But true перевод на турецкий
7,221 параллельный перевод
That may be true, but you've been banned from interacting with the children, and you know that.
Olabilir ama çocuklarla görüşmen yasaklandı, sen de biliyorsun.
But, I believe that before that comes true, I will already have become Number 1 in JUMP.
Ama, o olmadan önce, çoktan JUMP'ın bir numarası olmuş olacağıma inanıyorum.
The man you know as Pope Sixtus is not the true Pope but an imposter.
Papa Sixtus olarak tanıdığınız adam asıl Papa değil, sahtekarın tekidir.
That... That's true, but he's the... you know, the subject, shall we say?
Doğru ama o... ona denek diyebilir miyiz?
It's true that I am, possibly, more than commonly on edge, but how would you feel if you picked up a copy of
Muhtemelen alınganlığın zirvesindeyim, bu doğru ama "Amerikalı Psikolog" dergisinde
They come because they're tired of living dishonest lives, but if they reject their true path, often there's nowhere for them to return.
Buraya riyakâr bir hayat yaşamaktan bıktıkları için geliyorlar. Ancak kendi yollarını inkar ederlerse çoğu için geri dönecek bir yer kalmıyor.
But remember, hold to your true self.
Ama yalnızca kendiniz gibi davranmayı unutmayın.
Some escaped... but not before accomplishing their true goal :
Bazıları kaçtı ama çoktan gerçek amaçlarını yerine getirmişlerdi.
Well, it's true. We are friends... now, but she was never, ever, ever a mom.
Doğru, arkadaşız artık ama o asla, asla bir anne olamadı.
But if it's not true we can do whatever we want...
Ama ne istersek yapabileceğimiz doğru değilse...
Your true power comes not from outside sources, but from the delusional stories that you all convince yourselves of.
Arkadaşlar ; gerçek gücünüz dış kaynaklardan gelmiyor. Kendinizi gerçek olduğuna inandırdığınız hayali hikâyelerden geliyor.
But it's true, there appears to be Some strange behavior among the animals here...
Hayvanlar arasında da bazı tuhaf davranışlar var gibi görünüyor.
Arrest would be inevitable but isn't it true that you're not 100 % innocent?
- Tutuklanman kaçınılmaz. Yüzde yüz masum olmadığını sen de biliyorsun.
Something not quite real, but completely true.
Pek gerçek olmayan... ama tamamen doğru bir şey.
I made fun of you when you said it would happen but your novel has come true.
Böyle olacağını söylediğinde seninle kafa bulmuştum ama romanın doğru çıktı.
You, Finn, have remained a boar for centuries, but here is where your true fault lies.
Sen, Finn, yüzyıllar boyunca bir yaban domuzu olarak kaldın senin asıl hatan işte burada.
I didn't dare say it, but it's true seems everyone had the same idea.
Söylemeye cesaret edemedim ama herkesin aynı fikire sahip olduğu bir gerçek.
But I have access to budgets now, and all that noise about the whole shebang coming crashing down if MCC starts covering benefits, it is 100 percent true.
Ama artık bütün bütçeye erişimim var. Ve eğer MCC sigorta yaparsa bütün sistem çöker dedikleri kesinlikle doğruymuş.
Yeah, true, but that ain't my fault.
- Evet, doğru, ama bu benim suçum değil.
True, but because my client's employer will be paying the restitution costs, I wanted the hospital's lawyer to go on record in your courtroom agreeing to that.
Doğru, ama tazminatı müvekkilimin işvereni ödediği için hastane avukatının da mahkeme salonunda anlaşmayı kabul ettiğini beyan etmesini talep ediyorum.
It's true we grew up in separate worlds, but the only world I want to live in is one where we can be together.
Farklı dünyaların insanı olduğumuz doğru ama yaşamak istediğim tek dünya, ikimizin birlikte olduğu dünya.
as a land and as a people who know that true power comes not just from our army but from the inner beauty of our immortal soul.
ve öyle bir toprak ki insanlara gerçek gücün ordumuzdan değil ölümsüz ruhumuzdan geldiğini hatırlatan.
Well, I would have gone with "To thine own self be true"... but Popeye works.
Ben, "Kendine karşı dürüst ol." sözünü seçerdim. Ama Temel Reis de olur.
True. But our lord sees the truth in all things. And so he knows your truth as well.
Doğru ama Tanrımız her şeydeki doğruluğu görür ve bu yüzden senin doğruluğunu da biliyor.
Our enemy is powerful, but a true champion will prevail.
Düşmanınız güçlü, ama gerçek bir şampiyon...
True, but Peter could get revenge.
Doğru ama Peter intikam alabilirdi.
But whatever she was guilty of, there's no denying the sacrifice that she made with her true father by her side.
Ama suçu her ne olursa olsun, öz babasıyla omuz omuza yaptığı fedakarlık inkâr edilemez.
It's not something they advertise, but Papa's Chicken and Waffle is America's third largest employer of ex-convicts and felons, a true testament to Papa's founder, Jason Hank Kramerson's unwavering belief in the redemptive qualities of the human spirit.
Bundan pek bahsetmiyorlar ama Papa's Tavuk ve Waffle, eski mahkûmları işe alma konusunda Amerika'nın üçüncü en büyük işyeri.
True. But, uh... It can only get better from here, right?
Haklısın ama ondan daha kötüsü olmaz, değil mi?
But if you have one thing... Just one thing that you know is true, You hold onto that.
Ama doğru olduğunu bildiğin tek bir şey varsa bile ona sımsıkı sarılırsın.
But in this case it's true, which is that you- -
Ama şu durumda doğru. Seni farklı bir şekilde hiç görmedim.
You may be OK... but I know this is not true for your mother.
Sen iyi olabilirsin ama annen için aynı şey geçerli değil.
So we want to encourage all of you guys to be proud of who you are and to find friends that accept you and to not only dream, but to dream big and surround yourself with people who can help those dreams come true.
Evet, Bu yüzden hepinizin kendinizden gurur duymasını ve sizi olduğu gibi kabul eden arkadaşlarınız olmasını istiyoruz. Sadece hayal kurmanızı değil büyük hayaller kurmanızı istiyoruz. Ve etrafınızda bu hayalleri gerçekleştirmenizi sağlayacak insanlar olsun.
True, but he's not daft enough to pick a fight with 10 armed soldiers.
Doğru ama silahlı on askerle dalaşacak kadar da salak değil.
But the government offers no evidence that's true.
Ama hükümet bunun doğru olduğuna dair hiçbir kanıt sunmuyor.
Not just an Alpha, but a True Alpha.
Sadece bir Alfa değil, bir Gerçek Alfa.
But everything I've told you is true.
Ama size anlattığım her şey doğru.
I understand the impulse to find a bad guy, Dr. Pierce, but what you're alleging simply isn't true.
Kötü adamı bulma isteğinizi anlıyorum Dr. Pierce ama iddia ettiğiniz şey tamamen yanlış.
But not true of the folks at Higbee's Department Store where they're ready to provide all the back-to-school fashions.
Ancak Higbee Alışveriş Merkezi'ndeki yetkililerinin okullar açılacağı için kılık kıyafet satmaya kolları sıvaması yanlış geliyor.
But suppose for a moment it were true.
Ancak biraz da olsa doğru söylemiş olabilir.
That is true. But I have my reasons.
Doğru ancak kendimce sebeplerim var.
My dear son's words may lack elegance, but his sentiment holds true.
Sevgili oğlumun sözlerinde zarafet eksikliği olabilir ancak hissettikleri gerçektir.
People in California are Americans just like us, but may as well be on the moon for all they care about what's going on in New York. It's true.
California'daki insanlar da bizim gibi Amerikalı ama New York'ta olan bitenle o kadar az ilgileniyorlar ki ayda da yaşasalar fark etmez.
If true, yes, but look, what can't be overstated is the pioneering vision of Rezort CEO Valerie Wilton.
Olursa, tabii ki. Ama göz ardı edilemeyecek şey Şirketin Başkanı Valerie Wilton bunun olacağını görür.
But if it was true, and you are giving me a second chance...
Ama doğru olsa ve bana ikinci bir şans verseydiniz...
And I don't know if that's true, but it sure did make me feel bad.
Bu doğru mu bilmiyorum, ama beni rahatsız hissettiriyor.
Of course, it took him a little over five years to do it, but he was true to his word.
Tabi bunu yapması beş yıldan fazla zamanını aldı, ama sözünde durdu.
Yeah, that's true for regular cops, but not for a special-crimes unit.
Evet, sıradan polisler için bu doğru,.. ... ama Özel Suçlar Birimi için doğru değil.
Okay, lieutenant, Jenna was a convincing female, it's true, but it's...
Tamam, teğmen, Jenna tatmin edici bir bayandı, bu doğru, fakat...
Their violence... was petty and ignorant, but ultimately, it was true to who they were.
Onların şiddeti oldukça acınası ve cahilceydi. Ama yine de onların gerçek kişilikleri buydu.
Mr. Palmer and I have never been on the same side of any political issue, but a true statesman sets aside political rhetoric in a time of crisis.
Bay Palmer ve ben politik konularda asla hemfikir olmamıştık ama gerçek bir devlet adamı kriz anlarında politik konularda konuşmaz.
true 2501
true love's kiss 17
true or false 68
true blood 17
true love 107
true dat 39
true story 133
true enough 79
true or not 24
true that 75
true love's kiss 17
true or false 68
true blood 17
true love 107
true dat 39
true story 133
true enough 79
true or not 24
true that 75
but today 329
but that's not you 16
but thank you 574
but tell me 152
but that's beside the point 34
but that's not why i'm here 50
but that's okay 199
but that's not the problem 16
but that's not true 78
but that's not me 25
but that's not you 16
but thank you 574
but tell me 152
but that's beside the point 34
but that's not why i'm here 50
but that's okay 199
but that's not the problem 16
but that's not true 78
but that's not me 25
but that's normal 26
but that's it 276
but that's the way it is 43
but that's not the point 136
but that's not all 68
but that's just it 35
but that's not gonna happen 26
but that's life 39
but that's good 38
but that's ok 51
but that's it 276
but that's the way it is 43
but that's not the point 136
but that's not all 68
but that's just it 35
but that's not gonna happen 26
but that's life 39
but that's good 38
but that's ok 51