Bir daha перевод на английский
277,645 параллельный перевод
Sarah, Kira ve senin bir daha asla geri dönemeyebileceğinizi biliyorsunuz.
Sarah, you know that you and Kira can never come back?
Pekâlâ, şunu bir daha deneyelim.
All right, let's give this one more try.
Acaba seni bir daha ne zaman göreceğim?
I wonder when I'm going to see you again.
Bir daha söyle.
Say again?
Sevdikleriniz karşı karşıya kaldığı uzun ve acı veren ölüm sona erecek ve bir daha hiçbir hastalık onları tehdit edemeyecek.
Your loved ones who were facing a long and painful demise will be saved, and no disease will ever threaten them again.
Bir daha hiçbir şeye bakamayacağım.
I can't look at anything... ever again.
Belki bir daha dirilemeyeceğim.
Maybe I won't regenerate ever again.
Bir daha asla kırmızı görmek istemiyorum.
I never want to see red again in all my puff.
Onlardan bir daha haber alamadınız.
And you never heard from them again.
Korkarım ki ekibini bir daha göremeyeceksin.
I'm afraid you'll never see your crew again.
Bir daha değişmek istemiyorum.
I don't want to change again.
- Bir daha söyle?
- Come again?
Bir sürücüyle buluşacağız, sonra bizi başka bir sürücüye götürecek ve sonra başka bir sürücüye daha.
Well, we meet a driver, who takes you to another driver, and then another.
Ama bu çok daha büyük bir şey.
But this is bigger than that.
Eminim hayatta yapabileceğim daha iyi bir şey vardır.
"I'm sure there's something better I can be doing with my life."
Daha fazla deney yaptıkça, bunun bir hastalık olmadığı ortaya çıktı, fazla ışıktan da kaynaklanmıyordu.
As we did more and more experiments, it turned out that it wasn't a disease, it wasn't too much light.
Kesinlikle bir süredir, normalden daha sıcak.
Definitely warmer than it's been for quite a while.
Bu bölge muhtemelen bir süre daha...
That coastal area is probably gonna continue to warm.
Sonra bir kez daha.
And then again and again.
Çocukların o meraka tutunmasını sağlayabilirsek, gezegenimiz çok daha iyi bir yer olur.
If we can get the kids to hold on to that curiosity, then our planet would be a much better place.
Bunu izleyen bir grup daha var, onları da ben izliyorum.
Then there's this next group, and then there's me.
Başkasını bulmak daha iyi bir tercih olabilir.
There might be someone else out there that might be a better decision or choice.
ALTINCI ETAP COL DE LA MADELEINE - 1992 M Tek planım, bu yıl çok daha iyi bir performans sergilemekti.
My whole plan was to have a substantially better performance this year.
Bu numunelerin çoğunda, bir insanın idrarında olması gerekenden 100 kat daha fazla sodyum içeriği var.
Many of these samples are gonna have a hundred times the sodium content that should be in somebody's urine.
Artık ilk raporun bulgularını daha açık ve net bir şekilde değerlendirebiliyoruz.
We are now able to put the findings of the first report into sharper and clearer focus.
Benim de öyle biri olmamı bekliyorsan burada daha çok uzun bir süre kalacağım demektir.
If you're waiting for me to become all that... I'm going to be here for a long time yet.
Hakimiyeti elinde tutmanın bir diğer yolu da kendilerini gerçekte olduklarından daha fazlaymış gibi göstermektir.
Another way they hang on to power is to create a myth that they're here in greater numbers than they really are.
Konuşmak istediğim bir şey daha var.
Um, there was one more thing I wanted to discuss.
Edison'la bir fotoğraf daha çekelim mi?
Should we take another picture with Edison?
Bir içki daha?
Want another drink?
Daha önce hiç sevişmedim. Edison adında bir kaplumbağam var. Adı Thomas Edison'dan geliyor ama o kadar zeki değil.
I've never had sex before, and I have a pet turtle named Edison, who's named after Thomas Edison, but he's not as smart.
Daha doğrusu bir simülasyonun içinde hapsolmuş.
Well, yeah - more like he got, like, trapped inside one.
Gideceğin nihai bir yer mevcut geçeceğin nihai bir eşik mevcut göreceğin nihai bir manzara ve atacağın her adımda bu âna daha çok yaklaşıyorsun.
There is a last place you will ever go, a last door you will ever walk through, a last sight you will ever see, and every step you ever take is moving you closer.
Daha önce hiç böyle bir şey yapmamıştı.
It's never done anything like that before.
Vurularak başlar ama zamanla yumuşayıp daha rahat bir şey olurlar.
They start with infatuation, but over time mellow into something more comfortable.
Daha iyi bir planımız olmuştu.
We've had better plans.
İstediğim şey, her şeyden çok dünyayı daha iyi bir şekilde bıraktığımı hissetmek.
What I want, more than anything, is to feel like I left the world a better place.
Uzun zaman önce... Kâinatta bir milyarı aşkın akıl sahibi tür olduğu düşünüldüğünde her birini nasıl öldüreceğimizi bilmek daha da meşakkatli bir hâl alıyor.
With over a billion intelligent species active in this galaxy alone, it is an evergreater challenge to know how to kill all of them.
Kilisenin kendisinden daha kadim bir metin.
A text older than the Church itself.
İki gün evvel az daha bir kara deliğe giriyordunuz.
Two days ago, you almost bump into a black hole.
Asıl sorun, geminin bir ucu süpermen çekim gücüne diğerinden daha yakın.
Trouble is, one end of the ship is closer to the Superman gravity than the other.
Bittabi, birilerinin eski Başkanı olduğun zaman kılık değiştirmek daha bir elzem hâle geliyor.
Of course, they are rather necessary when you happen to be someone's former Prime Minister.
Daha ziyade bir başlangıç değil mi?
More of a beginning, really, isn't it?
Daha iyi bir fikrim var.
I've got a better idea.
Onun için geri çekilip toplanacak ve daha geniş bir saldırı planlayacaklar.
They'll fall back, regroup, and plan a much bigger assault.
Pekala, o zaman sana daha iyi bir teklifte bulunursam?
Okay. Well, um... What if I can make you a better offer?
Sanki birisi bir pisliği temizlemeye çalışıyor ve daha da batırıyor.
Seems like someone is trying to clean up a mess, and making an even bigger one.
Hayatta bir kez karşına çıkacak iş fırsatı hakkında daha fazla bilgi ister misin?
So, would you like to hear more about that onceinalifetime opportunity?
Belki daha rahat olacağın bir yerde görüşebiliriz.
Maybe we can meet somewhere you're more comfortable?
- Manny benden tek bir kuruş daha alamaz.
Manny's not gettin'another cent from me.
Tamam, tamam. Beklemen için bir bin dolar daha ilave edeceğim.
Okay, okay, I'm gonna throw in an extra grand just for waiting.
bir daha asla 148
bir daha yapma 24
bir dahaki sefere 163
bir daha olmasın 24
bir daha olmaz 55
bir daha bak 16
bir daha olmayacak 147
bir daha da gelme 19
bir dahaki sefer 17
bir daha söyle 118
bir daha yapma 24
bir dahaki sefere 163
bir daha olmasın 24
bir daha olmaz 55
bir daha bak 16
bir daha olmayacak 147
bir daha da gelme 19
bir dahaki sefer 17
bir daha söyle 118