While перевод на турецкий
101,386 параллельный перевод
Every once in a while?
Arada bir.
Sunday night, while we're watching the game of the week, she's getting her fuck of the week.
Biz haftanın maçını izlerken o da haftanın pompasına çıkar.
So, listen, Ruth, um, I need you to, um, take care of things around here for a little while.
Dinle Ruş. Burayı bir süre çekip çevirmeni istiyorum.
I'll make it worth your while, cash-wise, I promise.
Emeğinin karşılığını peşin ödeyeceğim.
Listen... I've been thinking about opening a shop down here for a while now.
Durum şu ki, bir süredir bu kasabada bir dükkân açmayı düşünüyorum.
I mean, while the regional comps, they're down 6 %.
Hele ki bu süreçte bölgesel rekabet % 6 düşmüşken.
I don't think that'd be worth your while.
Bu miktar harcadığın vakte değmez.
Marty hasn't been to the Blue Cat in a while.
Marty de bir süredir Mavi Kedi'ye uğramıyor.
Signing this is essential in early adolescence, since we're developing and cementing our personal moral code while peer pressure is at its peak.
Ergenliğin başlarında atılacak bu imza son derece önemli zira mahalle baskısı doruk noktasına çıkmışken kendi ahlak kurallarımızın temellerini atmış oluyoruz.
And did they deal drugs while Jesus was giving his sermons?
Peki İsa öğütte bulunurken onlar da uyuşturucu sattılar mı?
While excluding me from the process?
Beni habersiz bırakarak mı?
Well, this could take a while.
Biraz uzun sürebilir.
- Work with me... - Dad! Or watch Anthony grow up from a six-by-ten while you chow down on bean gruel with roach feces,
Ya benimle iş birliği yaparsın ya da Anthony'nin büyümesini parmaklıklar ardında izlerken böcek dışkılı fasulye lapası yer,
- Grab what you can while you can.
- Fırsatın varken pastadan payını al.
I had a potential client come in a little while ago, and he has resorts all over, and he offered a trip.
Potansiyel bir müşterim vardı. Bir süre önce şirkete geldi, bir sürü tatil köyleri varmış. Gitmeyi teklif etti.
If he asks me to look through his portfolio once in a while, what's the big deal?
Arada bir portföyüne bakmamı isterse ben de bakarım. Ne var bunda?
This arson investigation, it'll take a while.
Kundaklama soruşturması biraz zaman alacak.
We're gonna visit for a while, right?
Ziyarete gelmeyecek miydik?
Soft tissue is vaporized, while bones...
Yumuşak doku buharlaşırken kemiklerse...
For 50 years, the Americanos lived well while we ate dirt.
Amerikalılar elli yıldır rahat içinde yaşarken biz toprak yiyoruz.
We're invisible while we're near him.
Onun yanındayken görünmez haldeyiz.
So I'm supposed to, what, just wait here, fingers crossed, while everyone who blames me for Alice's death risks their life?
Yani burada beklemek zorundayım, parmaklarım geçti, beni Alice'in ölümünden dolayı suçlayan herkes hayatını riske mi atıyor?
Sun patched you up, but it's gonna take a while.
Güneş seni taktı, ama biraz zaman alacak.
I mean, even while being exploited, for a lot of the victims, it's like they have some false sense of liberation.
Demek istediğim, sömürülmeleri esnasında bile, kurbanların birçoğu için, bazı sahte kurtuluş duyguları varmış gibi görünür.
Oh, uh, I got another 40 minutes to kill while my wife makes friends with everybody here.
Karım burada herkesle arkadaşlık kurarken öldüreceğim daha 40 dakikam var.
When the EMP fried my chip, it was more like cutting the power from the OS while the ram was still full.
EMP benim chipimi kızarttığında, sanki bellek halen tam doluyken işletim sisteminden güç kesilir gibiydi..
Think he's leaving while Robert's around?
- Robert varken bir yere gider mi sence?
- It's been a while.
- Epey oldu.
Are you gonna stand here while your sister gets her ass beat?
Kız kardeşine orada nal toplatırlarken sen burada dikilecek misin böyle?
Oh. Nolan stopped by while you were napping.
Sen kestirirken Nolan uğradı bu arada.
While the higher-ups are happy that we are aboard, Joon-ho seemed a bit... chilly.
Amirler gelişimizden memnun, ama Joon-ho biraz soğuk gibi.
And there's no chance that he snuck out while you were sleeping?
Sen uyurken gizlice gitmiş olamaz mı?
But my team established that the person who did this stalks their victims while trying to remain hidden.
Ama ekibim katilin kurbanları gizlice izlediğini düşünüyor.
Uh, medical records will take a minute, but while we're waiting, get this...
Tıbbi kayıtları bulmak bir dakika sürecek, o arada şunu dinleyin.
Based on Lauren's Twitter feed, it seems that she started dating Geonwoo while he was still engaged to Su-bin.
Lauren'ın Twitter hesabına bakarsak Geonwoo hala Su-bin'le nişanlıyken çıkmaya başlamışlar.
So, she's a trauma-induced revenge-driven sadist exorcising her own pain while also hoping to make Geonwoo suffer.
Demek travmayla uyarılmış intikam amaçlı bir sadist, kendi acısını kullanarak Geonwoo'ya acı vermek istiyor.
[narrator] While Sam's show, aptly titled Dear White People, garnered a diverse set of listeners...
Sam'in yerinde bir isim alan programı Sevgili Beyaz Irk, farklı gruplardan dinleyici çekerken...
And when Peyton shows up to say that she's ready to take a chance on Pavi or Rayton or whatever it is that you two would call yourselves, you kiss her, while your latest conquest is in the next room.
Sonra Peyton Pavi veya Rayton'a, artık siz her ne diyorsanız bir şans vermeye hazır olduğunu söylemeye geliyor. Sen ise yan odada fethettiğin son toprak dururken onu öpüyorsun.
They were out there for quite a while.
Bir süre orada durdular.
While you, Rhonda, distract Pete...
Rhonda, sen Pete'nin dikkatini dağıtırken...
Huh? Were you hoping to finger that cute dispatch girl while everyone else is out looking for me?
Herkes dışarıda beni ararken telefonlara bakan güzel kıza pandik atmayı mı umuyordun?
I mean, you thought you were the one handling the snakes, but they'd all had their fangs pulled out while the real evil was slithering right past you.
Yılanları yönetenin sen olduğunu sanıyordun ama gerçek kötülük yanından sürünerek geçerken hepsi dişlerini çıkardı.
She's suffered a terrible loss, and it might be good for her to stay here for a while.
Korkunç bir kayıp yaşadı ve burada bir süre kalması ona iyi gelebilir.
And while he's getting better, I can help you.
O iyileşirken ben sana yardımcı olabilirim.
Maybe we'll just wait a while for the kids.
Çocuk olayının acelesi yok.
Stock up... We gonna be a while.
Stoklanacak kadar al... bir süre çıkamayabiliriz.
Is it all right if she stays with Nicky while we talk?
Biz konuşurken kendisi Nicky ile kalabilir mi?
I-I would see, you know, the cuts, and, um... you know, the other, uh... You know, after a while, y-you can figure out where they're coming from.
Biliyorsunuz, kesikleri gördüm ve biliyorsunuz diğerlerinin, biliyorsunuz, bir süre sonra, nasıl olduklarını kavrarsınız.
I left for a while.
Bir süre ayrıldım.
It'll take a while.
Biraz zaman alabilir.
I think it's good that you're getting away for a while.
Sanırım bir süre uzaklaşman iyi olacak.
while you were sleeping 17
while you were gone 44
while i 34
while you can 25
while you were away 22
while you're at it 123
while we still can 17
while we're on the subject 22
while you 41
while i'm at it 16
while you were gone 44
while i 34
while you can 25
while you were away 22
while you're at it 123
while we still can 17
while we're on the subject 22
while you 41
while i'm at it 16