göğüse kalıp ayrılınca, öyle yok öyle.
Quando o agarras não há nada disto.
Öyle olursa hummadan aklımızı kaçırana dek orada kalırız.
Qualquer coisa pode acontecer, se não sairmos daqui... podemos até ficar com febre.
Savaş halinde ülkeniz öyle bir vurur ki... Pearl Harbor onun yanında tokat gibi kalır. Amerika'yı kendi silahıyla vurmak kaderin bir cilvesi diyebilirsiniz.
Se houver guerra, o vosso país faz um ataque... que fará Pearl Harbour parecer uma mera reprimenda, usando a própria arma americana, caso goste de ironias.
Öyle kal.
Fique quieto!
Evet, fakat ben öyle değilim, otur yerine ve orada kal, o şekilde herkes daha güvende olur.
É um mau atirador. - Sei que não sou bom. Será melhor que se sente aí, assim estarão todos mais cómodos.
Çocukken oturma odasında oturup, konuşurken görürdüm bazen onları benim ihtiyara hayran kalırdım, her zaman öyle şefkatliydi ki.
Eu costumava vê-los, quando era pequeno, sentados na sala, conversando sem parar. Eu adorava o meu velho porque ele era muito bom.
O 10 bin dolarla öyle bir mabet kurarım ki, Wheeling Island'daki, yanında tavuk çiftliği gibi kalır.
Com aqueles $ 10.000 eu podia construir um tabernáculo que fizesse o de Wheeling Island parecer uma capoeira.
- Yerinde kal. - Hepiniz bela arıyorsunuz, öyle mi?
- Querem arranjar sarilhos, não querem?
Yani, bu ölüm kalım mücadelesinde, bir yandan da denizin dibine bakıp bunları görecek vaktiniz oldu, öyle mi?
Haveis tido tempo à hora da morte de olhar esses segredos das profundezas?
- Evin hanımı bana kal dedi. - Evet, öyle.
- A Madama é que me disse para ficar.
Belki de öyle yapmalıyım ama... geç kalıyorum.
Talvez eu pudesse, mas... agora está a ficar tarde...
Öyle kal.
Aguenta-o.
Ben sadece gerçeklerin öğrenilmesini istiyorum ve sandıkta kilitli kalırsam, öyle olmayacağının farkındayım.
É só que quero que se diga a verdade... e se estou presa em minha caixa, sei que ninguém o fará.
Orada kalıyor, tamam. Fakat bu gün ayrılıyor, öyle sanıyor.
Ele está mesmo no hotel, mas parte esta manhã.
Ben de öyle, fakat onu yine burada yakalarsam, kedisiz kalırsın.
Também eu, mas se o apanhar aqui outra vez, você fica sem gato.
Öyle kal!
Deixe isso!
Ve sen halen kalın kafalı Scot'sun, öyle değil mi?
E tu continuas o mesmo casmurro, não é?
Ve öyle görünüyor ki, buradaki kalışımız sona erdi.
Parece que nossa estadia chegou ao fim.
Endişelenme! Bu kadar para ile düşsen bile ayakta kalırsın. Öyle mi dersin?
Não devia preocupar-se com todo o seu dinheiro, aconteça o que acontecer, tem sempre as costas quentes.
- Bu ışık bütün gece açık mı kalıyor? - Öyle
É suposto manter esta luz acesa?
Öyle kal.
Estás no sítio certo.
Hoşça kal Giannelli. Hoşça kal Öyle deme belki her şey düzelir.
Conseguimos arranjar tudo, não achas?
Eğer kalırsam ya daha fazla adam ölür yada ben öyle mi? Beni düşünmüyorsun.
Ou terás outra morte nas mãos, ou serás morto.
Öyle görünüyor ki kaçış yolumuz tıkalı.
Parece que a nossa estrada para sair daqui está fechada.
Kal öyle!
Agora fica assim!
Ama senle ilgili bir sorunum olursa, Palmer, seni yakarım Palmer, seni öyle bir yakarım ki, Ross'un seni bulduğu yere geri dönmek zorunda kalırsın.
Mas se tiver problemas consigo, mordê-lo-ei, Palmer, e morderei com tanta força que voltará para onde quer que o Ross o tenha encontrado.
Hep öyle, Londra'dan çıkalı 2 mil olmadan şikayete başlamıştı.
- Querida, ela é sempre a mesma. Nada está bom.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]