They say перевод на турецкий
35,530 параллельный перевод
I brought all of you here to show you that what they say about me isn't true.
Benim hakkımda söylenenlerin doğru olmadığını göstermek için hepinizi buraya getirdim.
- Nothing there, so they say. - And you don't believe them?
Bomboş, diyorlar.
And they get my home phone number, and they call and they say,
Ev telefonumu bulmuşlar, aradılar ve...
They say that you grow as a kid, your character develops then.
Derler ki, insanın kişiliği çocukluğunda gelişir.
They say that to everybody.
Herkese söylerler.
Yeah, well, they say there's gonna be a plague of locusts, right?
Dünyanın sonunda bir çekirge istilası olacağından bahsederler değil mi?
Well, they say it could correct your condition.
Durumunu düzeltebileceğini söylüyorlar.
They say they come in peace, to protect us from ourselves.
Barış içinde geldiklerini, bizi bizden koruyacaklarını söylediler.
- But if what they say is correct, then...
- Derlerse doğru söylüyorsa, o zaman...
They think you're a witch. They say you cast a demon love spell on me.
Senin cadı olduğunu ve şeytani güçlerinle beni büyülediğini düşünüyorlar.
They say you had a psychotic episode, Mike.
Psikoz geçirdiğini söylüyorlar Mike.
You know what they say.
Ne derler bilirsin.
What would they say in the 21st?
Buna 21.yüzyılda ne diyorsunuz?
What did they say?
Ne dediler?
Is it really like they say?
- Evet. Gerçekten söylenenler doğru mu?
They... they say you poisoned people.
İnsanları zehirlediğinizi söylüyorlar.
What are you gonna do if they say you can't play anymore?
Eğer bir daha oynayamayacağını söylerlerse ne yapacaksın?
They say it'll be over soon.
Yakında biter diyorlar.
How did they say, "Can we do the drugs now, please? !"
"Artık uyuşturucu alabilir miyiz?" nasıl diyorlar?
Only they say take them at certain times.
Sadece onları belirli zamanlarda almanı söylüyorlar.
And it was dropped in front of somebody, and they would look through that and say, "Oh, well, there's an orange under here."
Birinin önüne koyuyorsun... CRUCIAL DETAIL ATÖLYESİ CHICAGO O da bakıp, "Bunun altında portakal var." diyor.
If they were dwarves, I'd say, "Those two dwarves."
Eğer cüce olsalardı, "şu iki cüce" derdim.
All I can say is that I was awestruck by what they said.
Tüm söyleyebileceğim, söyledikleri dehşetti.
And if you say you're going to Slovenia, they'll say, "Are you going to Hiša Franko?"
Slovenya'ya giderseniz, Hiša Franko'ya gidecek misiniz diye sorarlar.
The French are astonished by how good the food is. I mean, they just say, "Who knew?"
Fransızlar yemeklerin güzelliğine şaşıyor, "Kimin aklına gelirdi?" diyorlar.
They all say the same thing, that it was you.
Herkes aynı şeyi söylüyor. Senmişsin.
People say lots of things when they argue.
İnsanlar tartışmaya bir başladılar mı çok fazla şey söylüyorlar.
The Bronco will somehow show how incredibly unreliable they are,'cause once he drives Like himself and he starts breaking stuff, then he's gonna ask me to fix it, and I'm gonna say no.
Bronco ne kadar güvensiz araç olduğunu bir şekilde göaterecek. Çünkü kendi gibi kullandığında ve bir şeyleri bozmaya başladığında benden tamir etmemi rica edecek ve ben de hayır diyeceğim.
They basically say if you can't get through this, you should turn around and go home,'cause you will not survive the Rubicon Trail.
Aslında derler ki buradan geçemezsen dönüp evine gitsen iyi olur. Çünkü Rubicon Patikasında hayatta kalamazsın.
What they used to say to you at the foster home to calm you down?
O evde seni sakinleştirmek için ne dediklerini hatırlıyor musun?
I say we just lie low and hope that they don't notice me.
Bence bu konuyu burada kapatalım ve fark etmeyeceklerini umalım.
I'm sure they have plenty of shellfish.
Eminim yeterli sayıda karidesleri vardır.
They didn't say.
Onlar söylemedi.
Nice try but we both know you won't say a word... or they'll come for you first, right?
İyi denemeydi, ama ikimiz de biliyoruz ki, tek kelime bile edemezsin. Çünkü, ilk olarak sana gelirler, değil mi?
If your father loses, they'll say it's your fault, you destroyed everything.
Baban kaybederse diyecekler ki ; "senin hatan, her şeyi mahvettin"...
They did say it was just an accident, though.
Bir kaza olduğunu söylediler gerçi.
They said to say that I was changing the dressing on my gunshot wound and I saw that the spaces in between the pillars looked like bullets.
Bana kurşun yaramın üzerindeki pansumanı değiştirdiğimi... sütunların arasındaki boşlukların kurşunlara benzediğini gördüğümü söylememi istediler.
They don't give a shit what we have to say, and, frankly, I'm a little afraid to be alone with you.
Ne söyleyeceğimiz umurlarında değil ve açıkçası seninle yalnız kalmaktan biraz korkuyorum.
They hold the entry to unlimited imagination.
Sayısız hayale giriş imkanı sunarlar.
Because that's what they're going to say. That, er, you were doing very nicely out of it. That's why you didn't tell Mrs. French about Romaine, because that would have been an end to it.
Çünkü bunları söyleyip diyecekler ki bundan bahsetmeyerek çok iyi yaptın çünkü Bayan French'e Romaine'den bahsetseydin yarenliğiniz sona ererdi.
That ´ s not what they teach you in the hallowed halls on campus, and as a cop, that ´ s not what I ´ d say to the press, but it ´ s the truth.
Size kampüsünüzün kutsal koridorlarında bunları öğretmiyorlar ve bir polis olarak, basına da bunu söyleyemem ama gerçek bu.
Did she say where they were headed?
- Nereye gideceğini söyledi mi?
Foxy. Did she say where they were going?
- Nereye gittiğini söyledi mi?
Some say it was the rapture, but Seattle's not all that holy that they'd get taken up.
Ama Seattle ele geçirilmeye çalışılacak kadar kutsal değilki. - doğru.
When I say they're out, I mean that Goat here will kill them for me.
Yok artık dediğimde, arkanda duran Goat benim için onları öldürdü.
I'm smart to the point where it's stupid and most guys don't like it, so I say something like that right off the bat, and if they take off, I'm just not invested yet.
Aptalca şeyler konusunda zekiyim ve çoğu erkek bundan hoşlanmıyor. Az önceki gibi şeyler söyleyip duruyorum ve şu ana kadar kimse benimle ilgilenmedi.
My dad used to say people don't set out to be monsters. They... start by getting a little taste for it, and then they like it so they taste some more. And then, before you know it...
İnsanlar canavar olmak için ayarlanmamışlardır kendileri biraz tadarak başlarlar ve sonra hoşlanırlar sonra biraz daha fazla tadarlar.
I signed the release- - They will say it was my fault.
Çıkışını imzaladım. Benim suçum olduğunu diyecekler.
If somebody was overweight, she'd tell them to eat less or, if they had high blood pressure, she'd say to them exercise.
Biri fazla kiloluysa az yemesini ya da yüksek tansiyonu varsa egzersiz yapmasını söylerdi.
- You mean sex? - Oh, I mean sex. People say where they are and what they're up for.
Yerel reklamlar, meslek panelleri emlakçılık, satılık şeyler ve bir sürü kişisel reklam sunuyor.
They wouldn't say who gave them the information.
Bilgiyi kimden aldıklarını söylemeyecekler.
they say that 39
sayonara 114
say my name 79
say hello to my little friend 37
saying 381
says 221
sayid 267
sayuri 58
say cheese 102
say it louder 17
sayonara 114
say my name 79
say hello to my little friend 37
saying 381
says 221
sayid 267
sayuri 58
say cheese 102
say it louder 17
say hi 185
say something 1124
say what now 22
say it like you mean it 26
say your prayers 56
say it again 435
say it ain't so 28
say what 525
say it out loud 26
says who 419
say something 1124
say what now 22
say it like you mean it 26
say your prayers 56
say it again 435
say it ain't so 28
say what 525
say it out loud 26
says who 419