Must we перевод на турецкий
24,785 параллельный перевод
But must we accept defeat?
Ama mağlubiyeti kabul etmek zorunda mıyız?
We must never violate our oath.
- Yeminimizi bozmamalıyız.
We must be quick.
Acele etmeliyiz.
We must remove them first.
Önce onlardan kurtarmalıyız sizi.
We must infiltrate during the day.
Gün boyunca gizlice hareket etmemiz gerek.
We must kidnap Ryu.
Ryu'yu kaçırmamız lazım.
In case we are killed during the operation we must not carry any identification.
Operasyon sırasında öldürülürsek kimliğimizin açığa çıkmaması gerek.
We must take care of him for 24 hours before being transported.
- O gün beklemeniz gerekir.
We must meet with Skony.
Biz Skonyn gitmek zorunda.
We're both doing what we must to save the world.
İkimiz de dünyayı kurtarmak için elimizden geleni yapıyoruz.
Now we must do whatever's necessary to repair the Waverider and deliver Savage to the Vanishing Point.
Şimdi de Dalgagüdücü'yü tamir edip Savage'ı Başlangıç Noktası'na teslim etmek için yapılması gerekenleri yapmalıyız.
To experience how our own fathers must have felt the day we were born.
Doğduğumuz gün kendi babamızın hissettiklerini tecrübe etmek.
Well, we wouldn't want to devastate our fallen hero. The show must go on.
Düşmüş kahramanımızı harap etmek istemeyiz.
We must strike now, General.
Şimdi saldırmalıyız General.
We must go.
Gitmeliyiz.
Detective Dunn, we appreciate your help, but I'm not gonna force you to revisit what must have been an extremely difficult time.
Dedektif Dunn, yardımına minnettarız, ama seni, son derece zor geçirdiğini düşündüğüm zamanları tekrar yaşamaya zorlamayacağım.
We must find another way out.
Başka bir çıkış yolu bulmalıyız.
- Utrom, we must discuss this.
Utrom, bunu konuşmalıyız.
No one must know we have him.
Bizde olduğunu kimse bilmemeli.
We must be vigilant.
Tetikte olmalıyız.
We must work to pay the debt.
Borcunu ödemek için çalışmak zorundayız.
- So when the hunters go out and search for food, we must track them back to their lair, but without being seen.
Ama fark edilmeden.
- We must get it back!
- Geri almamız lazım.
We must go, right this moment.
Gitmeliyiz, hem de hemen.
I know it is difficult, but we must be patient.
Zor olduğunun farkındayım ama sabırlı olmalıyız.
- We must act.
- Harekete geçmeliyiz.
We must know.
Bilmemiz gerek.
When my friend and ally comes to call during Advent, alas, we must fast on gruel.
Dostum ve müttefikim Noel öncesi ziyaretimize geldiğinde oruç tutmalıyız.
We must celebrate your arrival.
Gelişini kutlamalıyız.
Lagertha must never know what we did.
Yaptığımız şeyi Lagertha asla bilmemeli.
And, yet, if there were some other way of restoring Queen Kwenthrith to her throne, I think we must explore it.
Ama yinde de Kraliçe Kwenthrith'i tekrar tahta çıkarmanın başka yolları varsa bence bunu bulmalıyız.
We must hold Paris whatever the cost.
Ne olursa olsun Paris'i savunmalıyız.
We must hold Paris whatever the cost.
Her ne pahasına olursa olsun Paris'i savunmalıyız.
We must go.
Artık gitmeliyiz.
We must hold a special mass to pray for them.
Onlara dua etmek için özel bir kilise ayini düzenlemeliyiz.
We must cross the mountains.
Dağları aşmamız gerek.
Now, we must have something to finish our meal.
Şimdi, yemeğimizi bitirmeliyiz.
We must protect the Spanish line of succession.
İspanya'nın başarı çizgisini korumalıyız.
We must stop it.
Bunu durdurmalıyız.
We must find a diplomatic strategy.
Diplomatik bir yol izlemeliyiz.
We must come together as a people, as a country, so his reign of terror comes to an end, here and now.
Şimdi, burada halk olarak, ülke olarak bir araya gelip onun bu terör hükümdarlığına son vermeliyiz.
We must've been close to where the convoy got blown up and then we just found her, she was staggering down the street.
Konvoyun havaya uçtuğu yere yakındık sanırım. Sokakta sendeleyerek yürüyordu.
But you must understand that we, as travelers, have been accused of many crimes we did not commit.
Ama biz gezginler çok kez işlemediğimiz suçlarla suçlandık.
But we must go on living.
Ama yaşamayı sürdürmeliyiz.
We must rebuild.
Yeniden inşa etmeliyiz.
We understand how hard it must be to talk about him.
Onun hakkında konuşmanın ne kadar zor olduğunu biliyoruz.
We must live for others as well.
Başkaları için de yaşamayı sürdürmeliyiz.
We must be about the same size.
Bedenlerimiz aynı sanrım.
Try looking in the archives, we must still have the originals.
Arşive bakmayı deneyin. Asılları muhtemelen hala orada duruyordur.
We must chat when you get back.
Döndüğünde konuşmalıyız.
Heaven must've heard me'cause we. We here on Doc Wailer's farm.
Burada, Doktor Waller'ın çiftliğinde olduğumuz için Tanrı beni duymuş olmalı.
well 438053
welcome 4679
welcome to hell 49
we need you 478
we are going 52
week 129
weekly 26
west 535
wednesday 345
weeks 936
welcome 4679
welcome to hell 49
we need you 478
we are going 52
week 129
weekly 26
west 535
wednesday 345
weeks 936