Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ W ] / Won't we

Won't we перевод на турецкий

16,442 параллельный перевод
And I guess we won't be any time soon.
Yakın zamanda da konuşacağımızı sanmıyorum.
Well, you won't need him once we get you all tricked out.
- İşinizi gördüğümüzde ona gerek bile kalmayacak.
But one thing we won't accomplish tonight is find a way to get the Farrells off the mountain so we can get up there, get coal, and get jobs.
Ama bu gece üstesinden gelemeyeceğimiz tek şey Farrelllar'ı dağdan indirmenin bir yolunu bulmak ki..... bu sayede oraya çıkıp, kömüre ulaşıp işlerimizi alabilelim.
Now we won't stay here.
Artık burada kalamayız.
I promised... I won't touch you until we're not married.
Sana biz evlenene kadar ellemeyeceğime söz vermiştim.
You sure they won't know we're coming?
Geldiğimizi bilmediklerine emin misin?
Well, we won't know until Simmons has run some more tests.
Simmons birkaç test daha yapana kadar emin olamayacağız.
Many of the history books would say if the Ford motor company hadn't stepped up and built the bombers at Willow run we might not have won the war.
Tarih kitaplarının birçoğu Ford motor şirketi hız vermemiş ve Willow'da bombacı kurmuş olsaydı Biz savaşı kazanmış olmayabiliriz.
We won't have any more info on Danny Waldron's data files till the morning.
Sabaha kadar Danny Waldron'un verileri hakkında haber alamayacağız.
Well, we won't let her.
- Biz ona yine de izin vermeyiz.
I'm sure it won't be long until we meet again, Ms. Vaughan.
Yakında yeniden görüşeceğiz, Bayan Vaughan.
We won't be going anywhere for a while.
- Bir süre hiçbir yere gidemeyiz.
They won't tell us till we sign their NDA.
Gizlilik sözleşmelerini imzalamadan söylemeyeceklermiş.
Our payment is now officially past due, so it won't be long before they send someone after us, and when that happens, we have two options... deliver or... die.
Ödeme zamanımız geçti. Peşimize birini yollamaları uzun sürmez. Ya parayı vereceğiz ya da öleceğiz.
None of us can be seen at the buy. We won't be.
Değişim sırasında orada olmamalıyız.
Our payment is now officially past due, so it won't be long before they send someone after us, and when that happens, we have two options... deliver or die.
Ödeme tarihi geçti. Peşimize birisini yollamaları an meselesi. O kişi geldiğinde de 2 seçeneğimiz olacak, ya parayı vereceğiz ya da öleceğiz.
An all-expenses-paid getaway to the Weatherby, during which time, we'll convince them that their lives won't be complete without this wedding.
Kaçış yolu olarak tüm masraflarını Weatherby'e yatıracaklar. Biz de onları, bu düğün olmazsa hayatlarının tamamlanamayacağına ikna edeceğiz.
And then... we'll see, won't we?
- Sonrasını, göreceğiz artık.
We can't lose them, but they won't be able to track us if we split up.
- İzimizi kaybettiremeyiz ama ayrılırsak izimizi süremezler. - Ama ben...
We want peace and happiness, but the world just won't allow it.
Huzur ve mutluluk istiyoruz ama bu dünya bize izin vermiyor.
Which means we won't live to see another pope.
Yani başka bir papa görecek kadar yaşayamayacağız.
We won't lack for imagination around here.
Burada hayal gücünden yoksun kalmayacağız.
We won't use those photographs.
Fotoğrafları kullanmayacağız.
Now... next Sunday... we won't see each other, my dear, devoted faithful.
Şimdi... Gelecek pazar görüşemeyeceğiz, sevgili, sadık inananlar.
We're not joking, and there won't be any picture with the Pope.
Şaka değil ve Papa'yla fotoğraf çekilmeyecek.
That people have died, that we don't know why, that something is very, very wrong, and that you won't face it.
- İnsanların öldüğü gerçeği. Neden bilmiyoruz ama çok yanlış bir şey olduğu ve bunu kabullenmediğin gerçeği. - Sesini alçalt.
I believe her presence guarantees they won't try to blow us out of the sky before we reach altitude.
Onun buradaki varlığının, biz irtifaya ulaşmadan önce uçağı vurmayacaklarının garantisi olacağına inanıyorum.
We won't take money from Shashi.
Shashi'den para almayacağız.
- I'll bend down or we won't fit.
- Ben eğileyim, yoksa sığmayacağız.
We won't hurt you.
Size zarar vermeyeceğiz.
We won't leave here.
Sizi bırakmayacağız.
But I won't forget what we set out to do.
Yapmamız gerekeni unutmayacağım.
We won't make things difficult for you.
Başınızı fazla ağrıtmayacağız.
We won't blame you.
Sizi suçlayacak değiliz.
So you're saying you won't touch them until we reach Gyeongseong?
Gyeongseong'a varana kadar adamlara dokunmayacak mıyız yani?
We won't need that pincer.
Bu kıskaca ihtiyacımız yok.
We won't do it again, officer.
- Bir daha yapmayacağız efendim.
State won't authorize a drag until we do a full search.
Geniş çaplı bir arama yapmadığımız sürece eyalet tarama yapmamıza müsaade etmiyor.
What we do know is, in 20 years time, Kasnia is the foothold from which Savage takes over the world, so we hardly want to take him on there, but if we can figure out how his actions here lead to his rise to power, then we won't need to.
Bildiğimiz şey, 20 yıl içerisinde Kasnia'nın Savage'ın dünyayı ele geçirmesinde başlangıç noktası olacağı bu yüzden onunla orada karşılaşmak istemeyiz ama eğer yaptığı hamlelerin onu gücüne nasıl kavuşturduğunu çözebilirsek o zaman buna gerek kalmayacaktır.
So we won't see your sweet little face for ten more years?
Şirin yüzünü on yıl boyunca göremeyecek miyiz yani?
They won't cough it up, and we don't know where it is.
Söylemeyecekler, biz de nerede olduklarını bilmiyoruz.
We won't forget this.
Bu iyiliğini unutmayacağız.
And if I'm not ready, then we won't go through with it.
Ve hazır değilsem de, yarışmaya katılmayız.
We won't let you.
Sana izin vermiyoruz.
Oh, she won't be the life of anything, if we don't get to her before lady killer Yuri has his way.
Kendisini kadın katili Yuri'den önce bulamazsak, hayatı yalan olacak.
And if we ever run into him, he won't have to worry about no cops.
Ve eğer olur da onunla karşılaşırsak tek derdi polisler olmayacak.
We won't find them anywhere.
Onları bir yerde bulamayız.
We won't find them anywhere.
Onları hiçbir yerde bulmayacağız.
We won't.
Gitmeyeceğiz.
Together, we won't just change the world.
Birlikte yalnızca dünyayı değiştirmeyeceğiz.
We won't use enough to hurt her.
Ama ona zarar vermeyeceğiz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]