Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ E ] / Except one thing

Except one thing перевод на турецкий

373 параллельный перевод
Except one thing!
Tek birşey hariç!
- All except one thing.
- Birşey dışında.
All except one thing.
Bir şey hariç her şeyi.
It's all clear to me, Holmes, except one thing, why did they kill MacGregor?
Bir şey dışında her şey bana açık görünüyor, Holmes. MacGregor'u neden öldürdüler?
Forgotten nothing except one thing.
Hiçbir şeyi unutmamıştık, tek bir şey dışında.
- Except one thing.
- Bir şey dışında.
Except one thing that she is your relative.
Akrabanız olsa gerek. Paylaşın sırrınızı.
Except one thing.
Sadece bir tek şey dışında.
And then... And then the other one said... " Yeah, that Britt, he's got everything, except one thing.
Sonra diğeri şöyle dedi, " Evet Britt her şeye sahip... bir tek şey dışında.
Except one thing, death.
Bir şey hariç. Ölüm.
You've got everything except one thing :
Her şeyin var bir şey hariç :
So I'll go with you, and I won't whine, and I'll sew your socks, and I'll stitch you when you're wounded, and I'll do anything you ask of me except one thing.
Yani sizinle geleceğim... ve sızlanmayacağım... ve çoraplarınızı dikeceğim... ve yaralanırsanız sizle ilgileneceğim... ve tek bir şey hariç... benden istediğiniz herşeyi yapacağım.
Rohit, we've told each other about everything... except one thing... that you perhaps forgot to ask... and I forgot to tell you
Rohit, birbirimize her konuyu anlattık. Bir şey hariç. Belki sen sormayı, ben de söylemeyi unuttum.
- What's that to do with us? - No, nothin'unusual... except one thing that doesn't belong.
- Hayır, alışılmadık bir şey yok alakasız bir şey dışında.
"You are right, Countess - - nothing in the world is interesting for long - - except for one thing- -"
"Haklısınız Kontes... "... dünyada ilgi çekici bir şey kalmadı artık... "... tek bir şey hariç... "
You're absolutely right, Watson, except for one thing.
Kesinlikle haklısın Watson, bir şey hariç.
Except for one thing.
Birşey hariç.
There isn't a thing that Harry Conover hasn't made well-known... except this one.
Harry Conover'in meşhur etmediği hiç kimse yok bu dışında.
You almost had me figured right, Mama, except for one thing.
Vereceğim tepkiyi büyük oranda doğru hesaplamışsın, bir şey hariç.
There's no clue to the identity of Franz Kindler, except one little thing.
Franz Kindler'la ilgili hiçbir kanıt yok.
You've got everything figured out except one little thing, haven't you?
Küçük bir şey dışında her şeyi planladın, değil mi?
Except for one thing.
Sadece bir şey dışında.
And they were my... associates, In a quest for uranium, an element not one of them knew the first thing about except they'd heard you could get dough for it.
Para ettiğini duymaları dışında hiç bir şey bilmedikleri uranyum cevheri araştırmasındaki iş ortaklarım.
I sure do, except for one thing.
Elbette, tek bir şey hariç.
- Except for one thing. - Sir?
Bir şey dışında.
Except for Warbonnet, there's only one thing ever meant a darn to Tuck, and that was Corinna.
- Warbonnet, hariç Tuck'ın canına okuyan birtek şey var,.. ... Onun, laneti ve hayatının anlamı Corinna.
He carried off the impersonation brilliantly, except for one thing :
Taklit işini ustalıkla başardı. Bir şey hariç :
Except for that one thing.
Bir tek şey hariç.
Except that you forget one thing :
Ancak birşeyi unutuyorsun :
Except for one thing, though.
Ama bir şey var.
Afterwards, nothing was ever clear again, except for one thing, to hold strictly to the rules, only the rules matter.
Daha sonra, başkaları geldi, birşey var. Bu işin katı kuralları vardır, kuralların ne olduğu önemli değildir.
It was, by and large, a pleasant assignment, except for one thing.
Bu, tek bir şey dışında, güzel bir görevdi.
Except for one thing.
Bir konu hariç.
Except for one thing.
Bir tek şey dışında.
Except for one thing.
- Yalnız, bir şey var.
She thought of everything to stop me finding her. Except for one thing. She had the check-up too.
Ona ulaşmayayım diye, her şeyi düşünmüş bir şey hariç herkes gibi kontrole geldi, üniformasında bir kart vardı.
Yes, that would be an answer, except for one thing. You left your brother's attaché case out there.
- Evet, tek bir şey dışında bu bir cevap olurdu Kardeşinizin evrak Çantayını orada bıraktınız.
You see, except for the hinges, which are a little shaky, this whole thing is in one piece.
Bakın menteşeleri dışında bu şey bayağı sağlam kalmış.
There is a legend that says it is safe to take home anything from nature, except for one thing - this is called dead man's flourish.
Doğadan aldığınız her şeyin güvenli olduğunu söyleyen bir efsane vardır. Bunun tek istisnası kuş yemişidir.
The perfect plan, except for one thing.
Mükemmel bir plandı, tek bir şey hariç.
He went on as if nothing had happened... except for one thing... now he began to seek the companionship of women.
O hiçbirşey olmamış gibi devam etti... birşey hariç... Şimdi de kadınlarla arkadaşlık kurmak için çalışıyordu.
Yes, everything's fine except for one little thing.
Evet, herşey yolunda küçük bir şey dışında.
- Except for one thing : me.
- Ama bir engel var : Ben.
Well, that's all very well and good, except for one thing.
Şey, bütün bunlar bir şey dışında iyi ve güzel.
Except for one thing.
Bir tek şey hariç.
Externally, his body was normal, except for one thing on the inside of his right thigh.
Harici olarak, bedende bir şey yok gibi görünsede sağ kalçasında bir şey var.
Except for one thing...
Tek bir şey hariç.
Except for one thing, I took your nephew with me.
Yalniz birsey var, yegenini de götürüyorum.
Except for one thing.
Bir şey dışında.
Except for one thing.
- Bir şey var ama.
Except for one thing :
Birşey hariç :

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]