Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ W ] / We believe

We believe перевод на турецкий

14,338 параллельный перевод
We're after some runaways we believe might've come this way.
Bu yöne gelmiş olabilecek birkaç kaçağın peşindeyiz.
Who we are. What we believe.
Neye inandığımızı...
We believe the Kindred is killing couples because he's envious of the love and connection that he cannot have.
Kindred'ın çiftleri öldürme nedeni aşka ve bağlanmaya karşı olan özleminden kaynaklanıyor.
Based on his expertise, we believe he's our key to finding a cure for Daisy.
Onun tecrübesine dayanarak, Daisy'i kurtaracak anahtarı bulabileceğimize inanıyoruz.
Because as much as we believe Parrish could take on the Beast... neither of us think he's our only hope at stopping it.
- Çünkü Parrish'in her ne kadar Canavar'ı yenebileceğine inansak da onu durdurmak için tek umudumuzun o olduğunu düşünmüyoruz.
Especially if she thinks we believe her.
Özellikle de ona inandığımızı düşünürse.
So, we believe her?
Ona inanıyor muyuz peki?
We believe her enough.
Şimdilik yeterli derecede.
- Do we believe that?
- İnanalım mı?
We're here because we believe, because we know the world is evil and darkness.
İnandığımız için buradayız. Dünyanın karanlıkla ve kötülükle dolu olduğunu bildiğimiz için buradayız.
We believe in you!
- Sana inanıyoruz!
Sir, we believe the suspects may have my badge.
Efendim, şüphelilerin rozetimi aldıklarına inanıyoruz.
Slade. We believe it's these two men.
Bu ikisi olduklarına inanıyoruz.
- The suspect we believe to be the killer Is holding a woman hostage.
Şüphelinin bir kadın rehinesi olduğunu düşünüyoruz.
So, essentially, what we believe is that the performing arts engages all the senses in... a way that educates the entire being...
Yani esasen bize göre performans sanatları varlığın tümünü eğitecek bir şekilde duyularla iç içe geçtiğine inanıyoruz...
We believe that the renaissance child is the child of the future.
Rönesans....... çocuğunun geleceğin çocuğu olduğuna inanıyoruz
We believe Eddie Geatki started the fire to get a few people trapped.
Eddie Geatki'nin bazı kişileri içeri kapatmak için yangın çıkardığını düşünüyoruz.
Why would we believe that?
Buna neden inanalım?
We believe he stole something from the Larágan Prime Minister.
Larágan Başbakanı'ndan bir şey çaldığını düşünüyoruz.
You actually think we believe anything you have to say?
Ağzından çıkanlara gerçekten de inanacağımızı mı sanıyorsun?
We Africans, no, but we Catholics, yes, that is what we believe.
Biz Afrikalılar hayır ama Katolikler olarak inandığımız bu.
But we believe we have brought you the truth.
Ama biz size doğruyu getirdiğimize inanıyoruz.
They believe in us because we believe in them.
Bizim onlara inanmamız gibi, onlar da bizim varlığıma inanıyorlar.
And in order for the South to persist, to thrive, we must cross that chasm within us and believe in the South, whole-heartedly.
Ve Güney'in istikrarı, gelişmesi için içimizdeki bu uçurumu aşmalıyız. Güney'e tüm kalbimizle inanmalıyız.
No, I believe you, I just don't want the state seizing our house'cause we bought it with drug money or whatever it is that you're into lately.
Hayır, inanıyorum ama uyuşturucu veya her neyle uğraşıyorsan onun parasıyla aldığımız için devletin eve el koymasını istemiyorum.
I know, but I can't believe this is the last time we're gonna be doing this... hey! Stop!
Bunu son kez yapıyor olmamıza inanamıyorum...
Yeah, I was supposed to meet with Mr. Henderson at 6 : 00, but... If you can believe this, there was some strange noise in the engine of my plane, so rather than risk it, we decided to take the limo.
Evet, Bay Henderson'la saat 6'da buluşacaktım ama uçağımın motorundan garip bir ses geliyordu, bu yüzden riske girmek yerine limuzinle gelmeye karar verdim.
I can't believe we're supposed to play a lacrosse game tomorrow.
Yarın lakros oynamak zorunda olduğumuza inanamıyorum.
I can't believe we're about to break into a nursing home.
Huzur evine gizlice girmek üzere olduğumuza inanamıyorum.
These men, these deserters we are supposed to capture, they are just regular fellows who do not believe in the cause, like me, like you.
Yakalanması gereken bu adamlar, bu kaçaklar senin benim gibi davaya inanmayan normal insanlar sadece.
I believe we picked him up on a DV, but I'll have to check.
Sanırım ev içi şiddetten tutuklamıştık, ama kontrol etmem lazım.
Do we really believe that?
Buna gerçekten inanıyor muyuz?
We don't believe a word of that, do we?
- Tek kelimesine bile inanmıyoruz değil mi?
Actually--and this is hard to believe- - we have a bigger problem.
Pekâlâ, inanması güç ama çok daha büyük bir sorunumuz var.
And they saw the Black Canary, but we operated on Laurel Lance, who I believe was injured during an Iron Heights prison riot.
Onlar Black Canary'i gördü ama bizler Laurel Lance'e ameliyat yaptık ki kendisi bildiğim kadarıyla Iron Heights hapishane isyanında yaralanmıştı.
Can't believe we're really in India.
Gerçekten de Hindistan'da olmamıza inanamıyorum.
I can't believe we're having an ice cream cake to celebrate Chris graduating from sex offender school.
Chris'in seks suçluları okulundan mezuniyetini kutlamak için dondurmalı pasta kesmemize inanamıyorum.
And we're just supposed to believe that?
Buna inanmamız mı lâzım?
I wish that was true, Mack, believe me, but we cannot be driven by our emotions on this.
Bunun gerçek olmasını isterdim, Mack. İnan bana. Ama bu konuda duygularımızla hareket edemeyiz.
The Reapers are my greatest fear, but with your help, I believe we will... rip out their hearts.
Orakçılar benim en büyük korkum. Ama senin yardımınla kalplerini söküp atacağımıza inanıyorum.
Of course we believe you.
Elbette sana inanıyoruz.
I cannot believe we fell for this again.
- Yine kandırıldığımıza inanamıyorum.
I believe her presence guarantees they won't try to blow us out of the sky before we reach altitude.
Onun buradaki varlığının, biz irtifaya ulaşmadan önce uçağı vurmayacaklarının garantisi olacağına inanıyorum.
Yeah, we were meant to be tortured and executed in Nanda "I can't believe I'm back here" Parbat.
Evet, geri geldiğime inanamadığım Nanda Parbat'ta işkence görüp infaz edilmeyi hak ediyoruz.
I believe we're ready to leave 1960.
1960'ı arkamızda bırakmaya hazır olduğumuzu düşünüyorum artık.
He made me believe we could be happy and I trusted him, but...
Mutlu olacağımıza inandırdı beni, ben de ona güvendim, ama...
- I believe that's what we call a red flag.
- Sanırım tehlike işareti bu oluyor.
You mean, do I believe in a thing we wrote as a joke when we were 20 years old on shrooms?
Sihirli mantar yedikten sonra şaka olarak yazdığımız şeye inanıp inanmadığımı mı soruyorsun?
I believe we're long overdue.
Eminim ki çok geç bile kaldık.
I can't believe we are meeting here.
Sizi burada görmek umulmayacak bir nimet!
I believe we have a spy from the Heroic Corps.
İçimizde bir köstebek olduğu kanaatindeyim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]