Except one перевод на турецкий
3,019 параллельный перевод
Except one.
Biri hariç.
I understand, yeah, except one thing- - we're not friends.
Anlıyorum evet. Bir şey dışında. Biz...
Except one thing, we're not friends.
Bir şey dışında biz arkadaş değiliz.
There's statements here from the occupants overlooking the back of the football fields except one.
Burada futbol sahasının arkasına bakan bölgede oturanların ifadeleri var, ancak birisi eksik. Neden? Kayıp mı?
Except one of them is not what they seem.
- Biri göründüğü gibi değil ama.
In all of Emmet's last tapes, it shows him alone with his crew, except for one.
- Onu kim tutuyor? - Bekle bir dakika, bekle bir dakika.
No one in this entire world wants him... except us.
Bütün dünyada bizim dışımızda kimse... onu istemez.
- No one will ever see it except...
- Ve kimse görmeyecek.
No one comes down here except for dealers and addicts.
Satıcılar ve bağımlılar dışında kimse buraya gelmez.
Except for one guy, this..
Biri hariç.
And I have some Vice Presidential MMs that I would love for them to have. You see the seal right there? Except we'll need another one because there are two grandchildren.
Onlara benim ismimi taşıyan şekerlemelerden birkaç paket götürebilirsin sanırım?
Sol had a huge revelation, there's no one to trust except my family...
Ondan sonra anladım ki bu dünyada ailenden başka kimseye güvenmeyeceksin.
And it's not your typical horror... you don't have a horror film except for this one section at the end, right where Wendy walks in and the lobby is blue and you've got the cobwebs all around.
Karşınızda tipik bir korku filmi yok. Sondaki bir bölüm dışında karşınızda bir korku filmi bulunmuyor. Tam orada Wendy içeri giriyor, lobinin rengi mavi ve her tarafta örümcek ağları görüyorsunuz.
People who shine, who see through history, understand that the past simply does not exist except in one place.
Parlayan, tarihin ruhunu gören insanlar anlıyor ki ; geçmiş, tek bir yer dışında... basit bir şekilde var olmuyor.
No one cares if we win except me and you!
Kazansak bile, senle ben hariç kimsenin umursamaz.
No one's seen this photo except for you.
Bu fotoğrafı senden başka gören olmadı.
Except no one has any idea who she is.
- Kimse onu tanımıyor.
Except for the one I have for your better half here.
Gerçi eşin sayesinde şu an bayağı bir sertleştim.
Well, yes I did, except for one tiny omission.
- Evet, ufak bir kısmı hariç.
Except there was this one thing.
Bir şey dışında.
Except with this one, what happened was something was off with the guidance system, so the bullet turned sideways in the barrel.
Bu hariç, şöyle oldu güdüm sistemindeki birşey kapatıldı böylelikle kurşun tüfeğin içinde yön değiştirdi.
Our treatment breaks down his clot in his head, like it's supposed to, except a piece broke off and traveled to one of his arteries in his lungs.
Tedavimiz kafasındaki pıhtıyı olması gerektiği gibi parçaladı ama parçalardan biri akciğerlerindeki arterlerden birine gitti.
I had one just like this, except it was Bruins and the Habs.
Bundan bende de vardı ama bendeki Bruins ve Habs'dı.
But, except for one person, and that's Rodriguez.
Bir kişi hariç, o da Rodriguez.
Except one... ♪ They steal you with "Hello" ♪
Biri dışında...
All the prints belong to Miss Soroka except the one from the turn signal.
Hadi. Tüm parmak izleri Bayan Soroka'ya ait. Sinyal kolundaki hariç.
And every time, he has profited from our work, except once, when he saved the CEO of Verdagra, the one that we took down - - why?
Ve her seferinde bizim işimizden kâr sağladı. Biri hariç. Verdagra CEO'sunu kurtardığında.
Except with this one, I couldn't.
Ama bu sefer öyle olmayacaktı.
- All her toes are normal sized, except for the one next to the pinky toe. It's... this big.
- Serçe parmağının yanındaki dışında tüm parmakları normal boyutlarda.
Except this one.
Bu hariç.
Except this one's dead, and it's not indigenous to New York City in 20-below temperatures in the winter and in the snow.
Bu ölünün haricinde, buraya özgü değil. New York şehri kışın yirmi derecenin altında ve karda.
Except for that one.
Şu hariç.
And except for our Coach Shah no one else had access to this world.
Sadece Koç Shah ile konuşmaya devam etti.
No one is to blame, except perhaps our mutual enemy.
Kimsenin bir suçu yok. Muhtemel ortak düşmanımız hariç.
Maybe, except for one thing.
- Belki de ama bir şey daha var.
Right? And she's lying there, bleeding to death on the street, and no one's willing to make a tough call except me. 7.
Değil mi?
There's no one here except us.
Ya burada ikimizden başka kimse yok.
Except, of course, for one pesky yam that just wouldn't grow.
Büyümeyen sinir bozucu bir yer elması dışında tabii.
Except for that one dream.
Bir rüya hariç.
All except for one hour on day one between 2 : 00 and 3 : 00 P.M.
Birinci gün saat 14 : 00 ve 15 : 00 arası hariç.
So, you black out most of the light in the room except for one spot on the glass, and the light naturally projects.
Camdaki tek bir delik hariç odadaki tüm ışığı engellersen ışık projeksiyon görevi görür.
You made the whole world love you, except for the one person who should have.
Sevmesi gereken tek kişi haricinde tüm dünyanın seni sevmesini sağladın.
Except Garlin claims that no one from the company actually attended the fund-raiser.
Tabi Garlin'in geceye şirketten..... kimsenin katılmadığını iddia etmesi dışında.
- Except the accused was not the one addicted to painkillers.
- Suçlu kişinin ağrı kesicilere bağımlı olmaması haricinde.
Both are corrupt, but I had to pick a side before one was chosen for me, except I chose neither.
İkisi de yozlaşmış. Fakat başkası benim yerime seçmeden bir tarafı seçmek zorundaydım. İkisini de seçmemiş olmamın dışında.
Nothing you can do. Except hope Leslie doesn't lose by one vote.
Leslie'nin sadece bir oyla kaybetmemesi için dua etmek dışında.
Except there is one problem.
Bir sorun var ama.
Except one.
- Bir tek şey dışında.
That day, except for Director Yoo, no one else had access to Professor Ha's office.
O gün, Yönetici Yoo'dan başka kimse profesörün odasına girmedi.
Except for the one student who got a perfect score.
Sadece biri hariç.
Except for this one time when someone stopped me, someone who just knew what I was about to do.
Sadece bir keresinde birisi yolumu kesmişti. Ne yapacağımdan haberi olan birisi.
except one thing 20
ones 44
one day at a time 90
one moment please 57
one more time 797
one day 2293
one month later 23
one thing at a time 106
one more 931
one more shot 23
ones 44
one day at a time 90
one moment please 57
one more time 797
one day 2293
one month later 23
one thing at a time 106
one more 931
one more shot 23
one year ago 42
one more day 57
one more hour 17
one more chance 34
one hundred 76
one step at a time 173
one more minute 37
one more thing 865
one moment 967
one more round 22
one more day 57
one more hour 17
one more chance 34
one hundred 76
one step at a time 173
one more minute 37
one more thing 865
one moment 967
one more round 22
one more drink 18
one and two 35
one second 1230
one sec 340
one night 558
one at a time 318
one time 516
one week 142
one game 29
one point 33
one and two 35
one second 1230
one sec 340
one night 558
one at a time 318
one time 516
one week 142
one game 29
one point 33