Özel bir şey değil tradutor Português
139 parallel translation
Oh, özel bir şey değil, tatlım.
Oh, não é nada pessoal, querido.
Özel bir şey değil.
Nada.
- Özel bir şey değil.
- Nada de especial.
Bu öyle ilk baskı ve özel bir şey değil sadece bir kitap.
Não é uma primeira edição, é apenas um livro.
Özel bir şey değil. Bir göz at.
Nada importante, pode ver.
Yine de özel bir şey değil mi?
É realmente outra coisa.
- Özel bir şey değil.
- É só um clarete barato.
Özel bir şey değil, ulaşım için.
Claro que não é nada especial.
Bu, sana özel bir şey değil.
Não é nada pessoal.
Bu özel bir şey değil
Não é nada especial.
Fakat özel bir şey değil sadece getir götür.
Não é nada de especial, só para transporte.
Özel bir şey değil.
Nada de especial.
Hayır.özel bir şey değil.
Não é nada de especial.
Özel bir şey değil.
De nada em particular.
Özel bir şey değil, sadece kızarmış peynirli ekmek.
É pouco, mas gostaria de sandes de queijo?
Yani, özel bir şey değil.
Não é por nada concreto.
Özel bir şey değil.
Nada especial.
Normaldi. Özel bir şey değil.
Muito normal, acho eu, igual a tantas outras.
- Özel bir şey değil.
Em especial.
Özel bir şey değil.
- Nada em específico.
- Ama özel bir şey değil.
Não tem nada de especial.
Bu özel bir şey değil.
Não é nada de especial.
- Özel bir şey değil, sadece kapat.
- Nada de especial, fecha os olhos, por favor.
Hayır, seninkine özel bir şey değil.
Não, não especialmente o teu cão.
Özel bir şey değil ama... Sonra bunu buldum, bakın. Yardım edin.
Nada especial e então eu encontrei isto.
- Özel bir şey değil.
- Nada que não pudesse levar.
- Özel bir şey değil.
Só feliz de ver você bem.
Yine de özel bir şey değil.
Mas também não é nada especial.
Demek istediğim, aranızdaki özel bir şey değildi değil mi.
Quero dizer, o que tinham nunca foi muito especial.
Cinayet silahı da öyle özel bir şey değil.
A arma do crime também não é nada de especial.
Belki çok özel bir şey değil ama.
Não é nada de especial.
Bazıları, bir bebek sahibi olmak çok da özel bir şey değil diyebilir.
Algumas pessoas diriam que ter um bebé não é nada de especial.
Dün geceki iş diğer 100'ünden farksızdı. Özel bir şey değil, para vurgunu.
Ontem tive um trabalho igual a outros.
Özel bir şey değil.
Não, não. Nada de mais.
Evet, ediyorsun! Özel bir şey değil.
Não é exclusivo.
Kişisel bir şey değil Bay Parrish... ama aramıza katılıp da özel meselelerini halletmek için... yasalardan yararlanmaya çalışan yabancılara pek sıcak bakmıyoruz.
Não é nada de pessoal, Sr. Parrish, mas nós não aceitamos muito bem que venham forasteiros... tentar usar a nossa lei para resolver os seus rancores privados.
- Ama ben de özel bir şey var, değil mi?
- Mas tenho algo especial, não é?
Bu özel hayatın ihlali gibi bir şey değil mi?
Isso não é invasão de privacidade ou algo assim?
Bu gece bana özel bir şey hazırladın, değil mi?
Tens uma coisa especial para mim, esta noite?
Özel bir şey için değil.
Nada em especial.
Bu, 5nîın yapacağı türde bir şey değil, Tabiî aralarında özel bir şeyler yoksa.
Nós convocámo-la porque lembra-se de fazer afirmações sobre a menina McBeal? Não, não me lembro.
Özel bir şey değil...
- Não é nada de mais...
Ozel bir sey degil, kralicem.
Não é nada pessoal, senhora rainha.
Özel herhangi bir şey değil?
Nada de especial?
- Özel bir şey değil.
Você tirou as roupas dela?
Bir yıl dönümüne saygı göstermek sağlıksız veya yanlış bir şey değil, ama bunu özel olarak yapman için bir yol bulacağız.
Sabe, não faz mal nem é errado celebrar um aniversário, mas temos que encontrar uma forma de fazê-lo em privado.
Sende özel bir şey sezdiğim için seninle anlaşmıştım Nat Cole ya da Charles Brown gibi çaldığın için değil.
Eu contratei-te porque senti algo especial em ti. Não foi porque parecias o Nat King Cole ou Charles Brown.
Garson muhabbeti, bilirsin. Onu, özel bir konuma sokacak bir şey değil.
Empregada, sabe, não é propriamente uma namorada.
Başkaları için bir şey pişirmek, çok özel bir tatmin... öyle değil mi?
É uma real e especifica espécie de satisfação, não é assim... cozinhar para as pessoas?
Maia'nın özel hayatına saygı göstermek önemsiz bir şey değil fakat o günlükte bulunabilecek bilgileri incelemek zorundasın.
Respeitar a privacidade da Maia não é coisa pequena, mas tens que ter em conta as informações que possam estar naquele diário.
Yani çok şey yaşadın biliyorum ama bu özel bir şey, değil mi?
Tu pareces estar bem à frente, mas mesmo assim, Isso quer dizer algo, certo?