That says it all перевод на турецкий
331 параллельный перевод
That says it all.
Bu her şeyi anlatıyor.
- Well, that says it all.
- Tabii, bu her şeyi açıklıyor.
God, that says it all.
Tanrım, söylediği şeye bak.
See, that says it all, don't it?
Bütün bildiğin bu değil mi?
You know, when he talks about Granny that says it all
Büyükanne hakkındaki konuşma şekli her şeyi ortaya koyuyor.
That says it all.
Niye bunu anlatıyorum sana, budalanın tekisin de ondan.
Well, I guess that says it all.
Sanırım bu herşeyi açıklıyor.
I mean, that says it all.
Bu her şeyi açıklıyor.
Yeah. That says it all!
Evet, bu muhteşem.
His letter says that he's, uh... negotiating a piece of business with some lawyer, and if it works out satisfactory, then everything is gonna be all right.
Mektubunda diyor ki iş görüşmesi için bir avukata gitmiş ve olumlu sonuçIanırsa, o zaman her şey düzelmiş olacak.
She says she's sorry but that's all there is to it.
Üzgün olduğunu ama yapacak bir şey olmadığını söyledi.
After all any man says, it's what he does that counts.
Erkeklerin söylediklerinden sonra, önemli olan yaptıklarıdır.
It says that all the deeds, papers and properties of this shop belong to me.
Bu dükkandaki bütün belge, kağıt ve malların bana ait olduğu yazıyor.
He says that seeing as how you had all them other boyfriends before me seeing as I never even had one single gal friend before you he figures that between the two of us it kind of averages out to things being proper and right.
Benden önceki tüm o erkek arkadaşlarını göz önüne alırsak senden önce hiç kız arkadaşım olmadığını da göz önüne alırsak ikimiz arasında her şeyin hemen hemen uygun bir hale döndüğünü sanıyormuş.
I told him that, but he says the job's all set up and it's gonna be done.
Ben de öyle söyledim ama herşeyin hazır olduğunu ve yapacaklarını söyledi.
- He doesn't wanna talk to you, that's all. It's nothing in regulations says that the colonel has to talk to four-bit lieutenant!
Yönetmelikte albayın yarım dolarlık bir teğmenle konuşma zorunluluğu yok.
Mama, Lisbeth says it's Old Yeller what's been doin all that stealing'out in Salt Licks.
Anne, Elizabeth Salt Licks'deki bütün o hırsızlıkları yapanın, Old Yeller olduğunu söylüyor.
And that's all it says.
Yazan sadece bu.
And it says all this filming isn't healthy, and that you need help.
Diyor ki ; "bu film işi sağlıksız, ve senin de tedavi görmen gerek."
He figures if he says he does know, you might panic and you might admit it. That's all.
Size haberi olduğunu söyleyince, paniğe kapılıp itiraf edebileceğinizi düşündü.
A treaty that says how important it is for all men to be proud and strong.
Herkesin ne kadar güçlü ve gururlu olduğunu ifade eden bir anlaşma.
It says clearly that if big ranchers north of the Picketwire River win their fight to keep this territory in open reign, then all your truck farms and your corn, the small shopkeepers and everything, your kids'future, it will all be all over, be gone!
Burada, Picketwire Nehri'nin kuzeyindeki büyük çiftçilerin bu bölgeyi açık rejimde tutma mücadeleleri başarıya ulaşırsa tüm sebze çiftliklerinizin, mısırınızın, küçük dükkanların, her şeyin, çocuklarınızın geleceğinin sona ereceği açıkça yazılı!
All right, maybe I think it's crazy, but that's what the doc says.
Pekala, bu bence de delilik, ama doktor öyle diyor.
- It says that all are lost.
Herkes öldü diyor.
He says he won't surrender, that you can blow it all up.
Teslim olmayacağını söyledi, uçurabilirsin.
That's what it all says.
Her şey bunu gösteriyor.
- Is that all it says?
- O kadar mı?
It says all that right on the...
- Baltimore. Hepsi yazıyor.
He says we can all learn that, whenever we want to learn it.
Bunu ne zaman öğrenmek istersek o zaman öğrenebileceğimizi söylüyor.
To forward everything more fast possible it is a moral responsibility that it says respect to all.
Bu nedenle savaşı, olabildiğinde çabuk bitirmek herkesin hassasiyet gösterdiği ahlâki bir sorumluluktur.
He says of this painting that "in reality, all it is " is a woman kissing a man on the nape of the neck, "
Bu tablodan, gerçekte bütün olay sadece bir adamı ensesinden öpen bir kadından ibaret diye bahseder.
- Oh, that's all right. - It says on the packet, Sybil.
Pakette yazıyor Sybil.
Is that all it says in the report?
Raporda söylenenlerin hepsi bu mu?
This says all that stuff about acceptable levels... it's all bullshit.
Burada kabul edilebilir değerlerden bahsediyor, hepsi saçmalık.
Well, you know, it says something about you, winning the Medal of Honor and all that.
Madalya kazanmanız nasıl biri olduğunuzu gösteriyor.
That's all it says.
Hepsi bu kadar zaten.
It says here that if you kill the head vampire all half-vampires will return to normal.
Burada diyor ki, eğer baş vampiri öldürürsen... bütün yarı vampirler normale dönermiş.
That's all it says. That's the whole book.
Koca kitapta yazan tek şey bu.
Or do you think that this "R.I. P." says it all?
Yoksa bu "huzur içinde yat" ibaresi anlamana yeter mi?
That's all it says, over and over and over again.
Tekrar tekrar bu yazıyor.
All it says is that you're blind and old.
Tek anlamı, senin yaşlı ve kör bir adam olduğun.
Well, it says here that they put all the names of everyone in the world in a hat and drew ours.
Dünyadaki herkesin adını bir şapkaya koymuşlar ve bizim adımızı çekmişler.
It's the look that says, "You've got it all and I want a piece of it."
O bakış, "Hepsi senin mi? Hani bana yok mu?" der.
- It says all that?
- Hepsi yazılı mı?
General, Trimble sends his compliments and says that if the troops he had the honor to command this day cannot take that position, all hell can't take it.
General, Trimble sends his compliments and says that if the troops he had the honor to command this day cannot take that position, all hell can't take it.
So what he did was, He got all his mates there like... and He picks up a piece of bread... and He takes like... a piece of the bread off like that... and He holds it up to His mates... and He says...
Sonra bütün dostlarını etrafına topladı ve bir parça ekmek kopardı tıpkı böyle, ekmeği aldı arkadaşlarına doğru tuttu ve dedi ki :
Well, I guess that about says it all, don't it?
Sanırım bu her şeyi açıklıyor değil mi?
All right, come out with your hands up... two cups of coffee... an auto freshener that says Capricorn... and something with coconut on it.
Pekala. Eller havada dışarı iki fincan kahve üzerinde "Oğlak" yazan bir araba kokusu ve hindistancevizli herhangi bir şey.
That about says it all.
Bu herşeyi söylüyor.
He says that I can turn all my affairs, give everything over to one person now, before this gets worse, which it will.
Şu anda bütün işlerimi tek bir kişiye terk edebileceğimi söylüyor, bu durum daha da kötüleşmeden, ki kötüleşecek.
Look, all it says is that Samoans use these beetles to make a kind of truth serum.
Bak, tek yazan şu : Samoa'lar bu böcekleri doğruluk serumu yapmakta kullanıyorlarmış.
that says 62
it all makes sense now 59
it all comes down to this 18
it all goes away 16
it all adds up 33
it all makes sense 63
it all started 19
it all happened so fast 107
it all worked out 47
it all 26
it all makes sense now 59
it all comes down to this 18
it all goes away 16
it all adds up 33
it all makes sense 63
it all started 19
it all happened so fast 107
it all worked out 47
it all 26
it all fits 32
that all started with a big bang 89
that doesn't seem fair 27
that is 2872
that is so lame 16
that is not 75
that is the question 108
that is awesome 117
that means a lot coming from you 16
that means a lot to me 54
that all started with a big bang 89
that doesn't seem fair 27
that is 2872
that is so lame 16
that is not 75
that is the question 108
that is awesome 117
that means a lot coming from you 16
that means a lot to me 54
that is not fair 93
that sounds great 436
that one over there 16
that sounds good 394
that is so sweet 227
that sounds fun 130
that was stupid 112
that was close 355
that way 1811
that is all 319
that sounds great 436
that one over there 16
that sounds good 394
that is so sweet 227
that sounds fun 130
that was stupid 112
that was close 355
that way 1811
that is all 319