Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ S ] / So we're even

So we're even перевод на турецкий

516 параллельный перевод
We're going to move out even if we have to loan lots of money. So come home ASAP.
Bunun için hırsızlık yapmak zorunda olsak bile taşınacağız.
And we're sitting here, a kilometre down now, so these beds have been buried by later rivers and more rivers and we know we can go down in places, even another four, five kilometres.
Ve biz burada, bir kilometre derinlikte duruyoruz. Bu nehir yatakları daha sonra gelen başka nehir yatakları tarafından gömülmüş. Ve biliyoruz ki dört, beş kilometre daha derinde başka yerlere de gidebiliriz.
We're going to explore something so foreign to us... we can't even imagine what it'll be like.
- İşte bu. Ne olacağını hayal bile edemeyeceğimiz... yabancı bir şeyleri keşfetmeye gidiyoruz.
So we're even.
Yani ödeştik.
You were gonna duck out and hand me over to Sackett, so we're even.
Tüyecek ve beni Sackett'in kucağına atacaktın, böylece ödeşmiş olduk.
There'll be so many nights, darling, two lifetimes full, till we're both old and even Anna's grown and married, too.
Daha bir sürü gecemiz olacak sevgilim. Yaşlanana kadar dolu-dolu yaşayacağımız hatta Anna'nın büyüyüp evlendiğini göreceğimiz hayatlarımız olacak.
You have every right, my dear man, and so do I... so we're even.
Sizin her türlü hakkınız var, benim de ; yani eşit durumdayız.
So we're even.
Eşit durumdayız.
So now we're even.
Şimdi ödeştik.
So even if we get caught you're pretty safe.
- Yakalansak bile sana bir şey olmaz yani.
We'll let you see how fair and even we divide the money among us so you'll know we're not cheating you.
Parayı aramızda ne kadar adilce dağıttığımızı görecek ve seni kazıklamadığımızı anlayacaksın.
So if Haruji's doing it with Eri now, then we're even.
Şu an Haruji de Eri'yle birlikte oluyorsa, ödeşmiş oluyoruz.
Frankly, we're so desperate for officer personnel I'd be glad to see you even if you had two heads.
Açıkçası, öyle bir subay sıkıntısı çekiyoruz ki iki kafan bile olsa seni gördüğüme sevinirdim.
They even slide our paychecks under the door so they can pretend we're not here.
Maaş çeklerimizi bile bizi yok saymak için kapının altından atıyorlar.
I saved your life getting you out of Germany, you got me out of this mess, so we're even.
Saçmalama. Ben senin hayatını Almanya'dan, sen de benimkini bu kargaşadan çıkararak kurtardın. Yani ödeştik.
So we're all even at the end of 16 and I hit a tremendous tee-shot.
16'nın sonunda böylece hepimiz berabereyiz ve ben muazzam bir t vuruşu yaptım.
We're going very close to the border. So from when we leave... until the time we get to Beth Amal, nobody says a word. Nobody coughs, nobody sneezes, nobody cries, nobody even whispers.
Sınıra çok yaklaşıyoruz, yani çıktığımız andan itibaren Beth Amal'a kadar, kimse tek kelime etmeyecek, hapşırmayacak, ağlamayacak, kimse fısıldaşmayacak.
As usual... They're so pretentious, even with the dead. We aren't.
Her zamanki gibi ölülere bile hava atıyorlar biz atmıyoruz.
- So we're even.
- Yani ödeştik.
Incredible, and yet so terribly real that even while they're happening we live with them and digest them and assimilate them.
İnanılmaz ve dahası korkunç derecede gerçek olan, onlarla yaşıyor... onları özümsüyor ve benimsiyoruz olmamız.
We're not completely stupid, even if you like to think so.
O kadar da aptal değiliz Simon. Her ne kadar sen öyle olduğumuza inanmak istesen de.
So we're even.
Böylece ödeşmiş olduk.
We're so rich we never even see each other anymore.
O kadar zenginiz ki artık görüşemiyoruz bile.
Even so, I don't want to start something that will make people think we're turning radical around here.
Öyle olsa bile, etrafta insanların radikal olmaya başladığımızı... düşünmelerini sağlayacak bir şeye başlamak istemem.
Anyway, you frightened me, so we're even.
Neyse, siz de beni korkuttunuz, ödeştik.
So now we're all even up?
Ödeştik mi?
Right. So, uh, we're all having a great time, and, uh, it's gonna get even better because
Evet, hepmizi harika bir zaman geçiriyoruz, ve daha da iyi olacak çünkü
- Oh, God! I mean, those books are just so touching, because they show... how desperately curious we all are to know how all the others of us... are really getting on in life... even though, by performing these roles all the time... we're just hiding the reality of ourselves from everybody else.
Bu kitaplar o kadar dokunaklıdırlar ki, başkalarının nasıl olduklarını öğrenme konusunda ne kadar ümitsizce meraklı olduğumuzu gösterirler her ne kadar sürekli bu rolleri oynasak da kendi gerçekliğimizi, devamlı başkalarından saklarız.
- So we're even.
- O zaman eşitiz demektir.
Even so, we're way under.
Halen gerideyiz.
So, what you're saying is, we shouldn't even try.
Bu yüzden, senin dediğini denememeliyiz bile.
- So we're even.
- Dedin zaten. - O zaman ödeştik.
So you volunteered even though you believe we're guilty?
Suçlu olduğumuza inanmanıza rağmen gönüllü mü oldunuz?
You're so light, even though we eat so well these days.
Madam Latour burada mı? Çok hafifsin, Pierrot. Oysa yiyecek her şeyimiz var.
So you're saying that we're burying him as Fielding, even though he wasn't Fielding.
Yani Fielding olmadığı halde Fielding olarak gömeceğimizi söylüyorsun.
We're so far outside on this one it's not even funny.
O kadar ileri gittik ki eğlenceli olmaktan çıktı.
So we're even.
Yani eşitiz.
We're about even so far.
Kazanacağını sanma sakın.
- So, now we're even.
- Yani ödeştik.
So we're even.
Ödeştik öyleyse.
We're making so much money in sub-franchising it isn't even funny.
Bölgesel isim hakkı işinde çok para kazanıyoruz komik değil.
So now we're even.
Artık ödeştik.
So now we're even.
Şimdi eşitiz.
- So we're even now, huh?
- Şimdi ödeştik mi yani?
Because we're so happy together that we can't separate, even for a fortnight.
- Çünkü birlikte çok mutluymuşuz.
But just so as we're clear, even though there's no actual lovemaking, Joe and I can on occasion, say, read poems to each other in here at night?
Sevişmesek de Joe ve ben burada zaman zaman geceleri birbirimize şiir okuyabiliriz'değil mi?
So if we hurry, we can be gone and out of here before they even know we're missing.
Bu yüzden eğer acele edersek, bizim olmadığımızı farketmeden önce bile gitmiş ve buradan çıkmış oluruz.
I mean, we're not even seeing each other anymore so it doesn't matter.
Yani demek istiyorum ki, artık beraber bile değiliz o yüzden gerçekten önemli değil.
That somewhere or the other, even after seeing so much success... we feel as though we're failures.
bazı yerlerde ya da diğerinde o kadar çok başarı gördüğümüz halde... Başarısızmış gibi hissediyoruz.
- So now we're even?
- Ödeştik mi?
I'm so glad. Now we're even!
Çok mutlu oldum artık ödeştik.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]