There it goes перевод на турецкий
945 параллельный перевод
There it goes.
İşte orada!
There it goes again.
Yine canlandı işte.
- A home run, there it goes.
- Gole gidiyor, haydi.
There it goes!
İşte çıkıyor!
- There it goes again!
- İşte yeniden çıktı!
Well, there it goes again.
İşte, yine başladı.
- There it goes.
- Tamam.
- There it goes again.
- İşte yine geliyor.
There it goes.
Geliyor!
Look. There it goes.
Bak nasıl gidiyor.
There it goes.
İşte bitti.
There it goes!
- Tren! Gidiyor!
Oil to fuel your Navy, to feed your tanks, there it goes up in smoke by the millions of gallons.
Tanklarını harekete geçirip donanmanızı denize indirin ki, milyonlarca galon benzinle tutuşup berhava olsun
Oh, yes, there it goes.
Evet, işte orada.
There it goes!
İşte gidiyor!
There it goes! There it goes!
Bak, bak batıyor!
There it goes, Hooker.
İşte gidiyor, Hooker.
There it goes again.
İşte yine gitti.
There it goes...
Gidiyor...
There it goes again.
Yine başladı.
There it goes again.
İşte yine başladı.
There it goes.
İşte gidiyor.
There it goes, look!
Bakın, bakın!
There it goes again.
İşte tekrar hızlanıyor.
There it goes!
Orada gidiyor!
Well, there it goes.
İşte gidiyor.
There it goes.
İşte uçuyor.
What does it matter if a little more goes here, a little less goes there?
Üç aşağı beş yukarı ne fark eder?
There he goes... hotfooting it to the land of the sun.
Güneşli topraklara doğru ilerliyor.
There's a flu about. These days, it's the only thing that goes round.
Bugünlerde herkese musallat oluyor.
There are days and days of routine, of tedious probing... of tireless searching... fruitless days, days when nothing goes right... when it seems as if no one could ever think his way... through the maze of baffling trails a criminal leaves.
Aç susuz, yorucu bu araştırma hiçbir şeyin doğru gitmediği günlerde kimsenin aklına gelmeyecek şekilde katilin bıraktığı izleri karışık bir labirentin içinde aramak gibiydi.
I have spoken to him several times about the amount of drinking that goes on there but he continues to allow it.
Kendisiyle orada içilen içkiler hakkında defalarca konuştum. Ancak hâlâ içilmesine müsade ediyor.
There's a motto on the wall of my office. It goes like this :
Ofisimin duvarında bir özdeyiş var.
No, but there's a type of Englishman goes off to coffee plantations without caring whether there's any money in it or not.
Yok. Ama bu işte para olup olmadığını zerre kadar önemsemeden kahve çiftliğine giden tipte bir İngiliz var.
Every dollar is there in black and white... unless it goes in the red!
Her bir doların kaydı beyaz üstüne siyah şekilde yapılmıştır. Ya da kırmızı.
Well... there goes your plan to blame it on the settlers.
Şimdi planın yerleşimcileri suçlamaya döndü.
This goes in here, whether he likes it or not, and that'll fit there.
Bu istediği yere oturur bu da buraya.
There's a space, and then it goes on,
Bir boşluk var, ve sonra devam ediyor,
"You wouldn't think it to look at him but there goes the best political brain in Europe."
"Bakınca anlamazsın ama Avrupa'nın en büyük siyaset dehasıdır."
We call this particular one the Bitchi-Bashi because there's so much lovely stuff that goes over it.
Biz bu köprüye Bitchi-Bashi diyoruz. Çünkü oradan muhteşem yaratıklar geçer.
There he goes again. Have you lost it?
Hadi bakalım sar başa.
There goes Len's car and I'd race it in Spain and Rome and Paris.
İşte Len'in arabası gidiyor. İspanya, Roma ve Paris'te yarışacağım.
It goes knock, knock and I say, "Who's there?"
Nok nok ediyor ve ben de "Kim o?" diyorum.
There it goes again.
Yine oldu.
And take note of what goes on around town, because by the time I get back, there won't be no newspaper to read it in.
Kasabada olanları not et çünkü döndüğüm zaman olanları okuyabileceğim bir gazete olmayacak.
There's an old saying that goes, "if the shoe fits, wear it,"
Ama dikkatli olun...
There's a brown derby that goes with it.
Endişelenme. Ona uygun bir de kahverengi melon şapka var.
It goes down there and up.
Orada aşağı ve yukarı hareket ediyor.
Well, you go down here and you take your first left at the light and go down to the ocean, and it starts right there and goes all the way.
Buradan inin, ışıklardan sola dönün okyanus kıyısına ineceksiniz, yol oradan başlayıp devam eder.
A bullet goes just as fast up here as it does down there.
Bir kurşun burada, en az orada gittiği kadar hızlı hareket eder.
It'll be like setting off dynamite if she goes up there.
Chino dağa çıkarsa dinamiti ateşlemiş olur.
there it goes again 28
there it is 2912
there it is again 133
there it was 64
it goes like this 46
it goes on 26
it goes both ways 16
it goes without saying 54
it goes 112
it goes away 25
there it is 2912
there it is again 133
there it was 64
it goes like this 46
it goes on 26
it goes both ways 16
it goes without saying 54
it goes 112
it goes away 25
goes 65
goes without saying 32
goes by 23
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
there's always hope 39
goes without saying 32
goes by 23
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there is no such thing 30
there's no way 389
there's nothing to see here 35
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there is no such thing 30
there's no way 389
there's nothing to see here 35