About the money перевод на турецкий
3,592 параллельный перевод
- Yeah, but I wasn't really paying attention till he said something about the money.
Söyledi ama ben işin içinde para olduğunu söyleyene kadar konuyla ilgilenmiyordum.
He doesn't care about the money.
Derdi para değil.
I don't think that Victoria will care about the money as long as she has you.
Sen yanında olduğun sürece Victoria'nın parayı umursadığını sanmıyorum.
Why is it you seem more upset about the money than me staying?
Neden kalmadığıma değil de para olmadığına daha çok üzülüyormuşsun gibi geliyor?
I knew. You act like you're all about the money... but I know you spent every penny you had on helping the intermediate players to level up.
Neredeyse kazandığın bütün paranı orta bölgedeki oyunculara yardım etmek için kullandığını biliyorum.
It's certainly not about the money.
Kesinlikle parayla ilgisi yok.
There was something about the money transfer that felt hinky to me.
Para transferinde bana aşırı garip gelen bir şey vardı.
I never cared about the money.
Para hiçbir zaman umurumda olmadı.
What about the money I give you?
Benim sana verdiğim paralar peki?
Rick, we feel we have a long-standing business relationship with you, and it's not just about the money, so...
Rick, seninle uzun soluklu bir iş ilişkimiz var. Bunun parayla bir alakası yok.
I mean - - It's not about the money.
- Bu para meselesi değil.
Now can it be about the money?
Şimdi para meselesi olabilir mi?
It's not about the money.
Para önemli değil ki.
Hey, look, it was just about the money, okay?
Bakın, hepsi parayla ilgiliydi, tamam mı?
Well, what about the money?
Para ne olacak peki?
Except for the fact that you're allowing Amanda Clarke and your best friend to live above a bar, clueless about the money that's rightfully hers.
Amanda Clarke'ın ve en yakın arkadaşının hakkı olan paradan haberi olmadan bir barın üst katında yaşamalarına izin verdiğin kısım hariç.
Don't worry about the money.
Parayı önemseme. - Peki.
Not about the money.
Konu para değil. Max, hadi.
Everything is fine but what about the money?
Her şey yolunda. Ama para ne olacak?
I wanted to talk to you about the money Chuck owes.
Chuck'ın sana borçlu olduğu para hakkında konuşmak istedim.
Uh, sorry, what about the money?
Şey, pardon. Parası ne olacak?
It's not about the money.
Mesele para değil.
She's gone! Plus, we know about the money!
Ayrıca paradan haberimiz var.
Right, so it's about the money.
- Yani mesele para.
It's not only about the money.
Mesele sadece para değil.
So this money he's talking about must be in the briefcase.
Bahsettiği para bu çantada olsa gerek.
When I was about 1 year old, since the room was very cold and we had no money for heat, father just put me on his stomach.
Galiba birinci yaş günümdü. Kömür alacak paramız olmadığı için yerler çok soğuktu. Üşümeyeyim diye babam beni karnına oturtmuştu.
- He won't call about the money.
Para için aramayacak.
Well, you know how they say one of the biggest things couples fight about is money?
Çiftlerin en çok parasal konularda kavga ettiklerini söylerler ya hani?
If you didn't know about he's plan with the money, why didn't you just say so?
Parayla ne yapacağını bilmiyorsan neden bilmiyorum demedin ki?
Oh, it was OK. You know. I made a lot of money today, and the customers were complimentary about the food.
Bilirsin işte, bugün bayağı para kazandım ve müşteriler yiyecekleri çok beğendiler.
But your boyfriend, the geologist, he was so enthusiastic about all of this when he persuaded me to spend so much of my money to run tests.
- Ama erkek arkadaşın, jeolog... Test yapmak için beni paramın çoğunu harcamaya ikna ederken bu konuda pek hevesliydi.
About the missing money...
Kayıp para hakkında...
It's about money and business, and not wanting the shares to drop.
Para, iş derdindesiniz. Hisselerin değerinin düşmesini istemiyorsunuz.
They were destroyed, but Bex told an anonymous collector about the Cole James piece, which means now we have the money to replace them.
Mahvetmişler, ama Bex dedi ki ismini vermek istemeyen bir koleksiyoncu Cole James parçasını istemiş, ki bu onlara verecek paraya sahip olacağımız anlamına geliyor.
Leopold sat back and watched the money pour in, but his dirty little secret was about to be rumbled.
Leopold arkasına yaslanarak ülkesine para akışını izliyordu ama rezil küçük sırrının iç yüzü anlaşılmak üzereydi.
My burns have affected our... intimacy... because all night, I talk about how much money I'm going to make from the lawsuit.
Yanıklarım aramızdaki ilişkiyi etkiledi çünkü tüm gece davadan ne kadar para kazanacağımı konuştum durdum.
Did the two of you talk about how much money you could make if you could just bend the rules, how easy it would be to forge documents to put people into mortgages that they couldn't afford, and how you could make a quick buck by selling them off to investors?
Kuralları esnetip, kolayca sahte belgeler düzenleyerek insanları karşılayamayacakları kredilerin altına sokup, evlerini ellerinden alarak başkalarına satınca ne kadar çok ve çabuk bir şekilde para kazanacağınızı aranızda konuşmuş muydunuz?
My burns have affected our... ( whispers ) : intimacy... because all night, I talk about how much money I'm going to make from the lawsuit.
Yanıklarım aramızdaki ilişkiyi etkiledi çünkü tüm gece davadan ne kadar para kazanacağımı konuştum durdum.
Is money really the only thing you care about?
Gerçekten umurumda olan tek şey para mı?
The only thing he cared about was money. And fucking, he certainly enjoyed that.
Umursadığı tek şey para ve de düzüşmekti.
I need to hammer that home when he taunts me about my family money and Harvard and the rest.
Adam beni aile servetim, Harvard ve saireyle ilgili olarak iğnelediğinde o evi yerle bir edebilmeliyim.
Well, your girl found out where the CIA was stashing the money right about when I did.
Kız arkadaşın CIA'nin parayı tuttuğu yeri benden hemen sonra öğrendi.
The man wants to spend money to make you thinner, prettier, and younger and you are thinking about not doing it.
Adam seni inceltmek, güzelleştirmek ve gençleştirmek için para saçıyor, sen de bunu kabul etmemeyi düşünüyorsun.
The only respectable thing about you, old sport, is your money.
Senin saygıdeğer tek yanın azizim, paran.
Men of the Alabama lifeboat, I'm here to talk about your money.
Alabama cankurtarandakiler, para hakkında konuşacağım.
I do not know anything about money Ellen, until I found the letter.
Bilmiyordum ki mektubu bilene dek
She said she tried to understand you, but she couldn't make any sense of what you were saying about this money or where you got it, that you were acting as if it just fell out of the sky into your lap.
Seni anlamaya çalıştığını ama parayı nereden bulduğunu bir türlü anlamadığını, paranın kucağına gökten düştüğünü anlattığını söyledi.
Of course, I can't do it alone, but I was thinking about taking the money from the grocery store and creating an institute where people can come and study how to regain man's balance with nature.
Elbette ki bunu kendi başıma yürütemem ama düşündüm de marketteki paraları alarak insanların doğa yardımı ile dengelerini bulmayı öğrendikleri bir enstitü kuracağım.
I'm talking about where the money comes from.
Paranın geldiği yerden bahsediyorum.
'Cause I know you're so worried about how much money the Bureau's gonna fucking spend.
Çünkü büronun ne kadar para harcayacağı seni endişelendiriyor, biliyorum.
about the wedding 20
about the other night 40
about the baby 35
about them 16
about the same 42
about the 67
about the other day 28
about the case 32
the money 459
the money's good 16
about the other night 40
about the baby 35
about them 16
about the same 42
about the 67
about the other day 28
about the case 32
the money 459
the money's good 16
the money's gone 37
money 2165
moneypenny 26
money talks 25
money first 26
moneybags 16
money isn't everything 29
money problems 28
money laundering 67
about 2987
money 2165
moneypenny 26
money talks 25
money first 26
moneybags 16
money isn't everything 29
money problems 28
money laundering 67
about 2987
about last night 149
about yesterday 53
about this morning 24
about me 284
about damn time 21
about it 81
about an hour ago 126
about you 267
about what 2516
about you and me 17
about yesterday 53
about this morning 24
about me 284
about damn time 21
about it 81
about an hour ago 126
about you 267
about what 2516
about you and me 17