Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ T ] / True or not

True or not перевод на турецкий

397 параллельный перевод
It was dynamite, whether it was true or not.
Doğru olmasa bile bir dinamitti bu.
Doesn't make any difference if it's true or not.
- Doğru olmaması sonucu değiştirmiyor.
True or not, you left me.
Doğru ya da değil gittin sen.
And true or not, I went after you... like any lovesick, half-baked boy would do.
Ve ben de senin peşinden geldim bir aşk budalası gibi yarım akıllı budalalar gibi.
Whether it's true or not isn't important.
Doğru olması, ya da olmaması önemli değil.
It ´ s not my business whether it is true or not.
Doğru olup olmaması benim işim değil.
I don't know what's true or not.
Neyin doğru olup olmadığını bilmiyorum.
Whether that's true or not, it doesn't matter.
Gerçek olup olmaması önemli değil
I want to know whether it's true or not.
Doğru mu, değil mi bilmek istiyorum.
Whether it's true or not, if I can't trust you, who can I trust?
Doğru olsa da olmasa da, sana da güvenemeyeceksem, kime güveneceğim?
If I hadn't wok en up at that moment I would never have known If It were true or not.
O an uyanmasaydım bunun gerçek olup olmadığını asla bilemezdim.
Let's not discuss whether what you said is true or not.
Anlattıklarının doğruluğunu tartışmanın lüzumu yok.
You're the beast because you didn't even ask if it was true or not.
Canavar sensin! Doğru olup olmadığını sormadın bile!
- True or not, it's all the same to me.
- Doğru veya değil. Benim için fark etmez.
True or not?
Doğru mu? Doğru mu, değil mi?
I don't know whether it's true or not.
Doğru olup olmadığını bilmiyorum.
Something very strange happened to me, and I don't know if it's true or not but when I went into that woman's apartment the first time
Bana tuhaf bir şey oldu, çok tuhaf... Doğru olup olmadığını bilmiyorum ama... O kadının dairesine girdiğimde, ilk anda...
I think it might be better if you tell us your story in your own way... And permit me to be the judge of whether it is true or not.
En iyisi kendi hikayenizi anlatmanız ve gerçek olup olmadığına dair jürilik etmeme izin vermeniz.
- I don't care if it's true or not!
- Doğru olup olmaması umurumda değil!
- Is that true or not?
- Yanlış mı, doğru mu?
Is it true or not?
Aklına yattı mı yatmadı mı?
So is it true or not?
Pekâlâ, doğru mu değil mi?
I don't know whether it's true or not, John... about these psychic powers of yours.
Psişik güçlere sahip olduğun doğru mu yoksa değil mi bilmiyorum John.
Whether that is true or not, my basis for ruling cannot.
Doğru olsa da olmasa da, karar verirken bu kriteri göz önüne alamam.
Well, the Hindus around Bombay say, even though I don't know if it's true or not, that if you look a tiger straight in the eye
Bombay tarafındaki hindular diyor ki, Doğru mu değil mi bilmiyorum, Gözlerin kaplana benziyormuş.
We'll find out if this man's story is true or not.
Bu adamın anlattıklarının doğru olup olmadığını öğreneceğiz.
True or not, your story's like a dream.
Doğru ya da değil, ama hikayen bir rüyayı andırıyor.
Is it true or not?
Doğru mu, değil mi?
You may have heard that I can erase a memory, good or bad, but it's not true.
İsteyerek veya istemeyerek bir hafızayı silebildiğimi duymuş olmalısınız fakat bu doğru değil.
Why don't you go find out for yourself whether or not it's true?
Neden gidip doğru mu değil mi kendin öğrenmiyorsun?
Likely or not, it's true.
Öyle mi?
The first hint of the true situation on Venus came not from the visible, ultraviolet or infrared part of the spectrum but from over here in the radio region.
Venüs'le ilgili işe yarar ilk ipucu tayfın görünür, morötesi veya kızılötesi kısmından değil buradan, radyo dalgaları kısmından geldi.
Let the young man have his slave back, or tomorrow I'll burn down your theater. It's not true -
Bırakın genç adam kölesine sahip olsun yoksa yarın tiyatronu yakıp yerle bir edeceğim.
But I'm not sure that's true or even kind.
Ama bunun doğru olduğundan bile emin değilim.
Is it true or not?
Pek çok aşığım olduğunu söylüyorlar, seyisler arasında bile.
And he suddenly realised that the answer must be that yes, old-fashioned Greek atomic theory is true, but the atom is not just an abstraction in a physical sense, it has a weight which characterises that element or that element.
Sonuçta eski tarz Yunan atom teorisinin,... tutarlılığını görmüş oldu. Ancak atom, fizik anlamında yalnızca bir soyutlama değildir,... elementleri tasvir eden bir ağırlığa sahiptir.
if this is true - and it is true - then God is not up above us, outside the world, but everywhere, in any living or inert particle of matter.
Eğer böyleyse - ve eğer doğruysa - o zaman Tanrı üzerimizde değil, dünyanın dışında! Fakat her yerde, herhangi bir yaşayan ya da duran madde parçacığında.
All the same... if you can't control your dreams, or edit your memories... you're still not a true creator.
Hepsi aynı... Rüyalarını kontrol edemeyip anılarını yönetemiyorsan... Gerçek bir yaratıcı değilsin.
- Is it or is it not true?
- Doğru mu değil mi?
- Do you think I do not know what is reality or pretence, true or false?
- Neyin gerçek, neyin sahte neyin doğru, neyin yanlış olduğunu bilmediğimi mi sanıyorsun?
True, I killed him so we'd be safe Only, it doesn't matter whether I go on living or not
Doğru, güvende olabilmemiz için onu öldürdüm ama artık yaşıyor olup olmamamın bir önemi yok.
We are trying to review certain accusations to determine whether or not they are true. And to, more or less, clean our own house.
Baroyu pislikten uzak tutmak için bazı suçlamaların doğruluğunu... değerlendirmeye çalışıyoruz.
I charge you on your living soul, Lucy Seward, that you do not die or think of death until this great evil which has fouled your life is true dead himself!
Yaşayan ruhuna emrediyorum Lucy Seward sakın ölme ya da ölmeyi aklından bile geçirme. Taa ki hayatını mahveden o büyük kötülüğün kendisi ölene dek.
It is true that she might represent to you that marriage is a serious affair that the happiness or misery of a whole life depends on it and that an engagement which is to last till death ought not to be entered into without great consideration.
Durum şu ki kızınız evliliğin sanıldığından daha ciddi bir şey olduğunu, işin ucunda hayat boyu mutlu ya da mutsuz olmak bulunduğunu, ölene kadar sürecek bir evliliğe temkinli yaklaşmak gerektiğini söylüyor olabilir.
It is true there is a certain.... I have a certain trembling in my arm and my legs... but I can assure you, good friends... the trembling has not reached my head or my heart. No.
Kolumda ve bacaklarımda titremeler olduğu doğrudur ama sizleri, dostlarımı temin ederim ki titremeler zihnime ya da kalbime katiyen ulaşabilmiş değildir.
He was given full knowledge of the true objective and instructed not to reveal anything to Bowman or Poole.
Asıl hedefle ilgili bütün bilgiler ona verildi ve Bowman ve Poole'a bir şey belli etmemesi talimatını aldı.
Now you know that's not true, honey, or you'd let your hair go natural.
Bunun doğru olmadığını biliyorsun, tatlım. Yoksa saçlarını doğal hâline bırakırdın.
I don't know if you believe that or not, but it's true.
Buna inan ya da inanma. Bu doğru.
But isn't it true, in the American justice system, that the police do not determine the guilt or innocence of a man?
Ama Amerikan adalet sistemine göre... bir insanın suçlu olup olmadığını polis belirleyemez, değil mi?
Madam, is it true that a photo can tell if a person is alive, or not?
Hanımefendi, bir fotoğraftan kişinin yaşayıp yaşamadığını gerçekten anlaşılabilir mi?
Now, why, ladies and gentlemen, would the S.E.C. Release information about Mr. Tucker, which may or may not be true, when it is against S.E.C. Policy to do so?
Şimdi, neden, bayanlar ve baylar... S.E.C. politikalarına karşı olduğunda... Bay Tucker'la ilgili... doğru olup olmadığı bilinmeyen bir yazıyı... serbest bıraksın?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]