And at the time перевод на турецкий
8,405 параллельный перевод
I'm sure a lot of kids would call her a "retard" and some just "slow." And at the time and still to this day, I would call her "quiet and illiterate", but not retarded.
Eminim birçok çocuk o zamanlar ona geri zekalı ve yavaş diyordur ama bugün bile onun sessiz ve cahil olduğunu söyleyebilirim ama geri zekalı değildi.
That's what I thought at the time and it turns out not to have been true.
O zaman öyle düşünüyordum ve yanlış düşündüğüm ortaya çıktı.
People were looking for rebellion, and I happened to be at the fight place at the right time with the right state of mind.
İnsanlar isyan istiyordu. Ben de doğru zamanda doğru yerdeydim. Doğru bir ruh halindeydim.
And certainly there were things that I could've done differently, had I known better at the time.
O zamanlar bilseydim daha farklı yapabileceğim... şeyler vardı.
He may be an accomplice in this murder - and ones to come. - Present deal, and to have his time served at the Federal Prison.
Bu cinayette ve sonrakilerde suç ortağı olabilir. -... ve federal hapishanede yatmasını kabul etsin.
Well, the prison assholes claimed it was suicide, but... there was a lot of dixie mafia muscle inside at that time, and those guys know how to fix a murder to look like suicide easy as baking a pie.
Yani, hapishanedeki aşağılıklar intihar olduğunu iddia etti ama o dönemde içeride Dixie mafyasından bir alay adam vardı. O adamların bir cinayete intihar süsü vermeleri çocuk oyuncağıdır.
'ln order, so to speak, to show my iron fist to the Allies and also to tell them at the same time it is not going to change anything even if you destroyed the lines of communication to the Reich and bombed them to pieces, we will still march.
" Müttefik devletlerine deyim yerindeyse demir yumruğumuzu göstermek ve aynı zamanda Reich'a olan iletişim hatlarını yok etmenin ve bombalayarak parçalara ayırmanın hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini göstermek için biz hâlâ ilerleyişimize devam edeceğiz.
My family's been at the front of every battle each and every time.
Ailem her savaşta, her zaman cephedeydi.
I did not understand my mental and emotional shortcomings at the time and only knew that I found this rock to be immensely attractive.
O zamanki ruhsal ve duygusal noksanlıklarımı anlamıyordum. Tek bildiğim, bu taşı son derece çekici bulduğumdu.
Which leaves me in the delightful position of trying to support my boss and trying to protect my friend's job at the same time.
Bu da patronumu desteklemeye ve en yakın arkadaşımın işini aynı anda korumaya çalışırken beni çok hoş bir duruma sokuyor.
Very popular at the time and never ever placed on the floor.
Zamanında epey sevilir ve katiyen yere serilmezdi.
He's home-grown, right in Birmingham, and he can break the long run almost anywhere at any time.
Birmingham'da büyüdü ve her yerde ve her zaman uzun koşular yaptı.
She's being pulled back to Moscow in three days and the operation against us could come at any time.
3 gün içinde Moskova'ya geri gönderilecek ve bize düzenlenecek operasyon her an olabilir.
Into extinction. My father created Markridge as a place to defy the order of things, To ignore the rules, to laugh at mother nature and spit in the face of father time.
Babam Markridge'ı bir şeylere karşı gelmek adına kurdu kuralları reddetmek, Doğa anayla eğlenmek ve Zaman'ın suratına tükürmek için.
You said to observe the delivery driver and then take the drugs at the easiest time.
Sevkiyat şoförünü izleyeceğimizi ve en kolay zamanda ilaçları alacağımızı söyledin.
Maybe because you've got to fight me to the death in the morning, or maybe that your brother has decided that I'm gonna be his champion, and for the first time ever, you've decided to fight one of your own battles, and your whole kingdom's at stake. Does that ring any bells?
Belki de sabah benimle ölüm düellosu yapacağınız için ya da kardeşiniz beni şampiyonu olarak seçtiği ve durum böyleyken hayatınızda ilk defa dövüşmeye karar verdiğiniz ayrıca krallığınız tehlikede olduğu için olabilir mi?
And still there isn't time to come to prayers at the mosque, huh?
Kahveden çıkmıyorsunuz ama günde beş vakit camiye gelecek zaman yok, değil mi?
It allows him to write two letters at the same time and to keep a double of his correspondence.
Aynı anda iki mektup yazmasını ve yazışmalarını iki kat arttırmasını sağlıyor.
Fortunately, my son and his friends were here at the time, hoping to get the place ready for the handover.
O sırada şansa oğlum ve arkadaşları devretmek için evi toparlıyorlarmış.
My lease is up at the end of the month, and Josh and I spend so much time together already that we figured...
Ay sonunda kirama zam gelecek ve Josh ile birlikte şimdiden çok fazla zaman geçiriyoruz. Düşündük ki...
Since y'all find this so amusing, how about you come on out here and give me ten jumping jacks, all y'all at the same time?
Madem komik buluyorsunuz,... hepiniz aynı anda,... 10 tekrar koordinasyon hareketi yapmaya ne dersiniz?
The damage that I caused was real, and I knew it at the time.
Verdiğim zarar gerçekti ve o zamanlar bunun farkındaydım.
Of any and all who demand blind allegiance whilst at the same time claiming the name of God as license to destroy.
Tanrı'nın adını yok etme izni olarak kullanmaya çalışıp körü körüne sadakat isteyenlerden.
Unit 17, all we'll say at this time is that the teeth are about an inch long and sharper than shit.
Ekip 17, şu anda tek söyledikleri, dişler 2,5 cm uzunluğunda... -... ve son derece keskin.
It was gross and awesome at the same time.
Lizzy, heceleme yaparken kustu. Hem iğrenç hem de harika bir şeydi.
And it kind of blew my mind at the time,'cause it never occurred to me to judge someone by their family.
Ve o anda bu beni deli etmişti çünkü birine ailesinden yola çıkarak hüküm vermek hiç aklıma gelmezdi.
Oh, every time I light up, I have the surgeon general harping on about bloody lung cancer, and look at me... fit as a fiddle.
Ne zaman sigaramı yaksam Başhekim koduğumun akciğer kanseriyle ilgili vıdı vıdı ediyor ama durumuma bak turp gibiyim.
Kurt was nine at the time, and everybody was talking about it.
Kurt o zaman dokuz yaşındaydı. Ve herkes bunu konuşuyordu.
And so he was working at the time as a janitor, but he'd always have to, like, do some kind of art, you know, usually defacing something.
O zamanlar apartman görevlisi olarak çalışıyordu ama hep bir tür sanat eseri çıkarması gerekiyordu genelde bir şeylerin görüntüsünü bozardı.
And this time, as discussed, please place the sutures a full quarter inch from the edge of the wound.
Şimdi, söylediğim gibi dikişi yaranın tam bir santim açığından at lütfen.
So, I talked to Sketchy D-bag and his lawyer. Turns out he was at the debate tournament at the time of Rebecca's murder.
Ezik Şerefsiz ve avukatını aradım, Rebecca'nın cinayeti sırasında müzakere turnuvasındaymış meğer.
As you know, this is something I wanted for a very long time and I wanted to thank all of the people at Greendale that helped me achieve this and my partner, Domingo.
Bildiğiniz üzere, bu uzun süredir istediğim bir şeydi. Greendale'de bana yardımcı olan herkese teşekkür etmek istiyorum ve partnerim, Domingo'ya.
I've had some time to think about it, and I've decided, I'm sorry for not asking people what they wanted before buying all the snacks for the trip.
Bunu uzun uzun düşündüm, ve karar verdim ki yolculuktan önce atıştırmalık alırken sizlere sormadığım için özür dilerim.
It's almost like groups and people in groups, can never be complete at the same time.
Sanki gruplar ve gruptaki insanlar asla aynı anda bir bütün olamıyor gibi.
And yet, at the same time, it is.
- Ama aynı zamanda öyle.
At the time of the assassination attempt, you still had family in Pakistan : grandmother, two uncles, despite having no priors, were locked up as political dissidents and facing death.
Suikast girişiminin olduğu vakitte Pakistan'da bir ailen varmış büyükanne, iki amca, öncesi olmamasına rağmen muhalif siyasi görüşlerinden dolayı hapse atılmış ve idam cezası almışlar.
Cell phones weren't prevalent 16 years ago, and he wasn't gonna overnight the football, so... the most popular area codes in L.A. at the time were 323, 310, and 213.
Cep telefonları 16 yıl önce yaygın değildi ve çanta gece boyu yanında kalmayacaktı, yani o zamanlar Los Angeles'te en çok kullanılan alan kodları 323, 310 ve 213'tü.
Because time, as you well know, is of the essence, and millions still continue to live at risk.
Çünkü sizin de çok iyi bildiğiniz gibi zaman çok ama çok önemli. Milyonlarca insan da hâlâ risk altında yaşamaya devam ediyor.
I learned English and Russian at the same time.
- İngilizce ve Rusçayı aynı anda öğrendim.
And, um... the whole time I was at the hospital,
Ve hastanede olduğum tüm süre boyunca...
People, at that particular time and space, were walking around in clothes which looked very remarkably like the clothes they wear in this very minute.
"L.R.H.'ın kendi sesi" O zamanki insanlar şimdi giydiklerimize tıpatıp benzeyen giysiler giyiyorlardı.
I didn't know it at the time, but a depression set in that was with me for years, and the worst thing was that lrh kept ordering me to more auditing.
O zaman farkında değildim ama içimde yıllar süren bir depresyon başlamış. En kötüsü ise L.R.H. sürekli daha fazla seans yapmamı emretti.
And I had a young child at that time, who was 10 months old when I went to the rpf.
O sıra küçük bir çocuğum vardı. RPF'ye gittiğimde 10 aylıktı.
We were facing a tax bill of over a billion dollars, and the total assets, liquid and material, and property of the church was about a quarter of that at the time, in the'80s.
Bir milyar dolardan fazla vergi borcumuz vardı. O sıralarda, 80'lerde, toplam varlıklar, likit ve maddi ve kilisenin mal mülkleri çeyreği ediyordu.
On October the first, 1993, at 8 : 37 pm eastern standard time, the IRS issued letters recognizing scientology and every one of its organizations as fully tax-exempt!
1 Ekim 1993 doğu standart saatiyle saat akşam 8 : 37'de IRS genelgeler yayınlayarak Scientology'nin ve ona bağlı bütün kuruluşların vergiden muaf olduğunu onayladı.
Well, if I were your mother, I would warn you not to sleep with your future husband and his son at the same time.
Annen olsaydım hem müstakbel kocan hem de oğluyla yatmaman konusunda da seni uyarırdım.
She's gonna take out Jacobee and Quinn at the same time.
Aynı anda hem Jacobee'yi hem de Quinn'i ortadan kaldıracak.
I want to show you a picture and you tell me if you saw anyone outside the bar or arriving that looked like this at the time you dropped Annika off.
Sen Annika'yı bıraktığında barda ya da bara gitmekte olan böyle birini gördün mü?
At this time, the number of deaths and injuries has not been determined.
Bu noktada, ölü veya yaralı sayısının kaç olduğu tam bilinmiyor.
And if you don't believe me, you can check the security log at the time of Kaleb's death.
Bana inanmıyorsan, Kaleb'in öldürüldüğü andaki güvenlik kayıtlarına bakabilirsin.
Your Honor, Mr. Maker accepts all of the allegations and enhancements at this time and pleads guilty as charged.
Sayın Hakim, Bay Maker kendisine yöneltilen bütün iddiaları anlıyor ve suçlu olduğunu kabul ediyor.
and at the end of the day 45
and at the end 28
and at the same time 75
and at night 55
and at that point 38
and at first 41
and at some point 42
and at one point 16
and at this point 43
and at the moment 21
and at the end 28
and at the same time 75
and at night 55
and at that point 38
and at first 41
and at some point 42
and at one point 16
and at this point 43
and at the moment 21
and at 97
and at that time 20
and at that moment 25
and at last 16
at the time 529
at the time of the murder 22
the times 79
the time has come 121
the time is now 61
the time will come 16
and at that time 20
and at that moment 25
and at last 16
at the time 529
at the time of the murder 22
the times 79
the time has come 121
the time is now 61
the time will come 16
the time 110
the time masters 23
the time is 69
and a half 160
and as far as i'm concerned 49
and apparently 261
and again 457
and also 645
and all 124
and always will be 33
the time masters 23
the time is 69
and a half 160
and as far as i'm concerned 49
and apparently 261
and again 457
and also 645
and all 124
and always will be 33