The crown перевод на турецкий
3,140 параллельный перевод
But find those plans, and you have the jewel in the crown.
Bu planları bulabilirsiniz, fakat taç mücevhere sahip olmak zorundasınız.
Don't let any who dared rebel against the crown escape!
Vatan hainlerinin kaçmasına izin vermeyin!
Blessed is the man who stands the test for he shall receive the crown of life that God promised to those who love him.
Sınavı geçen insan, kutsanmış insandır. Tanrı'nın, kendisini seven insanlara vaad ettiği yaşam tacıyla taçlandırılacaklardır.
Your maestro's ideas have infuriated the Crown.
Şefin fikirleri kraliyeti kızdırdı
If your family has prospered, it is thanks to the protection of the Crown, Bolivar.
Eğer ailen zenginleştiyse bu karalın koruması sayesinde Bolivar
Your fortune, except for your old family home, now belongs to the Crown.
Servet, eski aile dışında bir ev Şimdi krallığa ait
Because everyone has one. There's gonna be a whole table full of them representing the school board, the bus company, as well as the Crown Attorney herself.
Okul yönetimini, otobüs şirketini hatta Hükümet Avukatını temsil eden bir çok avukat olacak.
The Crown Attorney's Marcela Housman. You know her?
Hükümet Avukatı Marcela Housman'ı tanıyor musun?
The Crown just added a witness.
Hükümet bir tanık daha ekledi.
I was asked by the Crown Attorney to do a comprehensive review of Detective Black's service record, as well as the findings of the psychiatrists who have evaluated him over the last 12 months.
- Hükümet Avukatı tarafından Dedektif Black'in hizmet kayıtlarını kapsamlı bir şekilde incelemek için çağrıldım. Bunun yanında son 12 ayda onu değerlendiren psikiyatristlerin buluşlarını da.
Heavy is the head that wears the crown.
Başkan olan, ağır tacı giyer.
A truly loyal servant of the crown.
Kraliyetin sadık bir hizmetkarı.
I am an agent of the crown.
Bir kraliyet ajanıyım.
She'll be charged with second degree murder, and in all likelihood, the Crown Attorney will petition - to try her as an adult.
İkinci derece cinayette yargılanacak ve muhtemelen yetişkin seviyesinde hüküm giyecek.
The crown of a prince.
Bir prensin tacı.
'You are now active in a military operation on behalf of the Crown.
Kral namına askeri bir operasyonda yer alıyorsun artık.
Not a subject of the crown, as they say. A right Colonial, I am...
Dedikleri gibi sömürge hükümdarlığın bir üyesi değil, Ben...
72 is the number of thorns in the crown.
72 ise hükümdarlıktaki taht sayısı.
Come on, mate, it's not the crown jewels.
Hadi ama dostum. Taşak vermedim ya.
The crown!
Taç!
I'll see you at the Crown dinner next week.
Önümüzdeki hafta Crown yemeğinde görüşmek üzere.
It's all premier hotels of the Caribbean, the crown jewels of Havana, and we here at the Miramar Playa are proud to play a part in returning them to their recent glory.
Bunlar Karayipler'in baş otelleri, Havana'nın en değerli mücevherleri. Miramar Playa olarak bu otellerin son zamanlardaki görkemli günlerine dönmesinde rol alacağımızdan gururluyuz.
And this time it won't be Edward's head that wears the crown.
Ve bu defa tacı taşıyan Edward'ın başı olmayacak.
Like the crown from the top of the maypole.
Duydum. Tereyağından kıl çeker gibi.
Off to Parliament, Warwick, to try and force the crown on George's head? !
- George'un kafasına zorla taç takmak için Parlamento'ya mı gidiyorsun?
I'm sure you won't mind sharing the crown with Roman Godfrey.
Eminim tacını Roman Godfrey ile paylaşmayı sorun etmezsin.
Looks like Sammy Tonin is gonna hold on to the crown after all.
- Görünüşe göre her şeye rağmen Sammy Tonin tahta geçecek.
Your Henry is going to have to walk past five coffins to take the crown and I don't know how he's going to manage that.
Senin Henry'nin, tacı alabilmek için beş tabut geçmesi gerek ve bunu nasıl becerecek bilmiyorum.
- They fight for the crown.
- Taht için savaşırlar.
You love the crown more than us.
Tacı bizden çok seviyorsun.
♪ I am defeated, and I gladly wear the crown ♪
- İnanamıyorum. - "A" aldım. - Gördüğüm en güzel şeydi.
This is the crown jewel of field trips.
Refakat, gezinin en önemli parçası.
Then they will cut the skin from her feet... and stand her on a crown of daggers, until every drop of her precious blood is drained from her body.
Ardından ayaklarının derisini yüzecekler... ve onu hançerden bir taç üzerine dikecekler, ta ki kıymetli kanının her bir damlası vücudundan süzülene kadar.
Take the name of thy new kindred as your crown.
Yeni hısımlarının taktığı adla taçlan.
The seat of the Spanish Crown.
İspanyolca Kraliyet koltuğu.
This leaden apron prevents her from peering into my soul, and the foil crown scrambles my brain waves, thus retarding Sheila's ability to read my thoughts.
Bu kurşun önlük, ruhumu görmesini engelliyor folyo taç da beyin dalgalarımı karıştırıp Sheila'nın düşüncelerimi okumasını zorlaştırıyor.
Don't come crying to me the next time your crown cracks!
Bir daha dişlerin kırılırsa bana ağlayarak gelme.
in person, crown and dignity against all enemies and will observe and obey all orders of Her Majesty, her heirs and successors and of the generals and officers set over me.
.. insanlara saygılı olcağıma ve tüm düşmanlara karşı onu koruyacağıma and içerim Pekala..
She wanted to erect a bust of her late husband, the founder of Crown Heights.
Crown Heights'ın kurucusu olan merhum kocası için bir büst dikilmesini istemiş.
This weekend is the Battle of Kingdoms, to see who wears the Forever Crown.
Bu hafta tacı kimin takacağına karar vermek için Krallıklar Savaşı olacaktı.
Apart from the fact you blocked me from banging a fairy and I'm about to lose my crown thanks to my army being decimated?
Bir peri ile birlikte olmamı engellemeniz dışında ordumun dağılması nedeniyle tacımı da kaybedeceğim.
The crown jewel.
Tacın mücevheri.
The worker there wired it to another money hub across town, where I hoofed it over there just in time to see some other guy pick up the cash and drop it in a P.O. box right here in crown heights.
Çalışanın dediğine göre şehrin öte yanına gönderilmiş. Zar zor yetiştiğim sırada bir başkası parayı alıp Crown Heights semtindeki postaneye getirdi.
Devil's Crown, in the south of the archipelago, is even closer to disappearing altogether, below the waves.
Şeytanın Tacı, takım adaların güneyinde, dalgalarla tamamen yok olmaya yakın.
It is all the more reason I must defend my crown for my son to inherit.
İşte oğlum için tacımı korumam gerek ya zaten.
Strike down this wicked usurper who has taken the rightful king's crown.
Gerçek kralın tacını çalan bu gaspçıyı düşür!
Run off with the evil imp you don't think anyone knows about, in the name of love, or stand next to my son with a crown on your head and citizens at your feet.
Ya o küçük şeytanla kaçarsın hani şu kimsenin bilmediğini sandığın. Aşkı seçersin... Ya da oğlumun yanında, başında tacın ve ayaklarının altında bir halka sahip olursun.
But the crown, like everything, has its price.
Her şey gibi, tacı giymenin de bedeli var.
Then you must crown yourself, for those boys in the Tower are not entitled!
O zaman kendi taçlandırmalısın. Kule'deki o çocukların öyle bir hakkı yok.
Who covets the papal crown?
Papalık tacına kim göz koymuş?
You'd give up your crown and all the perks for me?
Tahtından vazgeçip benimle mi ilgileneceksin?
crown 17
crowns 70
the crow flies straight 33
the card 32
the council 29
the choice is yours 166
the crew 35
the city 103
the car is here 16
the camera 86
crowns 70
the crow flies straight 33
the card 32
the council 29
the choice is yours 166
the crew 35
the city 103
the car is here 16
the camera 86
the cat 115
the cars 36
the cowboy 18
the cards 33
the car 277
the clock is ticking 101
the case 115
the chair 57
the caretaker 29
the curse 50
the cars 36
the cowboy 18
the cards 33
the car 277
the clock is ticking 101
the case 115
the chair 57
the caretaker 29
the curse 50
the club 60
the cake 61
the coast is clear 60
the case is over 17
the cops 215
the child 120
the captain 118
the clock 26
the case is closed 84
the cross 35
the cake 61
the coast is clear 60
the case is over 17
the cops 215
the child 120
the captain 118
the clock 26
the case is closed 84
the cross 35